12☆Babalar Kahramandır

8.3K 600 118
                                    

Suho ve Taemin bütün gün oyun oynadılar. Oğlum bir kere bile itiraz etmeden ağzına uzatılan her yemek kaşığını kabul etti.

Taemin onunla vakit geçirmeyi gerçekten sevmişti ama asıl Suho'nun gözlerindeki parıltı şaşırtmıştı beni. Hem şefkatle bakıyor hem de incitmekten korkuyordu.

Gün sonunda Taemin Suho'nun ona kitap okumasını istemişti. Normalde annemle babamın bile okumasına izin vermezdi. Bir tek benim okumamı isterdi. Onlar kitap seçerken ben de mutfağı toplamaya gittim. Odadan Taemin'in sesi geldi.

"Anneeee~"

"Efendiiiim~"

"Buraya gel!"

"Geldim oğlum, ne oldu?"

"Anne sen de dinle."

"Ne-neden? Çok mu güzel bir masal? O zaman sen dinle güzelce. Sonra bana anlatırsın."

"Hayır anne Suho'nun sesi çok güzel. Kitabı çok güzel okuyor. Sen de dinle."

Tuhaf görünmesin diye elimden geleni yapıp gülümsedim ve odadaki sallanan sandalyeye oturdum. Suho, Taemin'in yatağına oturmuştu. Kitaba birlikte bakıyorlardı.

Kitabı okumaya başladığı sırada sesi kulaklarıma şarkı gibi ulaştı. Suho eskiden beri kitap okumayı çok severdi. Hatta okuduğu kitapları bitirir bitirmez bana özet geçerdi. Bazen ben uyuduktan sonra o hâlâ okurdu ve kitabı bitirince beni uyandırır neler olduğunu anlatırdı. Uykulu halimle onu dinlerken melodik sesi kulağıma öyle güzel gelirdi ki daha fazla dinlemek isterdim. O da daha çok anlatırdı. O şekilde sabahlardık.

Oğlumun gözleri kapandığında Suho kitabı yavaşça kapattı ve ayağa kalktı.  Gitmeden önce Taemin'i saçlarından öptü. Bu anı ölümsüz kılmak isterdim. Fotoğraf çekmemek için kendimi zor tuttum.

Bir süre önümdeki tablo gibi manzaraya baktım. İkisini birbirinden saklamanın yanlış bir fikir olup olmadığını sorguladım.

O gece Suho evden çok mutlu ayrılmıştı ama ben onu ne kadar özlemiş olduğumu fark ettim. Eğer o zamanlar gerçekten var olan şeyleri benden gizlemeseydi ve boşanmayı talep etmeseydi çok mutlu olabilirdik.

Benim hamileyken, oğlumu büyütürken bir başıma çektiğim acılar, Taemin'in babasız büyüyerek çektiği acılar ve Suho'nun burada hastalığıyla mücadele ederken beni terketmenin verdiği vicdan azabıyla çektiği acılar... üçümüz de acı çekmiştik. Buna ne gerek vardı? Suho bunu üçümüze neden yapmıştı ki?

Ya biz Kore'ye hiç dönmeseydik? Ya oğlumla hiç karşılaşmasaydı? Ne yani bir 4 yıl, 14 yıl, 24 yıl daha oğlum babasından bir haber mi kalacaktı? Ben sevdiğim adamın yokluğunda çektiklerimi içime mi gömecektim? Ve Suho...belki de beni bir daha görmeden... oğlunu hiç bilmeden zayıf kalbine yenik mi düşecekti? Ya oğlunu hiç tanımadan geçirdiği bir krizde gözlerini kapasaydı?

Ya biz hiç geri dönmeseydik?

Ne için dönmüştük? Annem için. Son günlerini vatanında geçirebilmesi için. Ne yani her kötü şeyin sonucunda iyi bir şey mi vardı? Annem hiç kanser olmasaydı, kanseri ilerlemeseydi biz geri dönmeyecektik. Şu anda annem kanserin son evresinde olduğu için bizi Kore'ye getirmesi sayesinde Suho ve Taemin birbirini tanımıştı. Buna sevinmeli miydim, üzülmeli mi? Bu nasıl bir kaderdi böyle?

O gece 4 yıldır içimde tuttuğum gözyaşlarım yanaklarımdan aşağı süzüldü. Yılların acısını çıkarır gibi ağlamıştım.

**

Taemin'i arabanın arka koltuğuna yerleştirip kemerini takarken annem de oğlumun çantasını ön koltuğa koydu.

Annem: "Benim gelmemi istemediğine emin misin?"

Ailem Sensin / Suho ✔Where stories live. Discover now