Aşkın nerede , ne zaman karşımıza çıkacağını bilemeyiz. Hiç ummadığı bir yerde aşkı bulacağını kim bilebilir ki?
Onlarda bilmiyordu...
Birbirleriyle daha çok vakit geçirmek ve daha çok eğlenmek için gittikleri bir kampta aşık oldular...
Belki aşık...
Sabah gözlerimi bir mutluluk ve huzurla açtım. Meriç bana sarılmış, kafası koynumda uyuyordu. Beş dakika Meriç'i izledikten sonra onu uyandırmadan kafasını yastığa koyup, kollarını bedenimden çektim. Yanağına hafif bir öpücük kondurup, yavaşça yataktan kalkıp lavaboya gittim.
Rutinlerimi hallettikten sonra lavabodan çıkıp, aşağıya mutfağa indim. İlk başta çayı koydum ve sonra tek yapabildiğim hazır patetesi kızartmak için kızartma tenceresine yağ koydum ve biraz kızmasını bekledim. Yağ kızdıktan sonra patatesleri attım. Bir tepsi çıkartıp, kahvaltılıkları tepsiye dizdim. İlk gidip kapıyı açtım ve sonra geri dönüp tepsiyi aldım. Bahçede ki masaya götürdüm ve yerleştirdim. Tekrar tepsiyi de alıp içeri gittim ve geri kalan malzemeleri götürdüm.
Tam patetesin üçüncü postasını atarken arkadan biri belime sarılınca sıçradım.
Cıklayıp kaşlarını kaldırdı. Bu çocuk nasıl da güzel gülüyordu ya! Aşık olmamak elde değildi. Tam patatesi alacakken Tümer bağırarak gelince sıçrayıp, elimi yaktım. Ben elimi üflerken, Meriç, Tümer'e kötü kötü bakıyordu. Tam ağzını açacağı zaman olayı kapatmak için Tümer'e "sen acıkmışsındır şimdi geç otur, ben de sana çatal bıçak falan getireyim, hadi git!"
