Bölüm 15

5.2K 173 27
                                    

"Yemek iptal, cevabınızı aldınız" yazdım Ebrar'a ama gönderecek cesaretimi henüz toplayamamıştım.
Silip telefonun ekranını kapattım.Çantama atıp yanımda araba süren Yağız'a baktım.
Az önceki olaylar hakkında daha fazla kafa yormak istemiyordum.Ama sürekli 'seni öperek susturacağım' lafı aklımda dolanıp duruyordu.Yapar mıydı,yapsa ne olurdu?
Kendimi de onu da affetmezdim heralde.Veya istifa eder çeker giderdim.Peki olacak olsa izin verir miydim,karşı koyabilir miydim o içimdeki şeytana?
Bana baktığını görüldüğümde kırmızı ışıkta durduğumuzu farkettim."Ne?"
"Hiçbir şey,"dedi önüne dönüp.Tüm kırmızı ışık boyunca dikiz aynasından bana bakıp durdu,yeşil ışık yanınca da bana bakmayı kesip gaza bastı.
Ondan sonra hiç konuşmadık ta ki o bir ışıkta daha durunca."Dediklerimden dolayı mı mesafeli davranıyorsun?"dedi.
"Mesafeli derken?İlla ağzınızın içine mi girmeliyim?"dedim.
"Mecazi anlamda söylediğimi sen de biliyorsun...Neden soğuksun?"
Başta söylemeye çekinsem,utansam da duramadım."Bana bir daha iltifatta bulunma.Mideme ağrı çöküyor"dedim sadece.Gülümsediğini hissedebiliyordum.Gülmemeliydi ciddiye alması gereken bir konuydu bu.
"Ayrıca ağladığımda da ilgilenme benimle.Neden böyle yapıyorsun ki?"dedim.
"İyi patronu oynuyorsan,bilemem"dedim.Şimdi gülen ben somurtan ise oydu.
Dikiz aynasından ona baktığımda o da bana bakıyordu.Yüzü ciddileşmişti.
"Ne yapıyorum?"
"İlgilenme benimle"dedim"Benimle ilgilenilmesine ve bana değer verilmesine cidden alışık değilim.Hatta midemi ayaklandırıyor.Değersizim ben,sense bana paha biçilemezmişim gibi davranıyo-"sözümü kesti,yine
"Sakın bana değersiz olduğundan bahsetme.Kendine hiç mi saygın yok senin?"dedi.Konuşacaktım ki yine araya girdi.
"Cidden saçmalıyorsun Erva.Tamam,"dedi sustu.Devam etmesini istemiyordum,haklı olduğu birkaç bir şey söyleyecekti ve ben yine kendi beynimde kendi düşüncelerimle başbaşa kalacaktım ve kafayı yiyecektim.Ama merak da ediyordum.Ne diyecekti veya neyde haksızdım?
Susmayı tercih ettim ve onun vitesi attırmasına amaçsızca odaklandım.
"Tamam anlayacağın veya anlamak istediğin gibi anlatacağım.Bir insan kendine saygı duyduğu kadar değerlidir.O yüzden eğer değer görmek istiyorsan sana yararı olmayan,hayatına bir şey katmayan ve seni mutlu etmeyen her şeyden uzaklaşacak kadar saygı duy kendine.Emin ol sen kendine saygı duymadıkça o tatmadığın değer duygusunu tadarsın"dedi.
Önceden de tahmin ettiğim gibi bir şey diyemedim.
"Sinir bozucusun"dedim kafamı titreyen cama yaslayıp.
"Haklısın"dedi.
Konuşmadık.Ne o soru sordu ne de zor olsa da ben.
Arabayı hastanenin otoparkına park etti.O tam arabadan inecekken uzun bir aradan sonra ilk defa onunla iletişim kurmak adına konuştum."Annen düğündeki o kızın ben olduğumu biliyor mu?"
Güldü,eski anılara geri dönüş yapmak onu güldürmüştü."Sanmıyorum,bilse ne olur ki?"dedi.
"Benim yüzüme bakmayabilir.Sonuçta o kadar organizasyon çöpe gitti,anlaşma da.Ahh!Bir de baban duysa!"dedim.
"Sakin ol Erva.Seni öldürecek değiller.Hele annem,o kadar kinci biri değildir"dedi.
"Biliyorum,annen öyle biri değildir ama yine de çekiniyorum.Ya yüzüme bakmazsa diye"dedim.
"Sahi,o kıza ne oldu?"dedim.Bunu daha öncesinde de sormuştum ama o zamanki duyduğu güven ve şimdiki farklı olabilirdi.Aradan onca zaman geçmişti.
"Evlendi,yani evleniyordu en son,"dedi.
"Ne?"
"Koca bulmuş.Daha zenginmiş,bir elbise markasının sahibiymiş."dedi.
"Hani seni çok seviyordu?"diye sordum.Nasıl böyle karaktersiz bir kız olabilirdi?Şimdi o düğünü bastığım için sevinmiştim.
"Sevmiyormuş"duraksadı."Davetiye gönderdiğine göre?"dedi.
"Pis yılan"diye tısladım.Bana yarım bir gülüş atıp
arabanın kapısını açıp dışarı çıktı.Onu takip edip yetiştim.Onun yanında yürümek istiyorsam adımlarımı hızlandırmalıydım,bir kural haline gelmişti bu.Yüzmek istiyorsan soğuk suya alışmalısın gibi.Veya onun gibi bir şey.
Bir an savsaklayıp yere kapaklanıyordum ki bileğimden ve belimden tuttu.Doğrulup teşekkür ettim.Ne aptaldım.Daha düz yolda yürüyemiyordum.Ki onun yokuşunda nasıl ilerleyecektim?
"Üşümüyor musun?"diye sordu.
"Soğuğu seviyorum,"dedim.
Önüne döndü.Hastanenin içine girdiğimizde sepet getirdiğim gün ardımdan koşan adamla göz göze geldik.Dil çıkartasım gelmişti ama bir şekilde de utanmıştım.Yüzümü saçımla gizledim.Yağız'ın arkasına saklandım."Ne oldu?"
Bir şey yok manasında omuz silktim.Asansörün düğmesine basıp beklemeye koyulduk.
"Yağız o gün ba-"diyecektim ki telefonu çalmaya başladı.Bir bana bir cebinden çıkardığı telefonuna bakıyordu."Bakmam gerek,kusura bakma"dedi ve telefonu açtı.
Telefonla konuşmasını dinlemek yerine holdeki akvaryuma odaklandım.
Asansörün kapısı açıldı ve içindeki insancıklar sırayla kabini boşalttılar.Ardından da biz bindik.Yağız ineceğimiz katın tuşuna basıp telefon görüşmesine geri döndü.
Aynadan dağılan saçıma baktım.Minik minik her yerden çıkmışlardı.Saçımdaki tokayı çekip ellerimle saçımı taradım.
Kendi saçıma o kadar odaklanmışım ki onun bana baktığını farkedememiştim.Aynadaki yansımama gülümsüyordu.Ona bakılı kalmak yerine saçımı toplamaya devam ettim.Sıkı bir şekilde örmeye çalışsam da yine gevşek bir örgü olmuştu.Tokadan kaçan perçemlerimi takmadım, kulağımın arkasına sıkıştırdım.Yine çıktılar tabi.
Asansör ineceğimiz kata gelince kabinin kapısı yavaşça açıldı.Yağız'a baktım."Önce hanımlar"dermişcesine alçakgönüllülükle elini açmıştı.
Güldüm,çantama daha da yapışıp çıktım asansörden.Önceden de geldiğimden odanın yerini iyi biliyordum.Odaya doğru yürümeye başladım.Arkama bakıp Yağız geliyor mu diye kontrol edecekken nereden çıktığı bilinmeyen bir et duvara çarptım.Et duvarı beklediğimden de sıcak karşıladı beni.
"Özür dilerim"dedim geri çekilirken.Az önce çarptığım et duvarı Emre bir bana bir abisine bakıyordu.Ona sert çarpmış olacağım ki kolunu ovaladı."Önemli değil"
"Sen ne yapıyorsun burada?"dedi Yağız Emre'ye.
"Annemin yanına geldim?"dedi kinayeyle Emre.Yağız'a baktığımda göz deviriyordu.
"Neyse ne,ben kantine gidiyorum.Annem de en son uyuyordu"dedi.
Bana dönüp "Görüşürüz"dedi sonra abisini takmadan bizim indiğimiz asansöre bindi.Kapı yavaşça kapanırken bana son bir gülüş attı.Ardından demir kapıların kapanmasıyla yok oldu.
"Yürü,"dedi Yağız huzursuzlukla.
"Ne oldu birdenbire?"dedim.
"Hiçbir şey.Önüne bak yine bir oduna toslama"dedi.
"Ne yani kardeşini mi kıskandın Yağız?"
"Yok öyle bir şey"dedi ve bileğimi tuttu.Parmakları sıkı sıkıya bileğimi çevrelemişti.Sinirliyim deme şekliydi bu.
"Kardeşinle aranda ne var?"diye fısıldadım.
Bir an duraksadı ama sonra devam etti.Kapının önüne gelince kapıyı tıklatıp,araladı.
Kafasını araladığı kapıdan uzatıp"Validem?"diye mırıldandı.
İçeriden ses gelmeyince bileğimi hiç bırakmadan içeri girdi.Odaya girdiğimizde annesi uyuyordu.
Odanın ortasına gelince birden bileğimi bıraktı,bırakınca da hemen hissedilmişti bileğimdeki yokluğu.Annesinin yatağının yanına gelip annesinin yanağını okşadı.Sonra alnına bir öpücük kondurup yanına oturdu.
Bu güzel anı bozmamak için yerimden hiç hareket etmedim.Olur da dikkati dağılırsa diye.Sadece onları izliyordum.
"Oturmayacak mısın?"dedi bir anda arkası dönükken.Ayaklarım birbirine dolanmıştı.Ona nasıl baktığımı görmüş müydü?Kesinlikle normal ben gibi bakmıyordum.
Dikkatimi ona o kadar çok yoğunlaştırmışım ki söyledikleri beynime 3 saniye sonra ulaşmıştı."Ben...peki"diyebildim.Koltuğun birine yerleştim.
"Kemoterapiler ve ilaçlar yüzünden yorgun düşüyor,"dedi.
"Sorun değil.Uyuması daha iyi.En azından daha az karamsarlığa düşüyor,"dedim.
"Ona bir şey olmaz değil mi?"diye sordu.O an kalbim sızlamıştı bütün benliğimle hissetmiştim.Ne diyecektim?
"Sen ve kardeşin onun yanında olduktan sonra annen kolay pes etmeyecektir"dedim.
"O yanında değil ama"dedi yine o huysuz sesiyle.
"O da elinden geleni yapıyor Yağız"dedim.
"Bana onu savunma Erva"dedi.Annesinin elini tuttu.Onları öyle gördükçe eriyordum.Kendimi toparlayıp mantıklı bir şekilde düşünmeye başladım.Bana mantıklı bir giriş konuşması lazımdı.
"Bak Yağız,kardeşinle aranızda ne gerçekleşti bilmiyorum ama siz kardeşsiniz.Bu gerçeği hiçbir şekilde değiştiremezsin.Birbirinizden ayrı düşmeniz düşünülemez,"dedim.Şimdi düşündüm de bunları yakın zamanda ben de yapıyordum.Sare'ye karşı hep bir duvar örmüştüm.Ama o bebekti değil mi?Bana karşı bir nefret besleyemecek kadar küçüktü veya benim nefretimi algılamayacak kadar.Ama onlar kazık kadar adamlar.Ve hele şu günlerde birbirilerine destek olmaları lazım.Kanlı bıçaklı olsalar bile.
"Şu günlerde annenizin ikinizi birlikte görmeye o kadar ihtiyacı var ki.Birbirinize katlanamasanız bile katlanıyormuş gibi yapmalısınız,"dedim.
"Annemin ucuz rollere veya taklitlere ihtiyacı yok.Biz bundan önce de böyleydik,annem de bunu biliyor"durdu.
"Şimdi kardeşlik taslamanın hiç gereği yok"dedi.
"Nedeni ne peki?"dedim.
"Yani böyle olabilmeniz için ya birinizin birine bıçak çekmesi veya silah doğrultması lazım"
"Bir şey bilmiyorsun.Bu konu hakkında daha fazla konuşmaya gerek yok"dedi.
"Anlat da bileyim.Ne zaman yardım istedin de yardım etmedim?"dedim."Senden yardım beklemiyorum"dedi.
"Sen bilirsin"diyip yeniden sükunete büründüm.
Telefonumu çantamdan çıkartıp bildirimlere baktım.
İleride ne demek istediğimi anlayacaksın.Ben sana sadece tavsiyede bulundum.Aslında üzülüp üzülmemen umrumda değil.
Yazmıştı Ebrar.Beni sinir küpü falan yapmaya çalışıyordu.
Diğer mesajlara baktığımda İrem mesaj atmıştı.
Eve gelince sana büyük bir sürprizim var!
Yazmıştı.Büyük ihtimalle Oğuz'dan bahsediyordu.
Eğer sürprizin Oğuz içeriyorsa,çoktan biliyorum .
Yazıp yolladım.Ona hayal kırıklığı yaşatmak benim için büyük bir zevk.
"Ben buradayım"diye fısıldadığını duydum Yağız'ın.Sanırım İnci hanım uyanmıştı.
"Yağız benim lavaboya gitmem gerek "dedim bir anda.
Başıyla onayladı.Odadan çıkıp koridor boyunca yürüdüm.Sondaki lavaboya ulaşıp içeri girdim.Musluğu açıp elimi yüzümü yıkadıktan sonra birkaç peçete ile yüzümü kuruladım.Ardından da çıktım lavabodan.
Yavaş adımlarla odaya doğru ilerledim.Kapının önünde Emre'yi farkedince adımlarımı hızlandırdım.Onun duyacağına emin olduğum bir seste ismini söyledim.Beni farkedince kapı kolundaki elini geri çekti.
"Nasılsın?"dedi.
"İyi.Yani olmaya çalışıyorum.Sen nasılsın?"dedim yanına ulaşınca.
"İyi.Olmaya çalışıyorum"dedi beni tekrarlayıp.Gülümsedim.
"Erva,giderek abimin seni neden işe aldığını anlayabiliyorum."dedi.
"Neden?"dedim biraz çekinerek.
"Çünkü burdasın.Abimin yardıma ihtiyaç olduğu her an yanındasın"dedi.
Yüzümde gururla karışık alçakgönüllü bir ifade olduğuna eminim.Karışık bir yüz ifadesi benimsiyordum böyle zamanlarda.
"Senin gibi biri hayatımda olsun isterdim"diye mırıldandı.
"Ne zaman yardıma ihtiyacın olduğu zaman elimden geleni yaparım.Bu sadece Yağız'a özel bir şey değil.Gücüm yettiği kadar senin de yanındayım"dedim.
Elini omzuma koyup "Teşekkür ederim"dedi.Sonra kapıyı aralayıp içeri girdi.Onu takip edip Yağız'ın anlamsız bakışları eşliğinde içeri girdim ve yerime oturdum.
İnci hanım uyanmıştı.Bir şey yapmam gerektiğini hissedip hal hatır sormaya karar verdim.
"N-Nasılsınız?"diye sordum.
"İyiyim kızım,sen nasılsın?"dedi İnci hanım.
"İyi,teşekkürler"dedim.Böyle zamanlarda o kadar hanımefendi oluyordum ki.
"İşler nasıl alışabildin mi,benim oğlan çok yoruyor mu seni?"dedi.
"Yok hayır yorulmuyorum.İşler de şuan iyiye gidiyor...Siz de en son gördüğümden daha iyisiniz"dedim.
İnci Hanım'ın yüzünde sıcacık bir gülümseme belirdi."Her gün daha da çürüyorum"dedi.
"Anne!"dedi Yağız yüksek bir sesle.
"Yalan mı sanki?"dedi İnci Hanım.
"Yoo hayır.Kesinlikle aklınıza kötü şeylerin hükmetmesine izin vermemelisiniz.Bu sizi içeriden kemirip duracaktır.Kendinize zarar vermiş olursunuz.O yüzden her şeyin olumlu tarafını düşünün,"dedim acemi bir şekilde.
"Ben öyle yapıyorum.Denendi ve test edildi"diye ekledim gülümseyerek.
"Sen baya iyi birisin Erva"dedi Emre.Ona bakıp "Ne anlamda?"diye sordum.
"Baya olumlu bakıyorsun falan"dedi gülerek.
"Mantıklı olan o değil mi zaten,"dedim aynı şekilde gülerek.
Ellerini iki yana açıp "Tamam,öyle olsun"dedi.
Emre cidden sempatik ve güleç bir çocuktu.Abisinin tam tersine işlerine biraz mizah katıp kendi çapında eğlenebiliyordu.Ama Yağız,tam bir robottu.Sadece işlere odaklı duygu yoksunu bir robot.Tabi duygu belirtileri gösterdiği zamanlar da oluyor ama çoğunlukla ruhsuz ve hissiz.
"Hastaneni değiştireceğim anne"dedi Yağız konuyu değiştirip.
"Neden Mert'im?"dedi annesi.O Mert diyince bir garip olmuştum.Yine.
"Yavaşlar ve tek yaptıkları tahlillerle vakit öldürmek"dedi.
"En iyi hastanelerden biri burası.Hem ben alıştım buraya"dedi annesi.
"Yeni gideceğin yere de alışırsın Validem.Hem senin sağlığın söz konusu,"dedi.
"Çok zalimsin"dedi Emre.
"Ne zamandan beri annemle ilgili olaylarla ilgilenir oldun Emre?"dedi Yağız.Sesi de yüz ifadesi de ciddiydi.
"Bırak kadın nerede mutluysa orda dursun abi"dedi Emre.
"Sen karışma"dedi Yağız.
"Çok zalimsin"diye mırıldandım.Gerçekten çok zalimdi.Kimsenin seçimine önem vermeyecek miydi?
"Efendim?"dedi Yağız.
Duymuş olabileceği gerçeğini göz önünde bulundurmamıştım."H-hiçbir şey..."diye geçiştirdim.
Dakikalar boyunca birkaç saçma konu dışında pek bir diyalog oluşmamıştı.Hafkften sıkılmaya başlamıştım.Yağız da bunun farkındaydı.
"Örgün,"dedi bana bakıp."Bozulmuş"
"Farketmemiştim,"dedim elimi dağınık örgüme götürüp.
Bozulduğu yerden yeniden acemi bir şekilde ayak üstü örmeye çalıştım.Tokayla tutturup "Teşekkür ederim"dedim Yağız'a bakıp.
Yağız'ın telefonu çaldı.Herkesin dikkati- ben de dahil- ona odaklanınca ayağa kalktı.Annesinden izin isteyip telefonla konuşmak için dışarı çıktı.
Şimdi ise odada Emre İnci hanım ve ben vardık.Önceden düşündüğüm konular şimdi aklıma gelmiyordu.Gelseydi muhabbetimizden geçilmezdi.Şuan tek yaptığımız ise sadece izlemek.Birbirimizi izlemek veya yeri izlemek.Hatta benim yaptığım gibi duvarı izlemek.
"Anne benim gitmem gerek"dedi Emre telefonuna bakıp.
"Neden,ne oldu?"dedi annesi.
"Kurs var.Zaten birkaç haftadır gitmiyorum.Hocaya söz verdim,"dedi.
"Söz akşam geleceğim.Hatta gelirken sana kağıt helva alırım"dedi.
Annesi sıcak bir gülümsemeyle onayladı onu.Ne diyebilirdi ki?O da çocuğunun işine engel olmak istemiyordu.
"Görüşürüz Erva"dedi annesini öpüp kapıya doğru giderken.
"Görüşürüz"dedim yavaşça el sallayarak.
Emre odadan çıkınca üzerimde çok fazla baskı ve bir şey yaparsam ölecekmişim gibi bir his doğdu.İnci Hanım tabiki çok iyi bir kadındı ama yine de Yağız'ın annesinin yanında olmam birazcık germişti.Sadece Yağız'a özgü de değildi.İrem'in babasının yanında bile böyleydim.
"Boksa yazılmış"dedi annesi.Kendi ütopyamdan ayrılıp dünyaya geldim.
"Ben de yazılmıştım.Ama erkenden bıraktım"dedim bir an.Ne diyeceğimi toparlayamamışken bir anda saçma bir şekilde atlamıştım.Saçma,ahh! Neden kendimden bahsettim ki şimdi?
"Yani şuan konumuz ben değilim..."diye toprarlamaya çalıştım ama bu sefer daha da batırmıştım.
"Kusura bakmayın"dedim.
"Ne için?"dedi gülümseyerek.Sesi çok naifti.
"Fazla konuşuyorum.Saçma konuşuyorum..."dedim.
"Benim için sorun değil.Konuş ben dinlerim"dedi.Gülümsedim.
"İnci Hanım size bir şey sorabilir miyim eğer özel değilse"dedim.
Başıyla onayladı."Yağız eskiden de mi böyleydi.Yani şimdi oğlunuz diye kötüleyemiyorum ama anlatmak istediğim,şey şi-"
"Erva burada konuşulanlar bizim aramızda kalacak.Ne varsa söyle merak etme kimseye iletmek"dedi.
"Biliyorum ama."dedim.Derin bir nefes alıp devam ettim.
"Yani eskiden de mi böyle donuk ve soğukkanlıydı?"dedim.
İnci Hanım'ın yüzünde buruk bir gülümseme belirdi."Cevaplamak zorunda değilsiniz"dedim.
"Yağız eskiden herkesten daha güleryüzlü,herkesten daha sıcakkanlıydı.Ama zamanla şirketin yükü olsun çevrenin baskısı olsun giderek soğuk ve hissiz bir adama dönüştü"dedi.
"Onun herkese karşı sıcakkanlı davrandığını hayal etmekte zorlanıyorum"dedim az da olsa asılan suratını düzeltmek için.Ve başarılı olmuştum.İnci hanım az da olsa gülümsemişti.
"Peki,"dedim.Bir soru daha soracakken kapı şiddetli bir şekilde açıldı.Gelen Yağız'dı ama çıktığı kadar sakin değildi.
"Erva gidiyoruz"dedi.
"Ne oldu?"dedim.
"Yatırımcılar pi-"dedi durdu.Annesine baktı.Küfür edecekti büyük ihtimalle.
"Kalk hadi,"
"Emre nerede?"diye ekledi.Ben çantamı toparlarken.
"İşi çıktı,gitti."dedi annesi.
"Bir işi eksikti beyefendinin"dedi sıkıntıyla.
"Hayrola oğlum?"dedi İnci Hanım.
"Yatırımcılar bizi bırakmışlar ve şuan kaptansız gemi gibi ortada kaldık."dedi Yağız sakalını sıvazlarken.
"Neden?"
"İlgilenmiyormuşuz yok çok salmışız"dedi.
"Bu sebepten kaç yıllık anlaşma iptal edilebilir mi?"diye mırıldandım.
"Etti işte adamlar...Gitmemiz lazım"
"Seni yalnız bırakmak istemiyorum"diye mırıldandı annesine.
"Sorun değil oğlum"dedi annesi.O da endişelenmişti.
O an şirkete gitsem de bir şey yapamayacağım aklıma geldi ve "İstersen ben annenle kalırım"dedim.
Kafasını çevirip bana baktı."Olmaz"dedi sert bir ifadeyle.
"Yağız lütfen.Hem şirkette bir işe yaramıyorum.Hiç değilse annene arkadaşlık ederim"dedim.Mantıklı bir anlaşma olduğunun o da farkına varmıştı ama inat değil mi.İlla bir sert tavrını koruyacak.
"Olmaz Erva.Sen de benimle geleceksin."dedi.
"Söz veriyorum yanlış bir şey yapmam"dedim."Sadece sen geleseye kadar kalırım"dedim.
Sert yüz ifadesi iyice yumuşadı.Saçını geriye atıp sakalını sıvazladı.Tek çaresi buydu.
"Ben birkaç saate gelirim,"dedi.
Annesine son kez bakıp ceketini aldı ve kapıya doğru yürüdü.
"Erva gelebilir misin?"dedi kapıyı arkasından kapatırken.
Omzumdaki çantamı koltuğa koyup onun ardından odadan çıktım.
"Çok geç kalmam.Eğer önemli bir şey olursa beni ara."dedi ensesini kaşıyıp.
"Annemle kalmak zorunda değilsin.Adamlarım anneme bakabilir"diye ekledi sıkıntıyla.
"Önemli değil Yağız.Hem annenin yanına gelmeyi ben istemiştim"dedim.
"İyi de..."dedi.
Başımı hafif eğip "Sorun değil.Sana...iyi şanslar."dedim.
"Teşekkür ederim"dedi.
Gülümsedim.Sonra koşar adım asansöre koştu.Arkasından bakmayı bırakıp odaya girdim.
"Gitti mı?"dedi annesi girdiğim an.
"Gitti"dedim ve yerime geçtim.
"İnci hanım bir şey ister misiniz?"diye sordum.
"Yok kızım teşekkür ederim...Aslında burada kalmak zorunda değildin neden gitmedin Mert'le?"dedi.
"Yok.Şirkette bana ihtiyaç yok sonuçta.Hem sizi görmek isteyen bendim.Göremeden de gidemezdim."dedim.
"Sen iyi birisin Erva.Ne işin var bizim oğlanla?"dedi gülerek.Gülümsedim.
"Oğlunuz da iyi biri biliyorum.Sadece biraz huysuz"dedim.Şefkatle gülümsedi.Gülüşü Yağız'ı andırıyordu.Onun kadar samimi ve sıcaktı.İnsanda güven hissi bırakıyordu.
"İnci hanım çok özel olmayacaksa bir soru sorabilir miyim?"dedim içimdeki o merak pınarlarına engel olamayıp.
"Elimden geldiğince cevaplamaya çalışırım"dedi.
"Emre ve Yağız neden dargınlar?"dedim.Bir açıklamaya ihtiyaç duymuştum.Kendi kendime.
"Yağız'ın Emre'ye nazik olmadığını biliyorum.Bir olay yüzünden araları açık onu da biliyorum.Nedeni ne?Yani bir insan kardeşine bu denli kin besleyebilir mi"dedim.
"Seneler öncesinde bir olay yüzünden araları açıldı.Belki geçer dedim affederler birbirilerini ama birbirilerine kinleri yıllar boyunca devam etti.Yağız zaten kızgınlığını ve öfkesini zirvede yaşar hiç gelemez haksızlıklara.Küçükken de böyleydi.Emre de daha anlayışlıdır ama o da sinirlenince köpürür."dedi annesi.Pür dikkat ona odaklandım.
"Anlıyorum,"diye mırıldandım.
"İnan sana daha çok şeyden bahsetmek isterdim ama Yağız'la karşı karşıya gelmek istemem"dedi.
"Biliyorum.Yağız özelini paylaşmayı sevmez,o yüzden siz kafanızı takmayın.Ben ne yapar ne eder öğrenirim kendisinden."dedim.
"Onların barışmasını ben de çok istiyorum.Sizin kadar çok olmasa da ben de istiyorum.Bunun için elimden geleni yapacağım"diye ekledim.Utangaçlığım ve çekingenliğim giderek azalıyordu.
"Senin kardeşin var mı Erva?"diye sordu İnci Hanım.
"Var iki tane,biri kız biri erkek.Henüz çok küçükler"dedim.
"Sen iyi geçinir misin onlarla?"dedi.
"Birisi daha bebek.O yüzden onunla kötü geçinsem bile anlamaz."dedim.
"İyi bir abla olmaya çalışıyorum"toparlamaya çalışarak.
"Ama Sare'ye,bebek olan kardeşime karşı pek iyi bir abla olamadım."diye mırıldandım.
"Neden öyle düşünüyorsun?"dedi.
"Sare annemin ikinci kocasından.O yüzden o doğduğundan beri ona karşı mesafeliyim.Gerçi o bunun farkında olmayacak kadar küçük"dedim.
"Yine de kardeşin"dedi.
"Babası yüzünden onu suçlamam saçma bir davranış biliyorum.Ama dedim ya o anlamaz"
"Babasını neden sevmiyorsun?"diye sordu"İnanın bana sevilecek bir adam değil"dedim.
Sonra sessizlik yeniden tahtına oturdu.
"Erva sen Yağız'a iyi geliyorsun"dedi İnci hanım.Tek bir noktaya odaklanıp kalmıştı.Konuşmaya devam ediyordu.
"O hiçbir zaman uslu bir çocuk olmadı.Hiç kimseyi dinlemedi hep kendi kafasına eseni yaptı.Nedenini bilmiyorum ama sen ona iyi geliyorsun."dedi.
"Teşekür ederim."diye mırıldandım.Ne diyebilirdim ki?
Kapı açıldı ve içeri hemşireler doluştu.
Birisi yanıma yaklaşıp "Kısa bir süreliğine dışarı çıkabilir misiniz?"diye sordu.
Çantamı elime alıp "Tabiki "dedim.Onların işlerine burnumu sokmak istemezdim elbette."İnci Hanım ben dışarıdayım.Bir şeye ihtiyacınız olursa "dedim.O da başıyla onayladı.
Kapıyı arkamdan kapatıp odadan daha aydınlık olan koridora çıktım.Gözlerim fazla ışıktan dolayı acımıştı.
Telefonumun zil sesini duyunca çantamın derinliklerine inip telefonumu elime aldım.İyi insan lafın üstüne gelirmiş.
"Efendim Yağız?"
"Ne yapıyorsunuz?"dedi.
"Hemşireler annenle ilgileniyor, sanırım ilaç falan veriyorlar"dedim.
"Sen ne yapıyorsun?"diye sordu."Hemşireler beni odada fazla gördü,koridordayım.Fazla ışık var."dedim.
"Sen ne yaptın,halledebildiniz mi?"diye sordum.
"Yollarımızı ayırdık.Ama umrumda değil,"dedi.
"Yeni yatırımcımız hazır sadece minik bir anlaşma yapmamız lazım,"dedi.Bu kadar hızlı bir şekilde sorunu halledebilmişti.
"Oha,ciddi misin?Hemen nasıl halloldu?"
"Zaten hazırda birisi vardı diyelim"dedi.
"İşlerim yarım saate biter yakında orda olurum.Şimdi kapatmam gerek."dedi.
"Görüşürüz"
"Erva?"
"Efendim?"
"Teşekür ederim"
Mutluluk oranım bir anda sınırını aşmıştı."Önemli değil"dedim sonra vedalaşıp telefonu kapattık.
Telefonla konuşmamın sonrasında da devam etti bu mutluluğum.Hastane koridorunda bir o yana bir o yana yürüyüp durdum.Sonunda 5 dakikalığına lavaboya gitmeye karar verdim.
Koridorun sonundaki lavaboya vardığımda içerde birisi ağlıyordu.Onun dışında boştu.
Kapıyı aralayıp içeri girdim.Ağlayan 17-18 yaşlarında bir kızdı.
"İyi misin?"dedim yanına giderek.Beni yanında istemeyebilirdi bu olasılığı göz önünde bulundurmamıştım.
Ağlamaya devam etti.Beni takmıyordu.
"Nezaketen cevap verebilirsin"dedim.
"Değilim.İyi değilim.Bu durumda iyi olmam imkansız"dedi hıçkıra hıçkıra ağlamaya devam edip.
"Sorun ne?"dedim yanına eğilip.
"Bu çok..çok utanç verici"diye fısıldadı.
"Sorunu söylersen yardımcı olabilirim,"
"Ha...Bu."dedi sonra ağlamaya devam etti.
"Sakin ol ve bana neler olduğundan bahset"dedim.
Yeniden ayağa kalktım ve lavabonun yanındaki peçete kabından birkaç peçete kapıp yanına gittim.Elimdeki peçeteleri ona uzattım.Başta çekinse de "Yardım etmek istiyorum"dediğimde uzanıp bir tane aldı.Akan gözlerini sildi önce sonra akan burnunu.
"B-bu nasıl söylenir bilemiyorum..."dedi sakinleşince.
"Merak etme bundan sonra birbirimizi bir daha görmeyeceğiz.Şimdi...neler oldu?"
"Kimseye söylemezsin değil mi?"diye sordu çekinerek.
"Kime söyleyebilirim ki?"dedim gülümseyerek.
Bana buruk bir şekilde gülümsedi.Onu gülümsetebilmiştim.
Gözümün önüne kanserli günlerim gelmişti.Artık eskisi kadar etkilemiyordu anımsamak ama yine de etkilemişti.Kimi etkilemezdi ki?
En azından o günden sonra fazla etkilenmiyordum.Yağız'ın beni kucakladığı o günden sonra.Boynuna gömülüp uyuduğum günden beri...O günün varlığı beni gerçeğe döndürüyordu.Sanki ağlasam bir yerden Yağız çıkacakmış "Ben sana ağlamayı yasaklamamış mıydım?"diyecekmiş diye tedirgin oluyordum.Çünkü her zaman öyle olmamış mıydı?
____________________________________

Patroncuğumun Asistanıyım | Askıda Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin