Bölüm 14

5.5K 195 10
                                    

"Çok geç kalma!" Diye bağırdı annem mutfaktan.Ayakkabılarımı sıkıca bağlayıp yerdeki sırt çantamı aldım."Tamam"diye bağırdım.
Kapıyı ardımdan kapatıp üstümü düzelttim.
Ceketimin içine sokulup merdivenleri hızlıca çıktım.İrem'i ikna etmiştim,hem benim için hem de bilmese bile Ali için maça gelecekti.Maçla hiçbir alakası yoktu İrem'in.Bir gol'ü bilirdi bir de faul'ü.
Soğuğa aldırmadan-Uzun pijama gibi bir eşofman giymek istemedim çünkü bir kez giydiğimde paçasına takılıp nerdeyse bir saha hizasında sürünmüştüm.Dişlerimin arasından çim çıktığında düşüşümün aslında ne kadar şiddetli olduğunu anlamıştım- sözde kısa bir şort giymiştim.Normal bir insanda kısa duran bu şort bende neredeyse diz kapağımın hizasını geçiyordu.Diz kapaklarımın aşağısına kadar
Üstüme giydiğim "BadGirl" tişörtü ile baya asi olmuştum.Asi olmasam da 17 yaşlarında sigarası her şeyi olan bir apaçi gibi olduğuma eminim.Ne olursa olsun bugün benim günüm.
Merdivenleri yavaşça çıktım bu sefer.Tüm enerjimi maça saklıyordum.İddiayı bile düşünmüştüm.
İremi de ikna etmiştim.Amigo kızımız olacaktı.Milli maç yapıyorduk sanki.
Küçükken zorlayarak da olsa İrem'le futbol oynardık.İrem pek istekli olmazdı ama ben yine de mahalle maçlarına zorla soktururdum onu.Hatta bir kereliğinde bizden üç veya dört yaş büyük çocuklarla maç yapıyorduk.İrem sahada pek aktif olamazdı,ben de -hangi kafayla artık bilemiyorum- kaleci olsun demiştim.Birisi çok fazla abanmıştı da topa İrem'in dişi kırılmıştı.Ama neyseki sonradan diş yeniledi.
Hiç konuşmadı belki de konuşamadı benimle.Neyse.Ondan sonra bir şekilde barıştık.Bir zamanlar o da benim saçımı kesmişti de ondan affetti."Ödeştik" dedi.
Hala aklıma gelince gülerim.İşte o gün bugündür belki o olayda çektiği acı belki de büyümemizin etkisiyle artık futbol oyananacaksa karışmıyor, tirübinden izliyordu.
Kapılarının önüne gelince kapıyı üç kez tıklattım.İçerden bir ses "Geliyorum!"diye bağırdı.
Bekledim.Bir dakika sonra da kapıyı açtı.
Altına bir tayt üstüne de kazak giymişti.Maçla alakası olmamasına rağmen sportif giyinişi karşısında yüzümü buruşturup alaycı bir şekilde güldüm.
"Ne o sen de mi oynayacaksın?"
"Yok,ben almayayım"dedi.
Yerden çantasını alıp sırtına taktı."Gidelim"dedi.
Asansörün önüne gelip tuşuna bastım.Cebimden telefonumu çıkartıp Ali abiyi aradım.Açtı,nefes nefeseydi.
"Ne var forvet güzeli?"
"Halledildi mi saha işi?"diye sordum.
"Yok,uzaktakine kaldık."dedi.
"Niye?"diye tısladım.
"Saha doluymuş,öğretmenler maç yapacakmış"dedi.
"Pardon da ben sahamı kaptırmam.İlk biz karar verdik bir kere!"
"Biz sahadayız zaten gel sen konuş adamlarla."dedi.
Kapatıp asansörün tuşuna hızlı hızlı basmaya başladım.Ben fazla basınca o hızlı gelecekmişcesine.
Asansörün kabini açıldı ve direkt içeri girip zemin katın tuşuna da aynı şeyleri yaşattım.Zemin kata indiğimizde İrem"Noldu?" diye sordu.
"Saha doluymuş"dedim.
"Sahanın dolu olmasına neden bu kadar sinirlendin?"dedi.Nedenini ben de bilmiyorum.Omuz silkip apartman kapısını çarptım.
Anne ve yavru ördek misali ben önde giderken İrem arkamdan takip ediyordu.Saha ile ev arasında fazla bir mesafe yoktu.Sadece dik bir yokuş vardı o kadar.
Yokuşu zor da olsa çıkmaya başladık.İrem gizli topuk spor ayakkabılarını giydiğini söyledi.Başta farketmemiştim.Sonra bir de hiç derdim yokmuşcasına ona yardım ettim.Tüm enerjimi İrem'e harcadığım için halı sahanın demir kapısını zorlanarak,soluk soluğa ittirdim.
Ali abiyi görünce İrem'i de boşverip yanlarına uçtum.Bizim liseliler,Ali abi ve takımı bir de tanımadığım ama memur oldukları belli olan orta yaşlarda adamlar vardı.Birden ortaya çıkan ve siyah giyinmiş bir emo ortaya çıkınca şaşırdılar tabi.
Çantamı bizim takımdan Hasan'ın koluna takıp tam ortalarına geçtim.Ali abi bana "Sakin ol şampiyon"dermiş gibi bakıyordu.
"Sorun nedir beyler?"dedim kavga olan ortama hiçbir alakası olmamasına rağmen ana karakteriymiş gibi dalan ağır abi kılıklı liseliler gibi.Takındığım bu ağır kişilik sanırım bana fazla gelmişti ki uzun sürmeden kapıdan giren kişiyi görünce söndüm.
İçi fazla doldurulmuş bir balon gibiyken delindim ve balondan hallice "Pısssssst" diye bir ses çıkardım.
"Ne ne ne ne ,niye ?"diye mırıldandım.Burada olması çok saçmaydı.Burayı nerden biliyordu veya kim haber vermişti?
Beynimin tınıları dışarı can çekişirmiş gibi mırıltılar halinde çıkıyordu.Omzumda bir el hissettim.Yine aynı donuklukla omzumdaki elin sahibine baktım.
"Patronun bu mu?"dedi
"Ne ne ne ne ne?..."
                              *****
"Sen nereden çıktın ya?"diye sordum saçlarımı bağlarken.
Yağız karşımda duruyordu.Benim aksime sıkı giyinmişti,hasta olma gibi bir amacı yoktu.Oysa ki ben.Kendimi çıplak hissediyorum.
"Arkadaşın gelmemi istedi"dedi.
Tokamı saçımdan bir kez daha geçirip,ellerimi belime koydum."Kim?"
"İrem rica etti.Ben de daveti geri çevirmemek için geldim"dedi.
İrem!Yine İrem ,yine İrem.Bu kızın benle alıp veremediği bir şey var heralde.Kötülüğümü istiyor.Pis arkadaş modeli!
"Her daveti kabul mü ediyorsun?"diye sordum.
"Sadece senle alakalı olanları"dedi.Gözleri gözlerime kaydı.Geldiğinden beri ilk defa sezebilmiştim o içten duygusunu.Dalga geçer bir tarafı yoktu.Sesi de bakışları da ciddiydi.
"Peki..."dedim sustum.Ne diyebilirdim ki?
Az önce kahramanlık yapıp sahanon bize kalmasını sağlamıştı.
Olay tam da şöyle oldu:
"İki katı parasını veririm"
"Alın saha sizin"
Parasıyla olay bir karara bağlamış olsa da İrem'in baya ilgisini çekmişti.Hatta bir ara Yağız'a öyle bir bakıyordu ki,Ali görseydi Yağız'a ağız burun dalardı.
Sonuçta birkaç küfür ve kötü söz yesek de gönderdik o memurları sahamızdan.Bizim mahallemizdeki bizim sahamızı kaptırmayız.(Dediğim gibi tüm işi Yağız halletmiş olsa da ben de arkalarından el salladım)
"Oynayacak mısın?"diye sordum tüm içimdeki karmaşıklıklardan ayrılıp.Bu sefer de düşmemek için ayakkabı bağcıklarımı sıkıca bağladım.Bileğime dolayıp sıkılaştırdım.
"Sadece izlemek için geldim"dedi.
Dışarıdan biri bağırdı.Tahmin ettiğim gibi de az sonra liselilerden Ufuk içeri girdi.Bana ve Yağız'a baktı derince.Bakışları bana kayınca gözlerinin içine bakıp 'Bir sıkıntı mı var kardeş?' sinyalleri göndermeye çalıştım umarım ulaşmıştır. "Başlıyoruz Forvet güzeli"
Gülümsedim "Tamam geliyorum şimdi"
Ufuk kafasını uzattığı kapıdan çekilip uzaklaştı.Yine Yağız'la baş başaydık.
"Şans dile"dedim moduma girip kapıdan çıkarken.
"İyi şanslar Forvet güzeli"dedi güldü.Arkamı döndüm.Şimdi bakışları vücuduma kaydı.Gülümsedi.Yine aynı samimiyetle ben de ona gülümsedim.Ama onun kadar güzel gözükemeyecektim.
"Kazanacağım"dedim ve odadan çıktım.Sahaya doğru koşup .Ali abiye selam çakıp yerimi aldım.Yazı tura vb. klasik olaylar da geçildi şimdi sıra başlama düdüğündeydi.
Herkes sadece bir düdüğü bekliyordu.Bakışlarım tribünde tam karşıma oturan Yağız'a kaydı.Sonra İrem bağırdı "Hadi Erva!"diye.Gülümsedim.Ardından bizi deli dana gibi koşturacak olan o düdük sesi geldi.Hiç vakit kaybetmeden topu kapıp koşmaya başladım.
                              ******
"Lan napıyorsunuz?"diye bağırdım.Ortada değişik olaylar yaşanıyordu ve ben yalnız kalmıştım.Yanlarına koştum.
Efe fazla dayanamayıp kulübeye geçtiğinden beri daha da kötüleştik.Ama aramızda sadece birkaç sayı fark vardı onun dışında aramızdaki açığı kapatmak imkansız değildi.
Top penaltıya gittiği anda oturaklara baktım.Yağız bu sefer beni izlemiyor hatta saha dışı unsurlarla takılıyordu.
Daha önce görmediğim ama tahminimce nerede yakışıklı -Ben öyle düşünmüyorum.Yakışıklı olsa bile bu kalas olduğu gerçeğini değiştirmez- varsa oraya ışınlanan tiplerdendi.
Bana bağırıldığını hissettim.Penaltı boşa gitmiş topu ceza sahasına doğru yuvarlamaya başlamışlardı bile.
Oturaklara baktığımda Yağız'la beraber kızların da güldüğünü gördüm.Demek ki tüm munzurluğu banaymış patron beyin.Başkalarının yanında nasıl da uslu nasıl da mesut.
Kafamı tam çevirdiğim anda yüzümde bir ağırlık hissettim.Ve o ağırlık fazla gelmiş olacak ki yere yığıldım.
Birisi yüzüme abanmıştı.
Burun direğimden çıkan sesi duymuştum.Ve o ses ardından da acıyı getirdi.
Olduğum yerde kıvranıp durdum.Etrafıma dolaşan birkaç kişi bana 'İyice dağıldı bunun yüz' dermiş eşine bakıyordu.Kalabalığı yararak yanıma gelen Ali abi de aynı tavrı sergileyince anladım nedenini.
Burnuma yapılan suikast sonucu burnum musluktan damlar gibi kanıyordu.
Ellerimi burnuma götürüp sıkıca tuttum.Sanki beni rahat bırak der gibi daha da akmaya başladı.
Burnumun acısını tarif edemem.Telaş yapılacak bir şey olmadığını biliyorum ama yine de  korkuyorum.Sonuçta her gün burnum kanamıyordu.
Birkaç kişi kolumdan tutup beni ayağa kaldırdı.Burnum hareket ettikçe sızlıyor ve sanki daha çok kanıyordu.Üstüm başım kan olmuştu.
"Burnunu yukarıdan sık "dedi birisi.
"Peçete!"diye bağırdı bir diğeri.Kolumdan tuta tuta kulübeye getirdiler beni.
İçeri bir anda Yağız girdi.Endişeliydi.Kalabalığı yarıp yanıma geldi "İyi misin?"
"Sadece burnum kırıldı"dedim peçeteyi burnuma sokarken.
Birkaç kez sıktım burnumu.Sanırım peçeteleri bitirmiştim.
Birkaç dakika insancıklar benim burnumla cebelleşmemi izledi."Kim attı lan topu?" Veya "Öldürdünüz lan kızı" gibi saçma salak muhabbetler dönünce onlara gitmelerini söyledim.
"Bensiz maça devam edebilirsiniz herhalde"
Deniz de dahil birkaç kişi sormamı bekliyormuşcasına hemen çıktı odadan.
Aldım isminizi oğlum!
Ali abi de sahil diğerleri de çıktı dışarı ısrar edince.Ama belliydi Ali abinin gözü arkada kalmıştı.
Yağız vardı bir tek.O da burnuma peçete sokarken beni izliyordu.Duvara dayanmıştı yine o yere bakan yürek yakan pozunu benimsemişti.
Ona baktığımı fakredince yaklaştı.Yanımdaki koltuğa oturdu.
"Burnunda peçete varken bile güzelsin"dedi.
"Sanmıyorum."dedim güldüm.Peçeteler yüzünden sesim uzaylı gibi çıkıyordu.
"Çok mu acıyor?"
"Geçti biraz.Ama hayvan nasıl yüklendiyse...Kimdi gördün mü?İyileşince döveceğim."diye mırıldandım.Peçeteler yüzünden nefes almakta da zorlanıyordum.
"Kızlarla konuşuyordun gerçi"diye ekledim.
"Onlar konuşuyordu"dedi.
"Birisi telefon numarasını verdi sanırım."dedi ardından.
"Ahh!Köpek balıkları.Hemen saldırmışlar"dedim.
"Neden onların derdi sana düşüyor ki?"dedi gülerek.
"Ne demek o?Tabi düşecek.Ablalarıyım ben onların.Pis bir abazaya gönül vermemeliler."dedim gülerek.
"Beni öldürüyorsun"dedi.
Sustum.Yine yeniden.Ona baktım.Ta ki burnum sızlayıncaya kadar.
"Burası +789  bence sen git"dedim burnumu tutup.Omuz silkti."Sen bilirsin"
Peçeteleri çıkartıp yenilerini soktum burnuma.Eski peçeteleri de diğer kanlı olanların yanına attım.İğrençti oysaki.O tiksinmedi.Aksine gülümsedi.
"Ne konuştunuz?"dedim ortamı yumuşatmak için.
"Havadan sudan.Dedim ya onlar konuştu.Fazla dinlemedim.Seni izledim."dedi.
"İyi oynuyor muyum madem?"dedim.
"Nasıl oynadığına bakmadım,seni izledim"dedi.
Sustum."Beni izlemek ne gibi bir zevk veriyor ki sana?"dedim dakikalar sonra ölümü istermiş gibi ama gülerek.
Saf bir kız gibi gülerek yüzüne bakıyordum.Söylediklerimdeki şakayı anlamış olmalıydı artık.
"Hayır,izlenilecek hiçbir tarafım yok"dedim yine aynı gülümsemeyle.
"Bunu sen bilemezsin,"dedi.
Daha da yakınlaştı.İlk cama baktım biri izliyor mu diye.Kimse yoktu.Sonra ona baktım."Ağzıma girseydin"Dudakları yukarı doğru kıvrıldı yine.Gözlerini gözlerime odakladı.Ben gözlerimi kaçırdıkça o daha da derin bakıyor,bir anımı yakalayıp göz teması kurmaya çalışıyordu.
"Güldüğünde...o gamzelerinin nasıl içeri çöktüğünü veya ağladığında burnunun kızarışını,kirpiklerinin ıslanıp birbirine yapışmasını...Bunların dışarıdan nasıl bir his bıraktığını sen bilemezsin.Hepsi ayrı ayrı güzel sende."dedi.
Söyledikleri boğazımı yakıp kalbime ulaştı sanki.Öyle acıttı ki.Sadece gülümsedim o aptal duygu değişimini gizlemek için.
"Kendine hep haksızlık mı edeceksin Erva?"
"Be-"diye mırıldandım ama kelimeler boğazıma düğümlendi.Konuşamadım.
Kızardığımı hissediyorum.Muhtemelen olgunlaşan bir domates gibi kızaracaktım.
Yanlışlıkla burnumdaki peçetenin biri düştü.Daldığımdan başta irkildim. Ama sonra gülerek eğildim onu almak için.Saçlarımla yüzümü kapatıp yüzümün kızarıklığını gizlemeye çalıştım.Utanıyordum.Patlayacak kadar kızarmıştım,kulaklarım yanıyordu.
Ama sonra utanmam azaldı.Şimdi ise yerini mantıklı düşünmeyle ortaya çıkan daha ağır bir duygu vardı.
Ağlayasım vardı,deli gibi.O boğazıma oturan fil geri gelmişti.Zor tuttum kendimi.Ne yapmıştı ki şimdi,nasıl içerlenmiştim birdenbire?
"Erva?"dedi.
"Peçeteyi bulamadım"dedim acı çekerek.Sesim çatlak çatlaktı.Umarım o sesimdeki ağlamaklı tınıyı duymamıştır.Yine o aynı gülücüğü kondurdum yüzüme,sahte.
"Başını kaldır"dedi.
Ses vermedim.Peçeteyi arar gibi yapıyordum.Sadece sakinleşmem için zamana ihtiyacım vardı.Zaman kazanmalıydım.
"Erva,beni duyduğunu biliyorum"dedi.Omzuma elini koydu.
"Yağız lütfen.Şimdilik git"dedim.Sesim yine çatlak çatlaktı.
"Sanırım üzüntü hormonlarım fazla salgılanıyor,o yüzden lütfen git."dedim.
Elini çekti,"Dışarıda olacağım"dedi şaşırtıcı bir biçimde.İlk defa kabul etmişti.İlk defa kendi isteğini göz önünde bulundurmayıp beni dinlemişti.
"Teşekkür ederim"
Odadan hızlı adımlarla çıktı.Pencereden baktım, o iyice uzaklaşınca arkasından koşup kapıyı kilitledim.Sırtımı kapıya yaslayıp yere çöktüm.
Bir anda altüst etmişti beni.Kocaman bir çınar ağacı gibi yıkılmıştım.
İlk defa biri benim hakkımda böyle düşünüyordu.Şu zamana kadar "Babası bile sevmiyor"dan tut "Seni kim sever"e kadar o kadar yaralayıcı sözler aldım ki...
Alıştım.İnsanların bana nefret içeren iğneleyici sözlerine alıştım.Çoğu zaman içime attım.Çoğu zaman saldırdım.Yemin ederim bana öksüz deseydi daha az acıtırdı.Alışık değilim ben iltifata.İftiraları ve hakaretleri duymak daha mantıklı geliyor bana.
Ama şimdi...O diğerlerinden farklı şey söylüyor.Diğerlerinden daha güzel bakıyor.Diğerlerinden daha iyi..Her zaman.
Bana herkesten güzel bakıyor,herkesten iyi davranıyor.Benim yanımda daha güzel gülüyor.Hatta o kadar güzel gülüyor ki.Başka kimse gülsün istemiyorum.
Acıtıyordu.Belki babam olsa o kadar takmam kafama.Belki hiç değilse bir adam tarafından sevilmenin nasıl bir şey olduğunu bilebilirdim.Şimdi ise bana iltifat etse ağlıyorum.Ya da terk ediyorum orayı.Nefret ediyorum ağlamaktan ama ne yapabilirim ki başka?Denedim,vurdum kırdım parçaladım.Ama yoruldum.Yorgunluğumdan ağlardım...
Şimdi ise yorgun muyum?Evet, fazlasıyla...
Kapı tıklatılınca gözlerimi sildim.Kapının önünden hemen kalkıp peçetelere koştum."Erva?"
İrem olduğunu anlayınca rahatlamıştım.Sahi o neredeydi?
"İki dakika lavaboya gitmiştim.İyi misin? Gerizekalı Faruk abanmış sana."dedi.Kapıya yaklaşıp kolunu kavradım.
"Ben dedim sana oynama diye.Erkekler acımasız.Ben de bilirim nasıl acıdığını"
Kapı kolunu kavrayıp açmaya çalıştı ama kilitli olduğunu görünce durdu.
"Kapı niye kilitli?"diye ekledi.Birkaç kez kapı kolunu zorladı."İyisin değil mi?"
Kilidi çevirip açtım.İrem başta ağladığımı farketmedi.Farkedince direkt sarıldı."Çok mu acıdı,niye ağlıyorsun?"dedi.
"Hayır hayır acımadı da sadece sinirim bozuldu."dedim burnumu çekip.
"Başka bir şey mi var?"dedi.
"Hayır İrem.Neyse iyiyim ben.Hadi gidelim"dedim.
Kolundan tutup çıkarttım onu dışarı.Maç devam ediyordu.İrem tribünlere giderken onu arkasından takip ettim.Gözüm Yağız'ı aradı ama yoktu.Belki beni kırdığını veya kötü hissetmeme neden olduğunu düşünüp gitmiş olabilirdi.
"Yağız'ı gördün mü?"diye sordum oturak seçen İrem'e.
"Bilmem.Gelmedi mi yanına?"
"Hayır"dedim."Gelmedi."
"Belki gitmiştir"dedim.
"Sonuçta adamın koskoca bir şirketi var ve mahalle maçı izleyecek kadar rahat olamaz."dedi İrem.
"Telefonum sende miydi?"dedim.
"Evet"dedi,çantasından telefonunu çıkartıp bana verdi.
Telefonuma mesaj gelmişti,direkt kilit ekranını açıp mesajlara baktım.
Annem için gitmeliyim.Sana giderken 'Görüşürüz' demek isterdim.
-Patroncuğum
                             *****
Maçın sonlarına doğru yeniden maça girmek istesem de İrem izin vermedi.Sonuç olarak yenildik.Zaten 10 kişilik bir kadroydu ve yarısı çöptü.
"Hanginizdi lan bana top atan?"dedim sahanın ortasında yatan mandalara ulaşıp.
"Vallaha ben atmadım Forvet güzeli!"dedi Faruk.
Yerde duran topu ona fırlattım."Kırdın kırdın!"
Ali abi yanıma geldi gülerek."Bir şeyin yok ya?"dedi.
"Yok da.Üstüm başım kan oldu"dedim.
"İçerdeki peçeteleri de bitirdim."
Üstümü başımı düzeltip saçlarımı saldım.
"Patronun nerede?"dedi.
"Annesi için gitmesi lazımmış"dedim.
"Nesi var ki annesinin?"
Birisi oradan bağırdı "Benim dürümüm acılı olsun!"
Güldüm, şimdi onlara ödül olarak dürüm alacaktık.Keşke kazanacağımıza güvenmeyip daha küçük bir şey söyleseydim.Bir de doymaz şimdi  bunlar.
"Kanser"dedim.
Ali abi bana baktı.Gülümseyerek bende ona baktım.Kolunu omzuna attı.Başımı omzuna yasladım.
Boşuna kelimlerle zaman harcamazdı o.Gülerdi.Gülümserdi ben onu anlardım.
İrem arkadan koştura koştura geliyordu."Beni de alın yanınıza!"
"Neden giydiysem bu gerizekalı ayakkabıları!"diye sitem etti.
"Taşıyayım isterseniz hanımefendi"dedi Ali abi.
Gülerek ikisine de baktım."Yok çıkartcam zaten yakında,hem şişkolaştın mı falan dersin "dedi.
Ben de elimi İrem'in omzuna attım.Sahanın kapısının oraya kadar böyle yürüdük.İkisi benim burun olayıma güldü ama neyse.Güle oynaya geldik kapının önüne.
Kapıdan çıkınca telefonum çalmaya başladı.Cebime sıkıştırdığım telefonumu alıp kim olduğuna baktım.Gizli bir numaraydı.
Telefonu açıp kulağıma götürdüm."Alo?"
Karşımdaki kişi ses çıkartmıyordu.Sadece boğuk bir rüzgar sesi vardı.
"Kimsiniz?"
Ali abi ve İrem ikisi de bana baktı.Karşıdaki ses çıkartmayınca ben de telefonu kapattım.
"Kimdi o?"dedi Ali abi adeta öz bir abi gibi.Koruma içgüdüleri uyanmıştı.
"Bilmiyorum, yanlış aradılar galiba"dedim.
Telefonu geri cebime sokup yürümeye devam ettim.
Ayaklarım ağrıyordu.Burnumdan bahsetmiyordum bile.Sanırım ayakkabı da biraz sıkıyordu.
"Eve gidip uyumak istiyorum.İlk defa bu kadar yoruldum.Halbuki ikinci yarıya yakın çıktım,"dedim.
"Bugün daha bir güzel oynadın zaten"dedi Ali abi.İmalı bakışlar atıp sanki bir şeyi anlatmak istermişcesine sırıttı.
"Sadece bugün modumdaydım,"
"Ayrıca şu konuya da bir değinelim.Yağız'ı kim çağırdı?"dedim.
İkisi de birbirine bakıp durdu."Açıklama istiyorum."
İrem Ali abiye baktı sonra elimi tuttu.
"Bak şimdi ben anlatıyorum.Benim olayla hiçbir alakam yokken Ali aradı.Dedi işte patronu da gelsin bakalım falan filan.Ben de senin telefonunu aldım,ordan onun numarasını alıp kendimden haber verdim.O da kabul etti zaten."
"Neden ki?"dedim."Neden gelmesini istedin ki?"dedim Ali abiye dönüp.
"Sonra anlatırım"diye mırıldandı.
"Hem kötü mü oldu sanki?"dedi.
"Tabiki.Adamın gözü önünde kafam uçtu resmen,"dedim.
"İyisin değil mi?"diye sordu Ali abi tekrar."Hastaneye gidelim istersen?"dedi.
"Yok ya abartılacak bir şey değil,"
"Birkaç nöronum vardı, artık yoklar"dedim.
İkisi de güldü.Daha sıkı sarıldılar bana.
Her ne kadar boktan bir gün olsa da eğlenmiştim.Burnum sızdırsa veya o odunun ani duygu değişimine uğratan odunluk karşıtı sözlerine maruz kalıp ağlasam da eğlenmiştim.
Yarın yine o monoton sıkıcı günlerden birisi olacaktı.O yüzden bugünün keyfini çıkarttım.Yani onlar da burnumu çıkarttı ama olsun...
____________________________________

Patroncuğumun Asistanıyım | Askıda Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin