Bölüm 33: "YENİLMEZ"

2.2K 101 37
                                    

Yazar notu: Jacqueline'i kapsayan bir bölüm ve bölüm içinde açıklamayacağımdan açıklamayı buraya bırakıyorum ve evet, o tür sahneleri yazmaya alışamadım, profesyonel bir şekilde yazdığım söylenemez, maruz görün.

Kartallar Jacqueline'in ailesi, Kreutzberg ailesi. Aslında İspanyol kökenliler ancak kökenlerinde Alman bir aile ile etkileşimleri oldu, isimlerden de anlayacağınız gibi İspanyol geleneklerini devam ettiriyorlar. Elliden fazla fabrikaları, birkaç oteli  var ve Almanya'nın en zengin kumarhanesine sahipler, Kreutzberg'ler hakkında tek diyeceğim Balcı'lar kadar kötü insanlar oldukları. Babaları Gustavus Antonio ve Avery Maria'nın dört çocuğu oldu. Sırayla, Guillermo, Santos, Jacqueline ve Jacques.

Guillermo ve Santos kötü insanlar, babaları gibi, babalarını örnek alan tipler. Avery Maria Jacques'i doğururken ölmüştü, Jacques'in aklı başındaydı, hiçbir zaman erkek kardeşleri gibi kötü olmadı, kendini Tanrı yoluna adayan biri, Kilise Papazı oldu. Jacqueline daima iyi biri olmuştu ailesinden vahşeti öğrenmesine rağmen. Bayan Maria ise Gustavus Antonio'nun son çocuğu, aslında gayrimeşru bir çocuk, Katherina adındaki başka bir kadından oldu ama o kadınla evli değildi. Bayan Maria ailenin en küçüğü olmasına rağmen Jacqueline öldüğünde beş yaşındaydı, politikayla ilgilidir ve bir dönem şansölye adayı olmuştur.

Keyifli okumalar diliyorum.

-

Bölüm şarkısı: Dreamland-Her Name Is Calla

Tema müziği olarak düşünün, sözlerinin bir önemi yok.

-

Gözler.

Gözler çok şey anlatırdı. Bal rengi gözler, ela gözler, kahverengi gözler, mavi gözler, kehribar gözler, yeşil gözler, gri gözler.

Çok şey görmüş, çok şey öğrenmişti gözlerden. Yabancı gözlere bakarken çok şey hissetmişti, tanıdığı gözlere bakarken de çok şey hissetmişti. Gözlerde mahmurluğu görmüştü, tükenmişliği görmüştü, yorgunluğu görmüştü, şehveti görmüştü, nefreti görmüştü, sevgiyi görmüştü, mutluluğu görmüştü, ölümü görmüştü. Asla sahip olamayacağı duyguları gözlerden tanımıştı.

İhtişamlı vücutlar arasında boş bakışları da görmüştü.

Aradığı acıydı. Acıyla bakan gözler. İnsanın elinden neyi alırsanız onu isterdi ve o acıyı istiyordu, acıyı görmek istiyordu.

Ve şehvet bile beslemediği bir bedende aradığı ruhu bulmuştu.

Öyle ki onun acısı zamanla kendisine de acı vermişti. Acıyı hissettirmişti. Ona uzun zamandır herhangi bir şey acı vermemişti, yalnızca hayatının ilk günlerinden belli çektiği ıstıraplar dışında.

Evet, renginin bir önemi yoktu, gözlerinin güzel olmasının bir önemi yoktu. Kendine bakan bir çift kahverengi göz, herhangi bir çift kahverengi göz olabilirdi ama gözlerindeki mananın eşi benzeri yoktu.

Her duyguyu yabancı gözlerde görmüştü ama onun gözlerindeki duygular olduğundan daha farklı gözüküyordu, mutluluk bile onun için karanlıktı.

Gözleriyle çok şey anlatmaya çalışmıştı, kırgınlığını anlatmak istemişti, aldatılmanın asla affedilmeyeceğini söylemek istemişti, sevgisinden karşılık beklediğini söylemek istemişti ama o duymak istememişti.

Onu duymak istememesinin sebebi sessizliği sevmesi miydi yoksa söyleyeceklerinden rahatsızlık duyacağı mıydı bilmiyordu. Sessizliği seviyordu, sessiz oluşunu seviyordu, sessizce sigara içişini seviyordu, sessizce göğsüne yaslanmasını seviyordu.

BAŞKASITempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang