Yeni şehir.. yeni kader...
yeni şehirim İstanbul.
İstanbul'un insanları bana anlatıldığı kadarıyla acımasız, soğuk ve ezici tiplerden oluşmaktaymış.korkularımla yüzleşmeliyim.
Dün gece geldik bu şehre ama hemen her şeyi halleden bir Baba'ya sahibim.öz babam olmasa da bana babamdan daha çok yararı dokundu. Tek kötü yanı şu ki sevmediğim hırsızlığı yaptırması.
Aynı zamanda kendisi Ateş'in babası olur. Bana anlattığına göre karanlık sokakların tekinde bulunmuşum 5 yaşındaymışım. Az ileride bir kaza olmuş ve o kazada hayatta kalan kişiymişim. Annemi babamı o zaman kaybetmiştim. Kaybettiklerimin arasında konuşma yeteneğimde var. Doktor ilk sıralar geçici olduğunu söylemişti. Ama yıllar geçti halen konuşamıyorum.
Sahil kenarındaki banka oturdum ve savaşın yanıma gelmesini bekledim. sahil kenarında hızlı tempoyla gelen kişi benim beklediğim savaştı.
gelir gelmez kolumdan tutu ve çekiştirmeye başladı. " acilen gitmemiz lazım "dedi.
kolumu acıttığını farkında değildi. "Nereye gidiyoruz "demek isterdim ama bu kelimeler belki hiç bir zaman ağzımdan dökülmeyecekti.
Siyah bir arabaya bindik ve yolculuğumuz başladı. Savaş olayı kısaca anlattı okula başlıyorduk. Ben bunca zaman dıştan okudum ama babama göre artık normal bir insan gibi davranmalı ve dikkat çekmemeliymişim tabi ben lise sonum ama ateş üniversite bu beni daha çok korkutuyordu açıkçası.
Kolejin önünde durunca şaşırmam daha çok arttı. Kolejde okumak demek babamı bana daha çok hırsızlık yaptırması demek.
" mavi şuan ne düşündüğünü biliyorum korkma... Ben yanında olmasam bile bir kız arkadaş sana yardımcı olacak " dedi sırtımı sıvazlayarak
El işareti ile " merak etme ben kendi başımın çaresine bakabilirim " dedim
Arabadan savaşla indik bahçe boş olduğuna göre herkes derste olmalıydı. Savaş gitti ve okula koşarak girmeye çalışırken bir çocuğa çarptım. Hızlıca el işaretleriyle özür diledim ve yürümeye devam ettim.
Kolumun tutulmasıyla durmak zorunda kaldım." hey böyle bana çarpıp kaçamazsın " dedi sesi hem korkunç hem tanıdık geliyordu.
Kolumu öyle sıkı tutuyordu ki el işaretleriyle konuşamıyordum bile"Özür dile çabuk benden" dedi kalın ve tok sesiyle
Sakin ol mavi ,sakin ol elimi hızlıca çektim ve arkamı dönüp koşmaya başladım konuşamamak çok zor .
Arkamı döndüğümde çocuk yoktu rahatlamıştım nedense birden.
Müdürün yanına gittim ve sınıfıma kadar bana eşlik etti . Onlara göre benim özel durumumu hocaya söylemesi gerekiyormuş.
Sınıfa girer girmez bir heyecan bastı. Kalbimin ritmi değişti. Sınıftakiler beni incelerken bende hocayla müdürün konuşmasını izliyordum. Müdür çıkınca bayan hoca beni yanına çekip
" Arkadaşlar bu arkadaşınızın konuşma engeli var ve ona nazik davranın " demesi ile bütün sınıf bir uğultu içine girdi.
Hocanın kolundan çıkınca sınıftakiler dahil beni izlemeye başladı. Tebeşiri alarak tahtaya
" konuşamıyorum ama işitmem yerinde yazdım. Adım mavi ve normal bir insanım engelli değil "
Yazarak hocayı ve sınıftakileri şaşkın bir şekilde bırakarak en sondaki boş sıraya oturdum. Hoca derse başlayacaktı ki sınıfa bir daha girdi bu sabah ki korkunç çocuktu.
Oda yeni gelmiş. İsmi Ekin Demirkan
Hoca boş bir yere geçebilirsin dediğinde yerler bakarken gözlerimiz kesişti ve bana doğru gelmeye başladı. Tanrım lütfen benim yanıma oturmasın.
Benim yanıma oturdu." hala benden özür dilemedin küçük hanım " yazdı defterin kenarına
Bende "diledim ama sen görmedin." Yazdım.
O da " görmem değil duymam gerek "
"İşte bu imkansız" ve onu umursamayarak dersi dinlemeye devam ettim.
Okul bitene kadar ne o bana bulaştı ne ben ona sınıftan çıkmadan önce
" sen özür dileyene kadar benden kurtuluşun yok bil istedim" dedi ve bana çarparak çıkıp gitti ben ise onun sırtına baka kaldım .
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜÇÜK HIRSIZ
ChickLitOkulun ortasında yere çömelmiş oturup ağlıyordum. adım sesleri yanıma yaklaştı. gözlerimi açtım ve gelen kişiye bakmak için kafamı kaldırdım. Güneşin ışıltısından suratını göremiyordum bir elinde benim siyah kediciğimi tutuyor bir elinde mendili ban...