Bölüm - 9 ● Eve Hoşgeldin

375 35 7
                                    


"Teşekkür ederiz. Şirketinizle çalışmak için sabırsızlanıyoruz Bayan Namie."

"Asıl biz teşekkür ederiz." Genç kadın imzaladığı kağıt desteleri karşısındaki adama uzattı. El sıkışıp bir iki yapmacık gülümsemeden sonra arkasına yaslanarak derince nefes aldı. Burası eski patronunun koltuğuydu. Ortalıkta onu gördüklerine dair söylentiler yayılması endişe etmesine sebep oluyordu. Fakat konu o adam olduğu için, çok da saçma değillerdi... Zaten şu anki konumunu ona borçlanmıştı.

İzaya kalbi atmayı bıraktıktan sekiz saat sonra çalışan mükemmel bir sistem bırakmıştı.

Otomatik olarak kara borsada manyak paralar kazanabilen, devletin bankalarından hiç iz bırakmadan vergi kaçırabilen bir yazılım yaptırıp -ya da yapıp-, tüm şirketi geçici olarak Namie'ye devretmişti. 

Genç kadın da neden 'geçici' olduğunu anlayamamıştı. Belki de birinden bebek peydahlamış ve ileride bu büyüyüp,  işlerinin sahibi olmasını arzulamıştı? Kim bilir belki de söylentiler doğruydu ve İzaya aslında hiç ölmemişti?

Öne doğru eğilip alnını masaya koydu. O pislik herif hakkında çok düşünüyordu. Ancak çevresinde hiç kimsenin onun için ağlamamış olması Namie'ye bile koyuyordu. Neden bir insanın cenazesi bomboş olurdu ki?  Shizuo konusuna girmek dahi istemiyordu... İç çektiği sırada kapının açılma sesini duydu. Öyle yavaş açılmıştı ki muhtemelen tıklanmasını duymadığı için sakınarak girmişti içeri. Adım seslerinin kuvvetliliğinden erkek olduğunu anlamak zor değildi. Kafasını kaldırmak için aşırı yorgun hissetmesi ve muhtemelen gelen kişinin henüz dün reddettiği ortaklık talebi için geldiğini düşünmesi, omuzlarının çökmesine sebep oldu. Genç kadın iç çekti. "Bayım, lütfen. Beni zora düşürüyorsunuz. Size daha önc-"

"Mobilyalarımı atmamışsın?"

Duyduğu sesle taş kesildi. İşte şimdi yogunluktan değil, korkudan kafasını kaldıramıyordu. 

"Hiç değişmemişsin. İnsan patronunun gözü önünde onun masasında uyuklar mı?" Namie titreyen ellerini masaya yaslayıp kafasını yavaşça kaldırdı. İşte bu hiç ummadığı bir manzaraydı.

Simsiyah saçları, uzamış ve öncesine nazaran epey yapılanmış bedeni, kızılkahve parlak gözbebekleri ve her zamanki kıyafetleri içindeki adama baktı. 

İzaya sırıttı. Elini kaldırıp salladı. İşaret parmağındaki alyansları duruyordu.  "Merhaba Namie."

Genç kadın tiz çığlıklar atmaktan alıkoyamadı kendisini. Korkunun ve şaşkınlığın etkisiyle ayağa kalkıp geriye gitti birkaç adım.  İzaya bu ince sesten ve düşen eşyaların gürültüsünden rahatsız olmuş olacak ki, kaşlarını çatıp başını hafifçe öne eğdi. "Sakin ol be kadın!" diye azarladı hafifce.

Namie titreyen elleriyle dudaklarını kapattı. "Tanrım! Tanrım sen... Na-nasıl... Söylentiler doğru muydu?! Sen..!" Genç kadın yutkundu. Adımlarını hızlandırıp ona yaklaştı. İzaya tam ne olduğunu çözmeye çalışırken topuklu sesleri çoktan dibine kadar yaklaşmıştı. Önce sol yanağında hissettiği tokadın acısı, ardından gelen ufak sarılmayla kafası iyice allak bullak olmuştu.

Şu an kollarını ona dolamalı mıydı, yoksa yalnızca giysilerini sıkan ellerin gevşemesini mi beklemeliydi? İyi de neden ağlıyordu ki... Ayrıca dünya aşırı soğuk değil miydi? Bu kadın nasıl kalem etek giyebiliyordu?

Genç adam ruhsuzluğuyla boğuşurken Namiye başını kaldırdı. Oldukça kızgın görünüyordu. "Sen tam bir piç evladısın!" Dişlerini sıktı. "Aklından ne geçiyordu?! Ya o yaralar? Hepsinin iyileşmesi bu kadar kısa sürmüş olamaz... Üstelik nerede kalabilirdin ki bunca yıl... Seni saklayabilecek hiç kimsen yoktu..."

Genç adam geri çıkıp genç kadının üzerindeki ellerini çekti. Kafasını kaldırıp kendisine bakan kadına "Ben iyileşmedim..." dediğinde kendisine attığı anlamaz bakışları görmezden gelip cümlesine devam etti. "...Gerçekten ölmüştüm. Ayrıca aklımdan geçenleri hatırlayamıyorum. Bu benim için yaklaşık otuz beş yıl kadar önceydi."

Namie sinirlerinin bozulduğunu yansıtmamaya çalışarak başını eğdi. "Pardon?" İzaya anlatmanın gereksizliğini kafasında tarttıktan sonra iç çekmişti. Ellerini kadının başının iki yanına koydu. Başparmaklarını şakaklarına yasladı ve eğildi.  "Şimdi dikkatli bak, gözlerimin içine." 

Genç adam kendisine haşin bakışlar atarken Namie İzaya'ya hiç bu kadar yakın olmadığını hissetmişti. Dediğini yapıp, gözlerini gözlerine sabitledi. 

İzaya sırıtmaktan alıkoyamadı kendisini. "İşte şimdi sana olan şeyi gösterebilirim..."


***

"Off!" izaya ellerine üfledi sıcak havayı. Yaz olmasına rağmen nasıl olurdu da bu kadar üşüyebilirdi? Hatırladığı jadarıyla bir zamanlar insanken bu havada asla dışarı çıkamaz, atletlerle dolanırdı.

İnsan bedeninin içindeyken hissetme duygusu daha netti.  Cehennemin sıcağından olsa gerek, dünyadaki otuz beş derece sıcakta bir tarafları donabiliyordu. Acı ve üzüntü hissi bastırılması en kolay hislerdi. 

Şimdi insanların 'cehennem'i ne kadar gerçeğine yakın tahmin ettiklerini görüyordu. Orada hisler manyak seviyede ağır, nefes alması zor, sıcak, vahşet dolu bir yaşam vardı.

Ancak şu an aklındaki cehennemin durumu değil, dünyada intikam alması gereken insanlardı. Kendisine sağlam bir müttefik  bulmakla işe başlaybilirdi. Aklındaki kusursuz planını uygulayabileceği yere zaten neredeyse ulaşmıştı.

Kapşüyonunu kapatıp çocuk parkına  vardığında gözü neredeyse beyazlamaya yaklaşmış kahve küt saçlı, alnında kocaman "İ" harfi taşıyan kız çocuğunu aradı.  Adımlarını hızlandırırıp yanına yaklaştı.

"Merhaba ufak hanım." Sempatik olduğunu umduğu bir yüz ifadesiyle kendine bakan kıza döndü. 

"Merhaba!" 

"Benim kim olduğumu biliyor musunuz?" Dizleri üstünde çöküp kıza baktı. Onu uzaktan takip ettiğini tahmin ettiği korumalar çoktan ayaklanmıştı. Kız eliyle İzaya'nın kapşüyonu kısmen kaldırıp saçlarına baktı. "Biliyorum! Babamın işyerinde aradıkları abi sensin!"

İzaya çevreye bakındı. Neredeyse buraya gelmişlerdi yapılı adamlar. "Aynen öyle. Peki benim için babana bir şey iletir misin?" Kız gülümseyip başını salladı. İzaya ayağa kalktı.  Kızın gözlerinin gözlerine baktığından emin olduğunda, kızıllaşan derisi, sivrileşen dişleri ve belli belirsiz görünen boynuzlarına mani olamadı. "İyi kız..." diye mırıldanırken, kızın alnındaki yaraya dokundu. 

Kopan ufak çaplı çığlık ve yere yığılan bedenle gülümsemesi yayılmış, şeytan tarafı bastırmayı bir şekilde becerebilmişti. Tam geri geri yavaş adımlarla giderken sol taraftan gelen ayak izleri nedensizce içinde kıpırtı oluşturmuştu. Bir hata  yaparak yüzünü o yöne çevirdi.

Gözleri birkaç saniyeliğine nefes kesen adamın yüzüne değdi.  

"Shi..."

SHİZAYA II - The Story Of After DeathWaar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu