UÇ GOLGE KOYÜ NEDEN TERKEDİLDİ 7

131 9 0
                                    

Onları nasıl öldüreceğimizi sordum... Zamanında annesi ve babasıda bir cini öldürmeye kalkışıp başarmıştı ancak cinin soyu Azad'ı

rahat bırakmayıp anne ve babasını öldürmüştü. "Onlar büyük bir

detayı atladılar... " dedi. "Nedir bu ?" dedim. "Bir cini sen

öldürürsen sadece sana musallat olur... Ancak bir cini farklı

kabileden bir cin öldürürse (müslüman olmayan kabile) burda

sana bir zarar gelmeyecektir." dedi... Sözlerinden anladığım

kadarıyla Havis , Efhas ve Hoca'yı biz öldürmeyecektik. Onları

öldürebilmesi için farklı kabilelerden cinler çağıracaktık. "Azad bu

çok tehlikeli bir şey" dedim... "Oktay , 7 yaşından beri bu işlerin

içinde olan benim... Sen mi ben mi doğrusunu bileceğiz ? Artık

kurtulabileceğini mi sanıyorsun ? Sen kaç yaşındasın Oktay ?"

dedi... 26 olduğumu söylemiştim , hatta yaşıttık... "Zahize

öldürüldüğüne 2000 bin yaşına yaklaşıyordu... Cinler ve insanlar

aleminde zaman kavramı farklı işler... Zahize insan yaşıyla

öldüğünde 27 yaşındaydı... Biz 27 yaşımıza girdiğimizde onun

ruhunu bizim bedenimizde canlandıracaklar... " dedi... Bu

söyledikleri doğruysa , ki öyle gözüküyordu bu kadar tesadüf

fazlaydı... Onları yok etmemiz gerekiyordu. Azad sandıktan

mühürlü kitaplar çıkardı... Üstleri belki 20 tane çarşafla örtülmüştü.

"Bu evde ihtiyacımız olan her şey var ?" dedi... Havis ve Efhas

kapı önünde bizi gözlüyordu... "Onlar bu dediklerimizi anlamaz mı

?" diye sordum. "Evin içinde ne olup bittiğini bilmezler , bu eve

Havis ve Efhas da dahil cin giremez." dedi. Bir yandan eşyalarını

toparlıyor , bir yandan da bana güven aşılamaya çalışıyordu.

Azad masanın üstünde bir kitap koydu... Bu kitabın yanına da bir

incil çıkarmıştı.Bu köyün zamanında hristiyan köyü olduğunu ve

müslüman cinler kadar hristiyan cinlerin de var olduğunu söyledi.

"Peki yapmamız gereken şey ne ?" diye sordum. "Bunları bugün

yapmayacağız... Bu ayın üçüncü perşembesi yarın akşam... Biz de

bu seansı yarın yapacağız." dedi... Bu kitapların ne işe yaradığını

sordum. "Ben bu kitaptan Ibrani dilindeki tılsımlı sözleri okuyup

şerli cinlerle bir bağ kurmaya çalışacağım.Sen de Incil'den

Yuhanna kısmındaki duaları okuyacaksın... " dedi. Başımı sallayıp

kabul dedim... Bununla kalmayacaktı tabi ki... Evinin duvarına üç

bir kömür ile üç tane gölge çizmişti... Bu tıpkı köydeki harabe

evdeki görselin aynısıydı... Bu sefer bu üç gölgenin kucağında

bebek değil uzun bir kılıç vardı. "Bu kılıç gladio hançeridir...

Yehuda incilinde Hz.Isa cinlerle irtibat kurarken bu kılıçın bir gücü

olduğunu söyler." dedi... Azad bu konularda çok bilgili birisiydi...

Mutfaktaki kavanozlarından defne yaprağı , incir ağacı kökü suyu

ve sarımsak ezip değişik bir sıvı elde etti... "Bunu seansa

başlamadan önce ellerine sürüp burnuna götüreceksin , fazla

dökme ellerini yakar." dedi... Söylediği her şeyi sorgusuz sualsiz

kabul ediyordum... Ahırdaki telef edilmiş koyunları henüz

gömmemişti hatta o günden sonra ahıra adım dahi atmamıştı... Bu

seanslar için hayvansal metaryellere de ihtiyacımız olduğunu

söyledi ve ahıra girip onları ayarlamaya çalıştı. Ben de odama çıkıp

biraz dinleneyim dedim.

Ahırdan et kesme sesleri geliyordu... Azad'ın kararlı olduğu her

halinden belliydi. Yatağa uzandım... Onun baltayla koyunların

kemiklerine vurmasından kaynaklı çıkan sesler beni ilginç bir

şekilde rahatlatmıştı. Uykuya dalmıştım. Rüyamda

Eskişehir'deydim... Yıllar önce kaybettiğim annemle evde

oturuyorduk... Çok şükür geri döndün anneciğim diyip

sarılıyordum... Trafik kazasında kaybetmiştim onları. Azad'la

aramızda benzerlik vardı o da ben de annesiz babasız

büyümüştük... Annemle salonda otururken kapı çalıyordu.Ben

ayağa kalkıp kapıya doğru yöneldim , kapıdaki de annemdi... Ben

şaşırmıştım... Kapıdan gelenin kolunu sıkıca tutup onu salona

doğru çektim ve salona baktım. Bu sefer koltukta olan annem

değildi... O up uzun boylu , çarşaflı , korkunç şey oturuyordu

masamda... Yüzüme bakıp "Canın canımıza , kanın kanımıza" diye

bağırıp gırtlağıma yapışıyordu... Annem kılığında olup eve

sonradan gelen ikinci şey de tıpkı onun gibi çarşaflı ve korkunç bir

hal alıyordu ve ikisi bir den beni boğmaya kalkıyordu... Kan-ter

içinde uyandım ve uyanır uyanmaz tekrar çığlık attım..Çünkü

pencerenin önünde Havis ve Efhas beni izliyorlardı... Kapının

önünden ayrılmazlardı ancak anlamsızca bana bakıyorlardı...

Yüzleri gözükmüyordu , hatta yüzleri var mı onu da bilmiyordum.

Pencereye bakmamaya çalışıp aşağıya indim... Azad çoktan işini

halletmiş , salonda uykuya geçmişti

Cinler Hakkında Bilinmeyenler Ve Korku HikayeleriTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang