Bölüm 4

8.1K 281 7
                                    

Kafamı yastıktan kaldırdım.Karnıma bi sancı girmişti.Sıkıntıyla başımı kaldırdım.Normalden fazla acı çektiren regl dönemimin belirtileri bile öldürücü derecede çok can yakıyordu.Yağız şömineyi yakmıştı ve dakikalar içerisinde oda çok fazla sıcak olmuştu.Yağız şuan nerede bilmiyorum galiba mutfaktaydı.Bunu fırsat bilip ayağa kalktım.
Dağ evi tamamen tahtaydı.Eski gözüküyordu ama hala çok dayanıklıydı.Salonda k kocaman bi şömine,şömine önünde de 2 tekli koltuk ve bir tane puf vardı.Ve duvarlarda resimler.
Elimle duvardaki çerçevenin birini aldım.Resim eskiydi.Bir kadın ve kadınla ayni yaşlarda bir adam vardı.Ve bu iki yüz bana tanıdık geliyordu.Bu kişiler İnci Hanım ve Levent Bey'di.İnci Hanım her zamanki gibi çok güzeldi.Kocaman gülümsüyordu.Levent Bey'in yüzünde belirsiz bi ifade vardı.Çerceveyi yerine bıraktım ve hemen yanındaki diğer çerçeveyi elime aldım.Bu resimde ise bal rengi gözlere ve tanıdık yüz hatlarına sahip sarışın bi erkek çocuk vardı.Sonradan onun Yağız olduğunu farkettim.Yağız gülüyordu.Şimdikinden kat ve kat daha mutluydu.Ayrıca küçükken bile çok yakışıklıymış.Elimle resimdeki mutlu çocuğun yüzünü okşamaya başladım.
"Gayet tatlıymışım değil mi?"dedi tanıdık bi ses.Bi anlık korkuyla elimdeki çerçeve yere düşüp 5 parçaya ayrıldı.İnledim ve yere eğilip cam parçalarını toplamaya başladım.
"Be-ben özür dilerim.Çok özür dilerim"dedim.Yağız elindeki bardakları masanın üzerine koyup yanıma doğru eğildi.Gözlerine bi an bakakaldım.Elimi camlara doğru uzattım ve büyük bir cam parçası elimi kesti.Bakışlarımı ondan ayırıp parmağıma baktım.Kanı görünce parmağımın acısını daha yeni farkettim.Acıyla inledim.Parmağımı sıkıca tuttum.Küçük bi yara olsa da çok acıyordu.
"Noldu?"dedi Yağız endişeyle.Parmağımı uzatıp gösterdim.Yağız yüzünü sıvazladı.
"Bunun için mi sızlanıp duruyorsun?"dedi.Acısını bilmiyordu tabii.
"Çok acıyor ama"diye mırıldandım.Küçük ama etkiliydi bu yara...Yanağımdan boynuma doğru bi sıvı aktı.Ağlamanın tam sırasıydı.
"Bu kadar çok ağlama!"dedi ve eliyle elimi tuttu.Kafamı kaldırıp ona baktım.Saçları dağılmıştı.Ve lambadan vuran ışık onu inanılmaz derecede etkileyici gösteriyordu.
"Kalk,pansuman yapalım yoksa kan kaybından öleceksin"dedi alaycı bi tavırla.Diğer elimden destek alıp ayağa kalktım.
Başımı eğdim ve sessizce ağlamaya devam ettim.Çok gereksiz ve baş belası bir insanım.Hiçbir şeyi beceremediğim gibi iyice berbat ediyorum.
"Erva küçük bi kız gibi ağlamayı kes"dedi.
"Sadece küçük bi sıyrık"dedi."Ben ilk yardım çantasını alıp geliyorum uslu dur"diye de ekledi.
Kafamı kaldırıp ona boş bi bakış attım.O odadan çıkınca da ağlamaya devam ettim.Parmağımın acısı geçmişti ama ağlamaya devam ettim.Omzumun üzerinden yerde parçalara ayrılmış olan çerçeveye ve cam kırıkları arasında duran resme baktım.Eğilip yerdeki resmi aldım. Yağız'ın belki tek mutlu resmi...
Resmi alıp çantama koydum.Belki bende kalması daha iyiydi.Benim için...
Kapı açıldı ve Yağız elinde küçük bi çantayla geri dönmüştü.Ondan gözlerimi kaçırıp yerdeki camlara baktım.
"Yeniden özür dilerim"diye mırıldandım."Çerçeve de kırıldı, parasını verebilirim"diye ekledim.Yağız çantasını önümdeki önümdeki masanın üstüne bıraktı ve elimi tuttu."Çerçevenin kırılması umrumda değil"
"Paramparça oldu ama"diye mırıldandım.Yağız elimi havaya doğru kaldırdı.Çantayı açtı ve içinden cımbız gibi bir şey çıkarttı.Galiba parmağımdaki camı çıkaracaktı.Elimi elinden çektim.Biliyorum o ne kadar acımayacak dese de çok acıyacaktı.
"Bekle"dedim."Acıtmayacağına söz verebilir misin?"
"Acıtmayacağım"dedi.Ve parmağımdaki camı bi anda çekiverdi.O anki acıyla inledim. Acıtmayacağına dair söz vermişti ama...
"Acıtmayacağına dair söz vermiştin!"dedim.
"Söz vermedim sadece acıtmayacağım dedim"dedi.Parmağıma sert bir şekilde yara bandını yapıştırdı.
"Çerçevenin acısını çıkartmaya mı çalışıyorsun?"
"Hayır"dedi.
Çantayı kapatıp koltuğun birine oturdu.Parmağımı sıkıca kavradım ve koltuğa oturdum."Resimdeki sendin değil mi ?"
"Evet,niye sordun?"
"Beni sürekli terslemen gerekmediğini biliyorsun değil mi?Sadece meraktan."
"Seni terslemiyorum aksine herkese davrandığım gibi davranıyorum.Alışsan iyi olur"
"Ama niye?"Ağzımdan çıkan çıkana...
"Neden sürekli soru soruyorsun?"
"Ee meraktan"dedim sesinin biraz alaycı çıkmasını sağlayarak.
"Merak iyi değildir Erva"
"Merak etmek de edilmek de iyidir Yağız"dedim."Pardon Yağız Bey mi demem gerekiyordu?"
"Aptalsın"dedi kısık bir sesle.Ona doğru bakıp göz devirdim.Yağız koltuğun birine oturdu.
"Kahve yaptım Bayan Meraklı"dedi.Bunu söylerken eliyle tırnak işareti yaptı ki aşırı derecede tatlı olmuştu...Sehpanın üzerinde duran kahve bardağının birini uzattı."Teşekkürler Patroncuğum"dedim.
"Patroncuğum?"diye sordu.
"Ee sonuçta patronumsun.Yani patroncuğum"dedim ve kahveden bi yudum aldım.Kahve hala sıcaktı ve ben direkt içtiğim için ağzımı yanmıştı.Dilimi dışarı çıkarttım ve bardağı sertçe masanın üzerine bıraktım.Yavru köpek gibi gözüktüğümü bilsem de dilimi dışarda tutmaya devam ettim.Elimle yelpaze yaptım ama bi işe yaramıyordu ki.Yağız ayağa kalktı ve masanın üzerindeki şişeden bir bardak su doldurup bana uzattı."Gerçekten aptal mısın,yoksa taklit mi yapıyorsun?"dedi.
Suyu alıp bi dikişte bitirdim.Dilimdeki acının geçmesini bekledikten sonra "Herkese böyle davrandığını sanmıyorum.Beni özel yapan nedir?"sesimdeki alaycı ton çok hoşuna gitmiş olacak ki "Fazla aptal olman"dedi.
Adam resmen bana aptal diyordu ve ben ona söyleyecek söz bulamıyorum.Mükemmel değildi ama neredeyse hiç kusuru yoktu.
"Bana aptal demekten vazgeç"dedim."Sende bana patroncuğum demeyeceksin"dedi.
"Anlaştık"dedim.Bu anlaşma benim lehine onun aleyhineydi.Bana aptal demeden durabileceğini sanmıyorum da neyse.
"Hala neden ağladığını söylemeni bekliyorum"
"Söylemek istemiyorum"dedim.
"Bu akşam buradayız o zaman"dedi ve koltuğa iyice yayıldı.
"Ben eve yürüyerek giderim de seninle burda kalmam"dedim.
"Köpekler sana eşlik ederler"
"Çok pisliksin"dedim ve gözlerimi kısıp ona baktım.
"Teşekkürler"sesinden eğlendiği belliydi. Yağız'ın telefonu çalmaya başladı ve odaya hakim olan sessizlik bozuldu.Ayağa kalktı ve kot pantolonunun cebinden telefonunu çıkarttı.Elindeki bardağı masanın üzerine bıraktı.Ve telefonu açtı.Benden rahatsız olmuş olacak ki odadan dışarı çıktı.Ben de etrafa göz attım.Duvarda daha bir sürü resim vardı ama kalkıp bakmaya çekindim.Bir çerçeve daha kırmak istemiyorum.Telefonumu çantadan çıkartıp İrem'e mesaj attım.
"Ben bugün eve geç gelebilirim annem sorarsa sizdeyim,tamam mı?"
Mesaja kısa sürede cevap yazmıştı.Ekranı açıp mesaja baktığımda şok oldum.
"Hayır"
Ne demek hayır?Mesaj atmak yerine İrem'i aramaya karar verdim ama açmadı.Bugün onun yüzüne telefonu kapattım diye bana trip atıyordu.Bi bu eksikti İrem,sağol çok yardımcı oluyorsun!
Kapı aralandı ve Yağız içeri girdi.Elinde montu vardı.Ayağa kalktım.
"Gitmemiz gerek"dedi.Ne olduğunu sormadan çantamı elime alıp kapıya doğru yürüdüm.Kapıdan çıktım ve arkamı dönüp arka arka yürümeye başladım."Noldu,neden gidiyoruz?"
"Basamak"dedi."Ha?"diye tepki verecekken adımını boşluğa atmış olacağım ki yere serildim.Kafamı yere sertçe çarptım.Çok acımıştı.
Yağız bana doğru eğildi ve "Mazoşist misin sen ya?"dedi ve elini uzattı.Elini tutamadım ayağa kendim de kalkabilirim."Ayrıca anlaşma iptal,aptalsın Erva"dedi. Havada kalan elini kendine doğru çekti ve yürümeye devam etti.Arkasından 'hı sen çok biliyon' bakışı attım ve hemencicik ayağa kalkıp kendimi toparladım.Yere düşen çantamı aldım ve hızla evden dışarı çıktım.Yağız arabaya binmişti.Ee kapıyı kilitlemeyecek miydi?
Arabanın yanına geldim ve nerdeyse benle aynı boyda olan kapıyı açıp yerime oturdum.Kemerimi de taktıktan sonra "Evin kapısını kilitlemeyecek misin?"diye sordum."Hayır"diye kısa bi cevap verdi."Hırsızlar?"
"Dağ başında bi eve pek hırsız geleceğini sanmıyorum.Hem belki seni evine bıraktıktan sonra geri gelirim"dedi.Beni eve bırakmak mı?
"Eve gitmeyeceğim"dedim ve kollarımı göğsümün üstünde birleştirdim."Gideceksin"dedi ve anahtarı kontağa takıp arabayı çalıştırdı."Benim ne yapıp ne yapmayacağımı sen belirleyemezsin patroncuğum"dedim.Tek eliyle direksiyonu tuttu ve bana bakmaya başladı."Patroncuğum demeni istemiyorum"dedi
"Ben de senin bana aptal demeni istemiyorum ama diyorsun.Hem nesi var patroncuğum'un?"
"Çok bebeksi,saçma ve tam senlik"dedi."Ve bir daha bana böyle hitap etmeni istemiyorum,ciddiyim"
Yokuştan aşağı doğru iniyorduk ve dikkatimi bi şey çekti.
"Emniyet kemerini tak"diye mırıldandım."Ha?"diye karşılık verdi.
Ha değil efendim.
"Emniyet kemerini tak"diye tekrarladım.Ve ona baktım.Arabayı yavaş sürmeye başladı.
"Emniyet kemerine neden bu kadar takılısın?"dedi.
"Emniyet kemeri önemli bir şey çünkü.Düşünsene kaza yapıyorsun ve kafan kopuyor.Bunun en büyük sebebi..."
"Ne?"diye sordu."Sebebi emniyet kemeri takmamış olman"diye ekledim.Yağız sırıttı ve Allah'tan sabır dilenircesine gökyüzüne baktı."Saçmalamakta üstüne yok"
"Saçmalamıyorum.Kamu spotu izlemez misin sen?"
"Televizyon izlemiyorum.Ama ölmemi istemiyorsan kemerimi sen takabilirsin"Ee bir kez yaptım diye yüz bulma Yağız!
"Aa ne münasebet?"
"Ölmemi mi istiyorsun?"dedi.
"Hayır tabiki.Ama iş anlaşmasında 'Patroncuğunun kemerini takıp,hayatını kurtar' diye bi madde yoktu."
"Peki"dedi ve kısa sürede 120'ye çıkmıştı.Ve direksiyonu tek eliyle tutuyordu.Canını çöpte buldu galiba.Hem kendi hem de benim başımı belaya sokacaktı.
"Canınla alıp veremediğin mi var?"
"Evet"
Çaresiz kaldım ve iyi bir insan gibi onun üzerinden uzanıp emniyet kemerini elime aldım. Doğrulup emniyet kemerinin demir tokasını yerine taktım.Koltuğuma geri yaslanıp kollarımı göğsümün üstünde bağladım."Eğer bir kaza olursa ve ben sağ çıkarsam vicdan azabı çekmek istemiyorum diye yaptım yoksa seni düşündüğümden değil yanlış anlama"diye mırıldandım.
Anayola veya otobana adı her neyse daha yeni çıkabilmiştik.Camı biraz açtım ve temiz havayı içime çektim.Rüzgar yüzümü yalayıp geçiyordu.Bu arada nerede olduğumuzu kavramaya çalışıyordum. Yüksek ağaçlar ve taş patikadan yollar vardı.Daha önce buraya hiç gelmemiştim.Hatta daha önce böyle bir yer olduğunu bile bilmiyordum.
"Neredeyiz?"diye sordum ve ekledim;
"İstanbul'da böyle yerler olduğunu bilmiyordum da"
"Bir yerdeyiz işte"dedi ve sağa sinyal verdi."Ne demek bir yerdeyiz?Merak etme o köpeklerle dolu yere gidecek değilim.Sadece merak ettim"dedim.Saçlarım uçuşuyordu.Elimle saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırdım.
"Bu kadar meraklı olma"dedi ve kırmızı ışığa gelince arabayı yavaşça durdurdu.Yaklaşık 1-2 dakika sessizlik oldu.Sessizliği pek sevmediğimden bi konu açmaya karar verdim.
"Beni yine yarı yolda bırakıp girmeyeceksin demi?"
"Bilmem.Ama sen yine de temkinli davran"
"O an yaptığın çok kabacaydı"diye mırıldandım.
"Beni yargılamaya kalkışma .Ben senin hala patronunum" dedi ben de hemen cevap verdim"Ama şuan şirkette değiliz demi,ha bu arada şu şirket... nasıl bir yer?"
Bana bi an kısa bir bakış attı."Benimle bu kadar rahat konuşmayacağın bir yer"dedi ve gaza yüklendi.
"Ondan bahsetmiyorum.İnsanları... nasıl?"
"Ne öğrenmek istiyorsun Erva?Geveleyip durma"
"Diyorum ki şirketteki insanlar nasıl?"dedim bi kaç dakika geçti. Sonunda;
"İyidir herhalde.Onlarla fazla muhattap olmuyorum"diye karşılık verdi.
Histerik bi kahkaha attım"En çok ilgilendiğin çalışanın benim galiba"
"Hayır"dedi.
Benden başka kimse bu kadar ilgilendi ki?Şu kadarını söyleyeyim kesin kızdır."Kızdı demi?"diye sordum.Pencereden dışarı bakmaya devam ettim."Ha?"dedi.
"O benden çok ilgilendiğin çalışanın kızdı demi?"diye düzelttim.
"Kız engelliydi Erva"bunları duyduktan kendimi hayvan gibi hissettim.Kız değince aklıma neden 90+60+90'lık kız geliyordu ki?
"Pardon.Peki... kızın nesi vardı ki?"
"Çok soru soruyorsun"Ah!Kesin beni arabadan atacak.
"Biliyorum ama buna alış.Meraklı olmam benim suçum değil."
"Kız,ailesiyle birlikte bi kaza geçirmişti ve tek o sağ çıkabilmişti.Tabii bacağını kaybetti.
Gidecek bi yeri yoktu ben de onu işe aldım.Hiçbir bilgisi yoktu.Onunla senden daha fazla ilgilenmiş olmamın sebebi bu"dedi.
Bi an sustum ve ne diyebileceğimi düşündüm."Sen...her ne kadar odun olsan da iyi birisin patroncuğum"dedim.Yağız gerçekten iyi biriydi.Sinirli biri olmadığında...Hem o kızla ilgilenmişti.
"Seninle bi anlaşma yaptığımızı sanıyordum.Bana bir daha Patroncuğum demeyecektin."
"Ağzım alışmış''dedim ve omuz silktim.
Pencereden dışarı bakmaya devam ettim.Telefonum çalmaya başladı.Zil sesimi değiştirmemiş olmama lanet okudum.Güzeldi ama işte...
"Güzel zil sesi"dedi Yağız.Göz devirip telefonu çantadan çıkartıp ekranına baktım.Arayan İrem'di.Trip atmaktan vazgeçmiş olmalı.Veya dayanamadı.
"Alo?"dedim elimle ağzımı kapatıp sesimin kısık olmasına dikkat ederek.
"Erva,tamam sabah sana biraz trip atmış olabilirim ama şimdi bana olan biten her şeyi anlatmak zorundasın"
"Hıhı" başımı aşağı yukarı salladım.
"Ama şuan müsait değilim.Ben sizi sonra ararım"diye de ekledim.Eve gittiğimde kesinlikle bunlar yüzünden iyi bi azar işitecektim.
"Erva ne diyorsun?Bak yemin ede-"
"Oldu teşekkürler,iyi günler"diyip telefonu İrem'in yüzüne kapattım.Yağız'a baktım gayet rahat araba sürüyordu.Hatta bir kolunu açtığı cama yaslamıştı tek eliyle kullanıyordu.Onun kamyoncu şoförü hali bile çok çekiciydi.
"Ee daha ne kadar yolumuz var?"diye sordum ve elimdeki telefonu çantama koydum.
"Daha var"dedi ve yola bakmaya devam etti.
Sıkılmaya başlayınca çantamdan daha yeni koyduğum telefonumu ve karmakarışık bir şekilde duran kulaklığımı çıkarttım.Kulaklığım lanet bi biçimde karışmıştı.Ayırmaya çalışırken "Müzik dinler misin?"diye sordum.
"Pek değil"diye kısa bi cevap verip sola doğru dönen yolda devam etti.
Kulaklığımı hala çözememiştim.
"Cheap Thrills'i biliyor musun?"diye sordum.Kulaklığımı nihayet çözebilmiştim."Mırıldanırsan belki"dedi ve gülerek bana baktı.
Şarkının sözlerini bilmememe rağmen mırıldanmaya çalıştım..Şarkının sözleri çok karışıktı ,açıkçası ezberlemeye de üşendim.Ezberleyemiyorum daha doğrusu."Ney?"dedi ve güldü.
"Şey ben unuttum"diye yalan söyledim."Sözlerini bilmiyorsun?"diye fısıldadı."Hayır... belki"dedim ve neredeyse koltukla bir olmuştum.Oturduğum yere sinmiştim.Kızarmıştım da.
"Neyse ne işte."dedim ve kulaklığı kulaklarıma taktım.Sesini de iyice yükselttim ve camdan dışarı bakmaya koyuldum.Kendimi daha fazla küçük düşürmek istemiyorum.
Benimle eğleniyordu.Benim bu saçma sapan hallerim onu güldürüyordu.Kusura bakma Yağız ama ben tanga giymiş yaşlı bir kadın değilim ki bana bakıp bakıp gülesin.
Artık elimden geldiğince buna izin vermeyeceğim,yani vermemeye çalışacağım...Umarım.
____________________________________

Patroncuğumun Asistanıyım | Askıda Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin