6

427 73 86
                                    

Taylor'dan:

Bıkmışlık hissi ile kafamdaki bereyi biraz daha çekiştirdim. Tek istediğim beni yormayacak ve iyi paralı, kısa süreli bir iş yapmaktı. Shawn'ın kardeşi Joseph'a bakıcılık yaptığıma inanamıyordum!

Annem iş aradığımı gördüğü herkese söylemişti ve Shawn'ın annesi de söylediği kişilere dahildi. Bu sabah annesi saat dokuz civarında, ben yatakta pineklerken gelmiş ve acil bir işi çıktığını, saat yediye kadar Joseph'a bakıp bakamayacağımızı sormuştu, nazik (!) annem de bana sormadan kabul etmişti.

Şimdiyse annesi işinin biraz daha uzadığını söylemişti. Saat dokuza çeyrek vardı. Joseph ile bu saatte açık pizzacı arıyorduk.

Birkaç cadde sonra gördüğümüz ilk pizzacıya girmiştik. Geçen sene Shawn ile hep buraya gelip, cam kenarında üçüncü sıradaki masaya otururduk. Onunla ayrıldığımızdan beri buraya gelmemiştim.

O masa hariç bütün masaların dolu olması şansıma küfretmemi sağlarken, Joseph'in beni oraya doğru sürüklediğini fark etmiştim.

Daha ne olduğunu anlamadan kendimi masada bulmuştum. Anılar birer birer zihnimde canlanırken, altı ay önce çıkmayan CD kalemi ile masaya yazdığımız baş harflerimiz dikkatimi çekti.

'T&S'

Gözlerim buğulanırken, Joseph konuşmaya başladığında dikkatimi ona verdim ve gözlerimin dolduğunu çaktırmamaya çalıştım.

"Abimle ne zaman buraya gelsek bu masanın size özel olduğunu söylerdi. Hey, sen ağlıyor musun?"

Camdan dışarıya bakan gözlerimi Joseph'a çevirdim ve birkaç şey söylemek için dudaklarımı araladım. Fakat söyleyecek bir şey bulamayınca ağzıma kapatıp kafamı tekrar cama çevirdim.

"Evet ağlıyorsun." Üzgünce kafasını eğdi. "Tay, lütfen böyle yapma."

O da bana Tay derdi.

"Gerçekten, kendimi suçlu hissediyorum." dedi ve dudaklarını büzdü.

O da dudaklarını böyle büzerdi.

"Her neyse, Joseph." Yanaklarımı sildim ve yanımıza gelen garsona gülümseyip bir büyük boy pizza istediğimizi söyledim. "Yanına ne içmek istersin Joseph?"

"Hmm..." dedi ve kafasını tavana doğru çevirip çenesini kaşıyarak düşünmeye başladı.

O da böyle düşünürdü.
Tanrı aşkına, ne diyordum ben?!

"Sanırım bir sade gazoz istiyorum." dedi.

Garsona bir sade gazoz daha istediğimizi belirttim ve önüme döndüm.

Pizza ortaya konulduğunda tabağı Joseph'a doğru iktirdim ve parmaklarımı altı ay önce yazmış olduğumuz yazının üstünde gezdirdim. Böyle bir şey yazdığımızı unutmuştum bile.

İtiraf etmek istemesem de, onu deli gibi özlüyordum. Ve attığı mesajlara bakılırsa o da özlemişti. Fakat ona dönmek istemiyordum. Onu iki ay önce, en yakın arkadaşım Berly ile her zaman gittiğimiz kafede öpüşürken gördüğüm günden beri ona güvenemiyordum.

Beni bilinmezliğe doğru sürüklüyordu. Bense net gerçekler istiyordum.

Her şey yeniden mavi olmaya başlamışken, tekrar kahverenginin içine düşmek istemiyordum.

-

İç çekip düşüncelerimden sıyrıldım ve saate bakmaya karar verdim. Joseph hâlâ pizzasını bitirememişti. Telefonumun tuşuna bastım ve ekranın aydınlanmasını sağladım. Saat dokuz buçuğa geliyordu. Tam Joseph'a biraz daha hızlı olmasını söyleyecektim ki, gözüm ekran kapanmadan hemen önce, saatin altındaki tarihe kaydı.

21.27
13 Aralık

Bugün, onunla tanıştığımızı tarihti. Anılar tekrar zihnimi meşgul ederken bu defa düşüncelerimden ayrılmamı sağlayan Joseph'ın değil, Shawn'ın o taptığım sesi olmuştu.

"Selam millet." dedi ve yanımdaki sandalyeyi çekip oturdu.

touching the stars | mendes [tamamlandı]Where stories live. Discover now