Bölüm 5

8.2K 267 6
                                    

Sabah kalktığımda boynum çok ağrıyordu.Akşam banyoya girip uzun uzun yaşadıklarımı düşünmüş ve sonucunda da saçlarımı kurulamadan yattığım için boynum tutulmuştu. Açıkçası akşam kendimi yatağa atmaktan başka bir şey düşünmemiştim.Dolayısıyla da bugün acısını çekecektim.
Kafam hala çok karışık.Dün Yağız'ın yaptıkları, annesinin hastalığı.Ahh belki de şimdi bunları düşünmek iyi değil.Beynim için.
Ama bugün dünü geride bırakıp daha mantıklı davranacağım.
Kafama kadar çektiğim yorganı kaldırıp derin bir nefes aldım. Bugün sanki diğer günlerden daha soğuktu. Tabi bunu yatağın içinden söylemek de biraz saçma ama ne bileyim hissedebiliyorum.
Yatağın üzerinde oturup bi kaç saniye yorganın üzerindeki desenleri inceledikten sonra yataktan ayrılma kararı aldım ve ayağa kalktım.Zemin soğuktu ve soğukluğu ayağımın altını yakıp geçti.Dolabımın köşesindeki ayıcıklı panduflarımı alıp ayağıma geçirdim.Bunları 2 sene önce almıştım ve hala kullanıyorum.Ayağım da büyümüyor zaten.
Komodinin üzerindeki telefonumu elime aldım ve saate baktım.Saat 10:30'du.Hayır kesinlikle bu kadar uyumuş olamam.Bugünki planlarımı zamanında halledebilmem için birazcık acele etmem lazımdı.Zamanım kısıtlıydı.
Hemen lavaboya gidip elimi yüzümü yıkadım.Aynadaki görüntüm tam korku filmlerindeki tatlı ama bi o kadar da şeytani olan beyaz elbiseli kızlara benziyordu.Herhalde gece aynaya baksam kendi yansımamdan korkardım.O derece.
Saçlarımı dağınık bi şekilde topuz yaptım,elimden geldiği kadar.Gardırobumun karşısına geçip kapaklarını açtım.Sanırım giyecek pek bir şeyim yoktu.Her ne kadar alışverişleri sevmesem de yakında çıkmam gerekebilirdi.Acı ama gerçek.
Üzerinde muz şekilleri olan bi tişörtümü ve kot pantolonumu alıp bi çırpıda giyiverdim.Pantolonumun paçalarını katladım çünkü sevmesem de kısa boyluydum.
Saçlarımı acilen adam etmem gerekiyordu.Ben de saçımı en kolay yolu olduğu için arkadan topladım.Eh idare eder.
Daha kahvaltı yapmamıştım ama acilen bi markete gitmem gerekiyordu bir de Ali abiye.
Odadan dışarı çıktığımda mutfaktan çatal kaşık sesleri geliyordu.Mutfaktaki şahıslara gözükmemek için çok uğraşmıştım ama yere düşen çantam ve çantanın metal tokasının çıkarttığı ses beni ele verdi.
"Erva?Kalktın mı kızım?"
"Yok anne daha uyuyorum"diye bağırdım.
"Ne dedin kızım?"diye bağırdı.Duymaman daha iyi... Hem anneme cevap verip hem de spor ayakkabımı giymek beni çok zorlamıştı.Ama sonunda başarmıştım.
"Hiç.Anne ben çıkıyorum."diye bağırdım.
"Nereye bu saatte?"diye bağırınca ayağımda ayakkabı olmasına rağmen koca bi koridoru aşıp mutfağın kapısından kafamı uzattım."Ali abi beni bekliyor, birkaç işim var"dedim.Üvey baba bozuntusuyla iletişim falan kurmadan tekrar kapıya geldim.Annem ayakkabımı farketmemişti.Belki de bugün benim açından güzel geçecekti.Bu düşünceleri saçma bulsam da bazen birazcık olsa da inanmak belki iyi gelebilir.
Kapıyı yavaşça kapatıp dışarı çıktım.Bir elimde küçük el çantam bi elimde de kısa mesafe olmasına rağmen belki üşürsem diye ceketim vardı.Asansörün gelmesini beklemeden merdivenleri ikişer ikişer inmeye başladım.Umarım ayağım takılıp da düşmem.Atlaya atlaya 7 katın tamamını bitirdim ve ben de bitmiştim.Biraz soluklanıp ardından yoluma devam ettim.Apartman binasının kapısı ağırdı ve kaldıracak gücüm kalmamıştı.Dışarıda oynamakta olan Berkay beni görünce bi Messi misali hemen koşup yanıma geldi.Ardından kapıyı açmaya yardım etti.
Berkay 3.katta oturan Vural Bey'in oğluydu.Ve sanırım bana takmıştı.
Benimle evleneceğini iddia ediyordu.Evlenemeyeceğimizi onun sadece 10 yaşında bi çocuk olduğunu söylesem de beni dinlemiyordu.
"Bak senin her zaman kurtarıcınım"dedi.Yaa ne demezsin!
"Teşekkürler küçük bey"dedim ve kafasını okşadım.
Aslında beni sevmesi güzel bi şeydi.Zaten beni bi o seviyordu bi de aileden bi kaç kişi.Demek ki çekiciliğim sadece on yaşındakilere işliyordu.Güzel mi kötü mü bilemedim şimdi.
Elimi saçından çekip yürümeye devam ettim."Görüşürüz prenses!"diye bağırdı.Mutlu olmuştum ve kendimi kıkırdamaktan alıkoyamadım.
Tamam güzel değilim,çekici hiç değilim,aslında içim de pek güzel sayılmaz.Ben sadece bodur bi insanım.Bir nevi patates cipsi gibi.Ama küçük biri de olsa insanın sevildiğini hissetmesi güzel bir duygu.
Sitenin kapısından çıkıp Ali abinin dükkanına doğru yürümeye başladım.
Ali abi neredeyse benim öz abim gibiydi.Küçükken onunla birlikte futbol veya beyblade oynar,birlikte Tsubasa izlerdik.Onun yanında resmen bi erkek çocuğu olurdum.Büyüyünce küçüklüğümüze göre daha az görüşür olduk.Ara sıra buluşur bir şeyler yer içer ya da sahaya maça giderdi.
Ali abinin marangoz dükkanın önündeydim.Üzerinde tuhaf desenler olan tahta kapıyı ittirdim ve içeri girdim.İçerisi tahta kokuyordu.
Boğazımı temizleyip "Kimse var mı?"diye bağırdım.Ali abinin olmasını beklediğim bi ses karşılık verdi."Burdayım bir saniye"dedi ve tahta rafların arasından kafasını uzattı.Aliydi.Yani Ali Abi.
"Oo Erkek Fatma"dedi ve işini bırakıp yanıma geldi.Bana küçüklüğümden beri erkek fatma diye seslenirdi.Bi tepki göstermiyorum.Erkek fatmayım çünkü yalan yok.
"Ali abim..."dedim ve parmak ucunda yükselip kocaman bi şekilde ona sarıldım.Onu bırakıp masanın üzerindeki gözüme çarpan sepete yöneldim.
"Yoksa bu benim mi?"diye sordum.
"Eh onca işin gücün arasında bir sana sepet yaparım"dedi gülerek.Çilleri daha da belli olmuştu."Ben yapmadım ama olsun"
Dün aklıma bi fikir geldi ve gerçekleştirebilmek için ilk adımı tamamlamam gerekiyordu;Kocaman bir sepet.Aklıma bir Ali abi geldi.Ben ve saçma işlerimde yardım edebilecek bir o vardı.
Dün dükkanına uğrayıp ondan ricada bulundum.Kendisi sepet yapmıyordu ama annesi Fatma Teyzemden benim için rica edeceğini belirtmişti.Annesi de benim için kocaman tatlı bi sepet yapmıştı.
Gidip Ali'ye bir daha sarıldım.
"Çok güzel olmuş ellerinize sağlık" dedim ve yine sepeti incelemeye başladım."Ne için ki bu sepet?"diye sordu.
"Hediye..."diye mırıldandım.Sonradan aklıma birşey dank etti.Çikolatalar...
"Ah.En önemli şeyi unuttum.Ali abi sen beni bekle,ben hemen geleceğim"dedim ve bi açıklama yapmadan kapıdan koşar adımlarla çıkıp en yakın markete doğru yol aldım.Malesef ki en yakın market diye bir şey yoktu.Önüme gelen ilk kişiye marketin yerini sordum.Ve az ileride küçük bi bayi olacağını söyledi.Tamam ben de burda,bu civarlarda oturuyorum ama marketler hakkında bi bilgim yok.
Sanırım biraz koşsam iyi olacak.
Elimdeki çanta ve ceketi sıkıca tutup koşmaya başladım.O kadının bahsettiği yere kısa süre içinde varabilmiştim.
"Ahh.. merhaba..ban..a"Soluk soluğa kalmıştım.En son ciğerimin yanmasını önemsemeden derin bi nefes alıp "İyi günler"dedim ve sırasıyla önüme gelen çikolataları göstermeye başladım."Bunlardan 3 tane .Şu küçüklerden de 1 koli"dedim.Bunları bi çırpıda söylemiştim ki adam beni anlamamıştı.Son çare elime sığdığı kadar çikolatayı alıp adamın açtığı poşete doldurdum.Baya bi masrafa gireceğime eminim.
Büfede çikolata bırakmadığıma emin olduktan sonra ne kadar ettiğini sordum.Adam poşetin içine bakıp"34.50 tl hanımefendi"dedi.
"Oha!"diye saçma bi tepki gösterdim.Adam bana dik dik baktı.
"Pardon,çok pardon.Ben size şu elli lirayı vereyim."Cüzdanımda bulunan ve tek para olan 50 lirayı içim yana yana adama verdim.Yanımda sadece 15.50 lira kalmıştı.
Sonucu güzel olacak Erva,sonucu güzel olacak...
____________________________________

Patroncuğumun Asistanıyım | Askıda Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin