UKALA ÇOCUK

1.3K 249 16
                                    

Medya: melis uçaktan inince.

O mesajı gördüğümde kalbim yerinden çıkacak gibi oldu. Nasıl olabilirdi ki yani? O çocuk bir kere bile bana hissettirmemeyi nasıl başardı?

Telefonu kapatmamıza dair bir uyarı daha geldi. Tam kapatacaktım ki İrem mesaj attı.

"Kanka daha yeni aklıma geldi. Sen Korece bilmiyon Kızım nasıl konuşcan?"

Saf kankam. Ben Okulda korece kursu alacaktım ama zaten ingilizceyi ana dilim kadar iyi biliyordum iletişim sıkıntısı çekmezdim. Yani umarım...

GÖNDERİLER: PONÇİK'İM
Kanka ingilizce biliyorum ben sen endişelenme hadi uçak kalkıyor bayy.

Telefonumu kapattım ve arkama yaslandım. Yanım boştu. Yani aslında ben öyle sanıyordum. Uçağın kalkmasına 5 dakika kala  Kore'li bir genç çocuk gelip yanımdaki koltuğa oturdu. Kore hakkında pek birşey bilmememe rağmen Koreli gençlerin yakışıklı olduğunu kabul ediyordum. Ama bu çocuk için aynı şeyi söyleyemem çünkü yüzünü göremedim. Koreli olduğunu da Korece konuşmasından anlamıştım.

Uçağa bindiğimden bu yana 3 saat geçmişti. En azından cam kenarındaydım da arada sırada gökyüzüne bakıyordum.
Yanımdaki çocuk bana dönüp bir şeyler söyledi ama anlamadım. Of ya daha uçakta bile bi koreliyle anlaşamadım koca ülkeyle nasıl anlaşacağım.

İngilizce olarak korece bilmediğimi söyledim. Çocuk aşağılayıcı bi yüz ifadesi takınarak önüne döndü. Tam kurtuldum derken tekrar bana dönüp
"Yana kay gökyüzünü göremiyorum" dedi.

E kardeşim madem Türkçe biliyorsun da sınırları zorluyorsun. Üstelik te çok kaba bi konuşma tarzı vardı.

"Tamam al bak!"

"Çok çirkinsin tüm manzarayı bozdun. Artık izlemeyeceğim."

Ukalaya bak sen! Terbiyesiz. Şuraya bak ya. Ben ne yapıcam nasıl mücadele edicem bunun gibi zibidilerle?

***

Aktarmalıya geçmiştim. Şansa bakın ki bu sefer de o cam kenarında ben yanındaydım.

Şuan havamda olsam bana yaptığı muameleyi bende ona yapardım ama midem bulandığı için sadece koltuğa yumulup uyumayı tercih ettim.

Ne kadar uyuduğumu bilmiyordum ama uyandığımda kafam yanımdaki Kore'li çocuğun omzundaydı. Kafamı kaldırmak istedim ama bana engel olan bir şey vardı. Diğer yanımdaki tombul adam beni sıkıştırmıştı ve kılımı bile kıpırdatamıyordum.

"Ne oldu? Uyandın mı?"

Bide pişkin pişkin gülüyordu.

"Hey! Meraklı değilim şuan bu durumda olmaya."

"Tabi canım. Kesin öyledir."

"İster inan. İster inanma. Şuan yerimden kıpırdayamıyorum."

"Sana yardım etmek isterdim ama uçağın kötü kokusuna rağmen omzumdaki güzel kokan saçların beni rahatlatıyor."

"Sakın! Bir daha saçımı koklama"

Hala sırıtıyordu pislik. Şu anda uçak yolculuğunun bitmesini çok isterdim ama onun yerine farklı olarak sadece uçak yiyecek içecek servisi geldi.

"Pardon bayan. Biraz yaklaşır mısınız bir şey söylemem gerekiyor da."

Kadın hostes yanıma yaklaştı.

"Acaba şu yanımdaki beye söyler misiniz, şuan ben kıpırdayamıyorum. Biraz yana kaymalı."

"Tabi."

KORE Mİ?Where stories live. Discover now