29.BÖLÜM -Yanlış Anlaşılma-

5.9K 362 42
                                    

"Bir insan içinden geleni yazıyorsa,

içinden giden biri vardır."

Tedirgin bakışlarımı telefondan çektiğimde Efdal ne olduğunu anlamak istercesine yüzüme bakıyordu. Bir şey söylemeyeceğimi anlayınca, elimde hareketsiz duran telefonu çekip aldı hızlıca.

Mesajın açık olduğu ekrana baktı bir süre. Ne olduğunu anlamak istiyordu. Bense dilim tutulmuş gibi kalmıştım o an. "Bu ne demek oluyor?"

Efdal'in çatılan kaşları ve gergin yüz hatlarıyla incelediği telefonumu aldım elinden seri bir şekilde. "Birisi eşek şakası yapıyor olmalı." Deyip zoraki gülümsememden sonra telefonu çantama atmıştım.

"Bu nasıl şaka Hazal?"

Sorusunu duymamazlıktan gelip konuyu çevirmiştim aniden. "Teyzen nasıl? Ne zaman döneceksin yanına?"

Teyzesinin konusu geçince bakışları bir an değişmişti. Teyzesinin onun üstünde çok büyük bir etkisi olsa gerek, bütün konuları unutturabiliyordu. Bakışları kaldırım taşına sabitlenmişken üzgün olduğunu görebiliyordum.

"İyi aslında... Ama yine de doktorlar hastalığın tekrarlama olasılığının yüksek olduğunu söylüyorlar."

Ellerini kavradım hızlıca. Her zamankinden daha soğuktu elleri. İçim titremişti bir an ellerinin soğukluğuyla. "İyileşmesi iyi bir şey ama."

"Eğer hastalık tekrarlarsa..." Duraksadı kısa bir süre. Daha sonra bakışlarını tekrar gözlerime çevirip devam ettirdi sözcüklerini. "Bu sefer tedavi alma şansı da kalmayacakmış."

Söyledikleriyle birlikte gözlerimi sıkıca kapatmıştım. O an gözlerimin önünden o kısa süre içerisinde bile olsa teyzesinin öldüğü zaman Efdal'in yaşayacağı duygular geçmişti.

O duygu yoğunluğu benim bile kalp atışlarımı arttırıp, nefes alış verişlerimi zorlaştırırken, Efdal'i düşünemiyordum.

"Benim... Derse gitmem gerekiyor."

Zar zor söylediğim bu kelimeler karşısında bakışları gölgelenmişti. Bir şey demek için ağzını birkaç kez açsa da, söyleyememişti.

Yüzüme düşen saçları parmak uçlarıyla arkaya attıktan sonra yaklaşıp elmacık kemiğimin alt kısmına öpücük kondurmuştu tekrar. Bedenime sarılırken hiç bırakmak istemiyormuş gibi sıkıyordu. Son zamanlarda daha da sıkmaya başlamıştı.

Sanki beni kaybetmekten korkuyor gibi...

"Benim de halletmem gereken işlerim var." Saçlarıma öpücük kondurduktan sonra devam etti. "Akşam gelirim yeniden."

Kafamı onaylar gibi salladıktan sonra ayrılıp hızla okula doğru ilerlemeye başlamıştım.

**

Cama vuran iri yağmur tanelerini izlerken iç çekmiştim kendi kendime. Hafif açık olan camdan gelen hava esintisi bile içimi rahatlatmaya yetmezken toprak kokusu biraz da olsa iyi hissetmemi sağlamıştı.

"Hazal."

Fısıltı şeklinde seslenmesinden sonra Burak'a döndüm.

"Efendim Burak?"

Yeşil gözlerini irileştirmiş bana doğru bakarken kafamı salladım ne istediğini sorarcasına. Parmağıyla hocayı işaret ettiğinde tahtaya bir şeyler yazdığını gördüm.

"Dersi takip et. Sınavlara kısa bir süre kaldı."

Umursamaz bir şekilde omuzlarımı kıstıktan sonra bakışlarımı cama çevirmiştim tekrar. Şu an dersler umurumda değildi. Annemin istediği şeyi vermeyecektim. Sadece başarısıyla övünebileceği bir çocuk isteyen bir annem varken, neden ders çalışacaktım ki?

AKVA (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin