Bölüm 24 PART 1: "GECE RÜZGARI"

3.2K 103 103
                                    

Genç adam sigarasını dudaklarının arasına yerleştirirken paketini çardakta yanına oturmasına izin veren adama teşekkür göstergesi olarak uzattı, diğer adam gri gözleriyle dostluk göstergesi olan sigaraya kısa bir bakış attıktan sonra bir dal sigara aldı ve sigarasını yaktıktan sonra çakmağı ona verdi, insanlar aynı sigara paketini paylaşınca dertlerini de paylaşırdı.

"Seni daha önce buralarda hiç görmedim," dedi adam yeni yaktığı sigarasını içine çekerken, sohbet etmeyi sevmeyen tiplerdendi. "Yeni misin?"

"Stanford'dan geldim," dedi ve çakmağın tok sesi kışın getirdiği kasvet içinde yankılandı. "Gürsoy."

Adam aklındaki şüphelere rağmen onu sağlam biri olarak görmüştü, memnun olduğu belirterek başını salladı. "Doğukan Arınç Balcı."

İki genç adam da sessizliği sevdiğinden sigaralarını sessizliğin sükûnetinde içmeye devam etti. İkisinin de sessizliklerinden düşünceli olduğu belliydi, belki düşünecek çok şey olduğundan belki de hiçbir şey iyi olmadığından sustular. İnsan konuştuğunda iyi olurdu zaten, ikisi de çok uzun süre sustu ve kışın kasvetini izleyerek ikinci sigaralarına geçtiler.

İnsan kendine zarar veren her şeyi kendine yararı dokunan şeyden daha çok severdi. Sigara da bunlardan biriydi, sigara içmek için çok sebep vardı. İhanetin üzerine bir sigara yakılırdı, kaybedilen dostlukların üzerine bir sigara yakılırdı ve en çok da pişmanlıklar için bir sigara yakılırdı çünkü elden başka bir şey gelmezdi.

Sigara içmek için çok sebep vardı, peki sigara içmemek için sebep var mıydı? Yalanlarla, iki yüzlülükle ve ihanetlerle beslenip büyümüş çirkin dünyada sigara kullanmayarak birkaç yıl daha fazla yaşasan ne fark ederdi?

Düşünceler karardıkça hava daha da soğuyordu ve yağmur yağmaya başlamıştı. Sigaranın dumanı soğuk havada daha da belirgin olmaya başlamıştı. Aslında tuhaftı, şehrin adı geçince insanların aklına yazları yaşadığı sıcak anılar gelirdi ama kış bu şehre geldiğinde ve misafirlerini yolcu ettiğinde şehre büyük bir kasvet çöküyordu. İzmir yorgun ve yaşlıydı, aynı torunlarını yazdan yaza görebilen bir yaşlı gibiydi. Şehir, misafirleri gidince yalnızlıkla dans ederdi.

"Siktir!" diye bir küfür duydular çalılığın arkasından ve ikisinin düşünceleri bölündüğü gibi bakışları da sesin geldiği yere döndü, kız düştüğü yerden kalkarken henüz üstünü silkmeden büyük bir sinirle düşmesini sağlayan tabelayı tekmeliyordu. "Siktiğimin tabelaları!"

İkisi de sesin sahibini tanıyordu, genç adam hareketlendi ve kıza hülyalı bir şekilde baktı. Diğer adam umursamadan sigarasını içerken, "Sessiz ama çatlağın biri," diye söylendi ve onaylayıp onaylamadığını bakmak için genç adama döndü, o hülyalı bakışları biliyordu, daha önce kıza bakan birçok erkeğin başarısız girişimlerini de biliyordu, içtenlikle diğer adama acıdı. "Onu mu seviyorsun?" dedi kaşlarını kaldırarak, içten içe alay ediyordu.

Genç adamın bakışları kız yanından geçip giderken çardakta onları fark etmemesine rağmen ona takıldı ve üzerindeki pislikleri temizlemesini izledi. "Sayılır," diye kestirme bir cevap verdi ve genç adam onun kızı tanımasından rahatsız oldu. "Onu tanıyor musun?"

"Sayılır," diye aynı kestirme cevabı verdi, kızla her gün karşılaşırdı ama umursamazdı, o ruhsuz tavırları ve melankolik ifadesi olmasaydı onunla bir gece geçirmeyi isterdi ama kızın yüzünde tüm gördüğü kendisini iten bir acıydı, ondan uzak dururdu. Şu sıralar hakkında fazla iğrenç dedikodular duyuyordu. "Kampüs kafeteryasında sürekli karşımdaki masada oturur, herkesi inceler ve kimseyle konuşmaz. Çok tuhaf bir yaşamı varmış."

BAŞKASIDär berättelser lever. Upptäck nu