Meleğim olduğunu sandığım kişilerin, siyah kanatlarını saklayan birer şeytan olduğunu öğrendiğimde güvenim milyonlarca parçalara ayrıldı. Peki onların buna açıklaması ne oldu?
'Zaten şeytanda bir melek değil midir?'
Park Jimin... Beyaz kanatların...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Gözlerimi zorla açabilmiştim. Başımın ağrısı beni öldürmeden önce yataktan kalkıp ağrı kesici içmem gerektiğini düşünerek üzerimdeki örtüden kurtuldum.
Mini elbisemin dar olması işe yaramıştı ki hiçbir yerim açılmadan geceyi bitirebilmiştim. Dolabıma gidip eşofmanlarımı giydim. Yok böyle bir huzur ve rahatlık!
Saçlarımı salık bir at kuyruğu yapıp odadan çıktım. Kızlar çoktan kalkmış kahvaltıyı hazırlamışlardı bile. Sun Hee normalde erkek kalkan biri olmadığından, uyanıp kahvaltı hazırlamasına şaşırmıştım. Şaşkınlıkla odada ki saate baktığımda ise saatin 12 ye gelmek üzere olduğunu gördüm.
''Oo uyanabildin mi?'' dedi Sun Hee, beni fark edince.
Gülümseyerek lavaboya gittim. Elimi yüzümü yıkayıp ayılmanın verdiği mutluluk hissiyle amerikan tarzı olan mutfağa gittim. İkisi de masaya oturmuş yemeklerine başlamışlardı bile. Her zamanki yerime oturup çubuklarımı elime aldım. Ramenin güzel kokusu iştahımı açarken iştahımın kapanmasına sebep olan soruyla birlikte çubukları tabağa bıraktım.
''Dün akşam ne oldu?'' dedi Sun Hee gözlerini yemeğinden ayırmayarak.
İlk başta neden bahsettiğini anlamasam da, dün bara gidip sarhoş kafayla yaşadıklarımı biraz da olsa hatırlayabildim. Ayrıca Sun Hee'nin uyumadan önceki cümlesini de.
Boğazımı yalancı bir öksürükle temizledim ve gözlerimi başka yerlere kaçırdım.
''Hiç bir şey...'' dedim mırıltıya yakın sesimle.
Fakat ikisi de beni ailemden daha iyi tanıdıkları için söylediğim yalana inanmamışlardı.
''Kimi kandırıyorsun sen? Biz seni, senden daha iyi tanıyoruz.'' dedi Hoon Na.
E doğru söze ne denir?
Sun Hee ise onlardan bir şey sakladığım için bana kırgın gibiydi. Bir şey söylemek yerine yüzüme bile bakmadan yemeğine devam etti.
Oturduğum sandalyede pozisyonumu değiştirerek bağdaş kurdum ve derin bir nefes aldım.
''Pekala. Anlatacağım.''
Hoon Na'nın bakışları bana dönmüştü fakat Sun Hee hala bana bakmıyordu. Onu sıkmak yerine anlatmayı seçtim.
''Dün gece bir erkek tarafından sıkıştırıldım.''
Hoon Na'nın gözleri şaşkınlıktan büyürken Sun Hee'de yemeğinden ayrılarak bana baktı.
''Nasıl yani?'' diye sordu Hoon Na merakla.
''Ah bilmiyorum. Çok fazla içtiğim için midem bulanmıştı. Tuvalete gidip kustum ve çıktığımda yanlışlıkla birine çarptım. Sonra bu çarptığım çocuk beni kolumdan tutup erkekler tuvaletine soktu ve kapıyı kilitledi. Orada birazcık yakınlaşma oldu... Fakat aramızda bir şey olmadı!''
