Bölüm - 11 (S) ● Acele

365 22 0
                                    

Dudaklarında hissetmeyi özlediği bu sıcaklıkla kolları istemsizce sarışını kendisine çekmişti. Tırnaklarının onun derisini çiziyor oluşunu umursamadan sert hareketlerine devam etti.  Parmak uçlarında kalkıp kendisini iyice dudaklarına bastırdı. Şu an her şeyden fazla ona ve dokunuşlarına ihtiyacı vardı.  Dakikalar alan sert -hatta az çok acıtan- öpücüğün ardından Shizuo yavaşca kucakladı onu. Dudaklarını boynuna gömüp kokusunu içine çekerken, bir yandan da yatağa bıraktı zarif bedeni.  İzaya boynundaki dudakların sahibini geri çekip kendisine bakmasını sağladı. "Shizuo... Gözlerini kapat..." dedi gülümseyerek. "Ve sakın ola, ben aç diyene kadar açma..."

Sarışın merakla gözlerini kapattı.  Yatakta kımıldandığınıanlatan bir iki gıcırtıyla birlikte hafif gıcırtılı bir ses duydu. Bu ince gıcırtı sesi sarışının içgüdüsel olarak gözlerini hafifçe aralamasına sebep vermişti.

İşte o an Shizuo, aldığı 'sakın açma' uyarısının nedenini az çok anlamıştı. İzaya ellerini önünde tutmuş, ellerinde biriken ne olduğunu anlayamadığı siyah şeye bakıyordu. Siyah boynuzlar olduğunu da gayet net görebiliyordu. Sakince soluklanıp gözlerini o farketmeden geri yumdu. Bir süre daha devam eden gıcırtının ardından İzayanın o iç rahatlatan gülüşünü duydu. "Açabilirsin, Shizu-chan."

Sarışın tekrar gözleini araladığında önünde parfün şişesini andıran, siyah camdan, prizma şeklinde bir şişe bulmuştu. "Bu ne?" diye sormaktan alıkoyamadı kendisini. 

İzaya en seksi gülüşünü takınıp üzerine tırmandı. Oldukça vahşi görünüyordu. "Şöyle ki..." 

Shizuo'nun göğdesinde gezdirdi elini. Tırnağıyla aşağıya doğru düz bir çizik attı. Sarışın hafif bir acıyla ne yapıyorsun adlı bakışlarını ona çevirdi. İzaya elindeki şişeden bir yudum alıp sarışının dudaklarına yapıştı. Güzel bir içirme yöntemi... diye düşündü Shizuo. Bu şekilde sevgilisinin dudaklarından zehir bile içerdi. 

"Şimdi..." dedi İzaya. Tekrar tırnağıyla bir yara bıraktı. Bu diğerine oranla hafif bir sıyırık gibiydi ancak... Shizuo bedenini saran haz hissine hakim olamıyordu. Acı vermesi gereken bu yara hafif buruk bir cinsel dürtü uyandırıyordu.  Shizuo bedeni hala bu ufacık sıyırığın verdiği hisle kasılırken sevgilisine baktı. "İşte, bu benim ikimize olan hediyem Shizu-chan..." diyerek  sarışının kucağına çıktı. Hafif rengi beyaza dönük sarı saçlarını ensesinden tutup çekiştirerek zorla kendisine bakmasını sağladığında,  az önce zorla içirdiği şeyin etkisini kalçalarında hissedebiliyordu.

İzaya'nın annesi bir şeytanı cezbedebildiği için succubus* yeteneklerine sahip bir iblisti ve bu da İzaya'yı otomtatik olarak İncibus* benzeri bir varlık yapıyordu. Üstelik bu iblis türüne mensup olmak, insanların acı hissini çarpıtıp zevke çevirmek gibi basit bir işi kolayca yapabiliyordu.  

(*Succubus: Erkeklerin rüyalarına girerek onları baştan çıkartan dişi iblis.
*İncibus: Kadınları ayartan ya da onlara uykularında tecavüz eden efsanevî bir erkek şeytandır.)

  Sertçe beline dolanan ve bedenini kendisine çeken sarışına baktı.  Boynuna sert bir ısırık aldığında,Shizuo'nun sırtına sert bir tırnak atması kaçınılmaz olmuştu.

Eh tabii... Shizuo'da karşılık vermişti...  

***

Ertesi sabah,sarışın gözlerini araladığında bedeninde feci bir yanma hissediyordu. Tüm zevk aldığı için abartarak yapmaktan çekinmediği tüm yaralar adeta ona günaydın diyordu.

Yataktan kalktığında, bacaklarına kadar yorulduğunu farketmişti. Cidden, o kadar çok mu zorlamıştı kendisini? Önünden geçerken aynada gördüğü yansımasıyla göz göze geldi. 

İzayayla sevişmekten çok bir jaguarla kapışmış gibi duruyordu görüntüsü. "Gerçi İzaya da baya vahşi..." diye mırıldanırken yüzüne yayılan gülümsemeye mani olamadı. 

Aşağıya altında basit bir don ve bu şapşal gülümsemeyle indiğinde salonda kahvaltı masasıyla uğraşan İzaya onu görmüştü. Yavaş adımlarla yaklaştı.  Shizuo'nun aksine üzerinde bir çizik bile yoktu...

"Avvvv..." İzaya alt dudağını ısırdı. "Çok şirinsin.  Eee? İlaç etkisini geçirmiş mi?"

"Fazlasıyla..." dedi sarışın. Eğilip dudaklarından öptü. Böyle bir sabah yaşamayalı bayağı oluyordu. "Saat kaç?" 

"Aaa, doğru... bir bakayım. Saat on iki. Bu gün günlerden pazar... bu demek oluyordu diğer tarafta... Olamaz!" İzaya panikle yerinden fırlayıp üst kata çıktı. "Unuttum!! Olamaz unuttum!" Üzerine birkaç bir şey geçirip aşağıya geri indi. Sarışını öptü bir kez daha. "Birkaç gün gelmeyebilirim Shizu-chan.. Meraklanma olur mu?" dedi gülümserken.

"Telefon et bari! Çok ani olmadı mı?"

"Eheh... orada telefonun çekeceğini sanmıyorum. Ayrıca ani falan olmadı ya, söyledim ya sana!" Shizuo ona anlamsız bakışlar attığında tereddüt etti genç şeytan.   "Söylemedim mi?"

"Neyi söylemedin mi?" 

"Bir oğlum olduğunu?"


================== 

Ehem... Merhaba! Ben kendini ciddili biçimde yaralayan ve günlerce buraya gelemeyen aptal yazar... Evet.. hehe... he...

Bunun için gerçekten üzgünüm. Smut yazmada iyi değilim olmadım da. Bu nedenle böyle saçma sapan ne olduğunun anlamadığım bir bölüm çıktı ortaya. Umarım beğenmişsinizdir.

Bir sonraki bölümde, görüşmek üzere! Bye! *runs away*

Multimedya benden İzaya'nın anasına gelsin .s.ss (evet bu espiriyi gerçekten yaptım..)

SHİZAYA II - The Story Of After DeathDove le storie prendono vita. Scoprilo ora