24.BÖLÜM -Paralel Evren-

6.2K 438 67
                                    

"Hiç gelen yok, hep giden var."

"Efdal."

Titreyerek çıkan sesimin ardından dudaklarımı bastırmıştım her an dışarı çıkmak için hazırda bekleyen hıçkırıklarımı bastırmak için. Göz yaşlarım dudaklarımda tuzlu bir tat bırakırken hızlı adımlarla yanına koştum sevdiğim adamın.

Sanki yıllardır görüşmemişiz gibi boynuna dolamıştım kollarımı. Omzuna bastırdığım yüzüm ağladığımı gizlese de, sarsılan vücudum her şeyi belli ediyordu.

Belime sardığı kolları sıcacıktı. Kendimi kutuplarda yaşıyormuş gibi hissettim o an, ben buzdum o ise beni eriten sıcaklık...

Sıkıca yumduğum gözlerim acımaya başladığında açıp geriye çekmiştim bedenimi.

"Hazal... Ne oldu sana böyle?"

Elleriyle yüzümü avuçlarken endişeli gözlerini bana dikmişti. Gözlerini etrafta gezdirdikten sonra tekrar bana döndü titreyen bakışları.

"Efdal, hepsi benim suçum." Önleyemediğim hıçkırıklarımla vücudum sarsılırken ağlamamı engelleyemiyordum. Yaşananların acısı gittikçe ağırlaşıyordu yüreğimde.

"Senin suçun olan şey ne?"

"Abim... Benim yüzümden ölmüş. Hem de yedi yaşına bastığı gün." Dedim suçluluk duygusuyla gözlerimi kaçırırken. O ise her iki yanağımda da göz yaşlarımın üzerine minik buse bırakmıştı. Daha sonrasında da parmak uçlarıyla silmişti az önce öptüğü göz yaşlarımı.

"Neler olduğunu bilmiyorum ama, sanırım abin bu kadar üzülmeni istemezdi..." Gözlerindeki çaresizliği gördüğümde irkildim bir an. Onun çaresizliği değildi bu, benim çaresizliğimin onun gözünde olan yansımasıydı.

Bakışlarım Efdal'in arkasındaki eski binaya çevrildiğinde bir çocuğun beni izlediğini fark etmiştim. Kıvırcık saçları olan küçük çocuk kahverengi gözlerini bana doğru dikmiş, beni izliyordu. Yavaş adımlarla bana doğru yaklaşırken git gide büyüyordu.

Kıvırcık saçları düzleşmiş, kısa olunca pek belli olmayan dalgaları vardı. Düzgün taranmış saçları ve ütülü gömleğiyle bana doğru yaklaşırken ellerimi saçlarıma götürüp çığlık atarak iki-üç adım geriye çıktım.

Efdal neler olduğunu anlamak için arkasına baksa da, bir şey göremedikten sonra bana döndürmüştü tekrar bakışlarını. "Hazal..."

Ellerimi götürdüğüm saçları çekerken yere çökmüştüm hızla. Hıçkırıklarla ağlarken bakışlarım sadece beni izleyen küçük çocuğa odaklanmıştı. Sarsılan vücudumu omuzlarımdan tutan elleri bile hissetmezken tek bir cümleyi sayıklıyordum. "Benim yüzümden."

**

Gözlerimi açtığımda beyaz tavanla karşılaşmıştım. Hastanenin sert ilaç kokusu burnumu acıtırken serum takılı olan koluma gitti bakışlarım istemsiz olarak. Korkuyla yattığım yerde doğrulurken babamın elinde iki kahveyle odaya girmesi bir olmuştu.

"Burası hangi hastane?"

Babam aniden sorduğum soruya şaşırırken cevap vermişti.

"Merak etme, normal bir hastane. Rehabilitasyon merkezi falan değil." Dedi hafifçe gülerken. Korkumu o da anlamış olacaktı ki, sorumu bu şekilde cevaplandırmıştı.

Rahatça aldığım nefesin ardından yatağa yaslanmıştım tekrar.

O sırada aniden kapının açılıp annemin ve Hakan abinin içeri girmesi bir olmuştu. Annemin bakışları beni görmesiyle şaşkınca açılmıştı.

AKVA (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin