Bölüm 55: "DARAĞACI"

ابدأ من البداية
                                    

"Ben de sizi çok özledim, tek kızınız olarak," derken göz devirdim ve saate baktım. "Yağız'dan almam gerekiyor. Sonra da senin iş yerine gidip geçici olarak bakacağım, iyileşmeden o binaya ayak basmayacaksınız. Anlaştık mı?"

Ebeveyn olmaya kendimi cidden kaptırmıştım, annemin de babamın da itiraz şansı olmamıştı. Arabayı çalıştırarak Yağız'ın yeni evinin konumuna sürdüm, sevgili eşinin yükseklik korkusu olduğu için o rezidanstan taşınması beni sinirlendirmişti çünkü aynısını ben istediğimde o evin hayalindeki ev olduğunu söyleyerek yapmamıştı. Yol boyu ona küfür ederek arabayı evine kadar sürdüm ve evinin bahçesine geldiğimde kaldırım kenarına park ederek açık olan bahçe kapısından geçtim.

Yağız oğlumla birlikte basketbol oynarken kızım da onları umursamayarak telefonuyla oyalanıyordu, o telefonu aldığı için bir gün Yağız'ın kıçına sokacaktım. Geldiğimi belirtmek için yüksek sesle öksürürken üç çift göz bana döndü. Yağız beni gördüğünde gülümsedi, sık sık yaptığı gibi, çocukların yanında yüzüme sahte bir gülüş koymak zorundaydım.

"Anne babam bana yenildi," dedi oğlum gülümseyerek ve koşarak bana sarıldı, terli saçlarını karıştırdım ve yanağını öptüm. "Babam artık basketbol oynayamayacak kadar yaşlı," derken Yağız'a dil uzattı.

"Baban hala çok genç ve emin ol çok iyi oyuncudur," dedim Yağız'la göz göze gelirken, o basketbol takımını üzerinde görmeyeli yıllar olmuştu, on yedi yaşı kafamda canlanırken eskisinden farklı olmadığını gördüm. "Sadece basketbolda değil birçok oyunda iyidir."

Oğlum geriye çekilirken gülümsedi ve kızıma da sarıldım, alt üstü lanet birkaç gündü ama bin yıl gibi gelmişti. "Babam başka sporlarda da iyi midir anne?" diye sordu oğlum. O tam anlamıyla babasının hayranıydı ama kızım beni babasından daha çok severdi, biraz teselli verse de ikisine de bütün kalbimi vermiştim. Beş yaşlarına çok az kalmıştı ve on yaşına girmelerinden çok korkuyordum.

"Sadece basketbol oynadığını gördüm ama çok güzel tiyatro yapar." Yağız bana elini uzatırken saçlarını tek eliyle geriye attı. Neden benden daha genç gözüküyordu? Elini sıktım.

"Annene haksızlık etme Özgür, annen çok güzel drama yapar." Gülümserken elini geriye çekti. "Hadi ikiniz de üzerinizi değişip oturma odasında annenizi bekleyin, benim annenizle konuşacaklarım var." İkisi de gülerek evin içine girerken Yağız'a ters ters baktım, bana dokunma cesaretini göstererek evin içine ardından üst kata çıkan merdivenlere yönlendirdi. "Kimin aklına gelirdi dört sene sonra seni buraya getirecek kişinin ben olması."

"Senin için gelmediğimi hatırlatmamı ister misin?" derken beni neden odasına çıkardığını anlamakta hiç zorlanmadım, erkek arkadaşımdan birkaç gün önce ayrılmışken ve tanıdığım erkekler arasında en iyisiyken Yağız'a yeniden dokunma fikri hiç hoş gelmiyordu. Bir yandan da sanırım şu İngiliz kadına biraz benim yaşadıklarımı yaşatmak hiç fena olmazdı diye düşünmüştüm.

Açıkçası yıllarca düşündükten sonra bir cevap bulabilmiştim, Yağız daima sahip olamadığı şeyler gözünde çok büyüdüğünde onun peşinden giderdi. Naomi'ye sahip olması, bana sahip olmasındansa çok kolaydı, aslında sadece elde etmek istiyordu. Elde ettiğinde de yeni şeylerin peşine düşüyordu, bir sene öncesine kadar dünyanın en mutlu evliliğini yaşıyor olabilirdi ama ulaşamadığı tek şeydim, yanıma yaptığı ziyaretler sırasında bunu fark etmiştim. Odasına girdiğimde kadın parfümü burun direğimi sızlattı ve gülümsedim, bana yapılanı hiç başka birine yapmamıştım ama bu fikir çok cazip gelmişti. Kırılma noktama çok kez yaklaşmış ama hiçbirinde kırılmamıştım.

Artık kanın kokusundan midesi bulanan bir kuzu değil, kanın kokusuna susayan bir aslandım.

"Seni özledim," diye mırıldandı.

BAŞKASIحيث تعيش القصص. اكتشف الآن