8. Tanrıların Ziyareti

232 13 0
                                    

Medya :😂😂
"Selam olsun sana Ashlynn di Angelo !  Yeraltı ve Ölüler tanrısı Hades'in kızı!!"
Nico buz gibi elini omzuma koydu ve buz gibi bir ses tonuyla konuştu.
"Merhaba... KARDEŞİM."
Şuan tek yapmak istediğim, kendimi bir uçurumdan aşağıya atmak....
***
Koşarak ormandan çıktım. Gözlerim yaşlı bir şekilde kampçıların arasından geçiyor, kendimi dünyadan soyutlamak istercesine kaçıyordum. Peşimden ayak sesleri duydum. Ama aldırmadan koşmaya devam ettim. Boş kulübelerin arasından geçtim ve Melez Tepesine doğru gittim. Eve dönmek istiyordum. Tepeyi çıkıp kampın sihirli sınırlarını aştım. Yorulmaya başlamıştım. Gözlerim acıyordu. En son bir ağacın gövdesine yaslanıp ağlamaya devam ettim.
Ariel'in ağzından
Ashlynn Hades'in kızıydı!? Ama bu nasıl olur? Yani tamam... tahmin etmiyor değildim ama bu bir felaket. Yeminin tek bozmayan -daha doğrusu bozmadığı sanılan -  Hades'in yemini bozmuş olması gerçek anlamda bir felaket. Bu olay kesinlikle tanrılar arasında büyük bir savaşa yol açacak. Ama şuan daha önemli bir sorunumuz var. Ashlynn Hadesin kızı olduğunu duyar duymaz kampın sihirli sınırlarına doğru koştu ve dışarı çıktı. Şimdi onun peşinden koşuyoruz ve ondan en ufak bir iz yok. Gruplara ayrıldık ve sınırların etrafını kontrol etmeye başladık. Ben Nico ile birlikte ormanın sağına giderken, diğer kampçılardan bazıları sola gitti.
  10 dakikalık aramadan sonra bir ağacın dibine sinmiş, dizlerini kendine çekerek ağlayan bir Ashlynn gördük. Nico öne atılıp onunla konuşmak istedi ama onu engelledim.
"Seni gördüğünde daha kötü olabilir. Ben onunla konuşurum. Sen burada bekle beni. "
İstemeyerek de olsa kabul etti. Yavaşça Ashlynn'in yanına yaklaştım.
"Hey.. Ashlynn... Iııı. . Şey... Konuşmak ister misin? "
Biliyorum çok kötü bir giriş oldu ama işe yaradı. Ashlynn kafasını kaldırıp ağlamaktan kızarmış gözlerle bana baktı.
"Y..yani şi..şimdi ben.. Hades'in kı..kızı mıyım?"dedi kekeleyerek. "Yani.. benim hiç doğmamış olmam gerekiyordu.  Öyle mi???"
Sanki 'kameralar nerde? Ne tarafa el sallayacağım. Ne çeşit bi kamera şakası bu?' dermiş gibi söylemişti son cümlesini. Yanına eğildim.
"Böyle düşünme. Sen doğman gerektiği için doğdun. Her canlının bir doğma amacı vardır. Eğer böyle düşünürsen kendine büyük haksızlık yaparsın."
"Senin için söylemesi kolay. Senin doğmaman gerekmiyordu."
Güzel bir kahkaha patlattım. "Ben mi? Sanırım unuttun ama ben de Poseidon'un doğmaması gereken ikinci çocuğuyum." Birden surat ifadem ciddileşti.  "Ben de babamın kim olduğunu ilk öğrendiğimde aynı senin gibi düşünmüştüm. Herkes bana bakıyor, Kheiron önümde eğilmiş sahiplenildiğimi söylüyordu. Ben de senin yaptığın gibi koşmaya başladım. Ormanın derinliklerine, kimsenin daha önce gitmediği kadar derine gittim. Bir ağacın dibinde oturup ağlamaya başladım. Sonra arkamdan gelen bir sesle kendime geldim. Arkamdaki her neyse etrafından dolaşarak önüme geçti ve  hırlamaya başladı. Bir çift kırmızı göz üstüme atılmak için bekliyordu. İşimin bittiğini düşünerek beklemeye başladım. Canavar tam üstüme atılacağı sırada bir kılıç onu ikiye böldü. Korku içinde canavardan geriye sarı toza bakıyordum. "
Ashlynn'in dikkatini  çekmiştim ve ağlamsı kesilmişti.
"Beni kurtaran kişi Nico'ydu ve o olmasa şuan burda olamazdım. Ama sen çok şanslısın ki henüz canavarlar seni farketmiyor.  Baban hala seni koruyor."
Kafasını salladı.
"Aslında ben doğmaması gereken biri değilim. Öyle olsaydım şimdiye çoktan ölmüş olmalıydım, öyle mi?"
"Aynen öyle." dedim sevinçle. Farkındayım yersiz ve amaçsız bir sevinme bu ama Ashlynn şuan gayret iyi görünüyor.
Ayağa kalktımve onun da kalkmasına yardım ettim. Birkaç adım sonra Nico karşımıza çıktı. Ashlynn'e gülümsedi ama o gözlerini kaçırdı. Duruma alışması biraz zaman alabilir.
***
Ashlynn'in ağzından
Ariel ve Nico ile Melez Tepesinden aşağı inerken bize doğru koşan bir adet Hermes melezi Justin gördük. Nefes nefese konuşmaya başladı.
" Kheiron acilen üçünüzü görmek istiyor."
***
Büyük Ev'e gittiğimizde Kheiron bizi bahçede bekliyordu. İçeri girmemizi işaret etti. Toplantı odasınadoğru ilerlemeye başladık. İçeri girdiğimizde Bay D. birkaç adamla oturmuş , hararetli bir şeyler konuşuyorlardı. Bay D. bizi gördüğüne pek sevinmemiş bir tavırla,
"Şuna bakın! De Angie kardeşler ve Aurora Wishper sonunda gelebilmişler."
Nico ve Ariel tam bir şey söylemek için ağzını açmışken; siyah saçlı, deniz yeşili gözlü,üstünde deniz şortu ve Hawai gömleği giyen adam söze girdi.
"Çocuklarımızın isimlerini ne zaman doğru söylemeyi öğreneceksin Dionysos? "
"Baba?? Burada ne işin var? "Ariel'i ilk defa bu kadar şaşkın görüyorum.
"En sevdiğim kızımı görmeye gelemez miyim yani? "
"Tek kızını desek daha doğru olur sanırım."dedi bezgin bir sesle.
Ariel'in babasının -yani Poseidon'un- yanındaki,  Nico'ya benzeyen adam konuştu.
"Ah... Sonunda bir işi başardın ve kardeşini buldun demek? Ama hala ablanın daha faydalı olacağının düşünüyorum. Senin yerine o yaşıyor olsaydı daha çok işime yarardı."dedi Nico'yu gösterip.
"Ahğğ. Gerçekten mi baba?  Bunları aştığımızı sanıyordum dedi arkadan bir kız sesi.
Dönüp baktığımızda kıvırcık saçları bal rengi* gözleri olan güzel bir kız gördük.
"Hazel??" Nico'nun şaşkınlığını anlamak için o an Büyük Ev'de olmaya gerek yoktu. Öyle bir bağırdı ki burdan İtalya'daki akrabalarım bile duymuştur sesini.
"Bir saniye ya. Ne oluyor burada? Kheiron bizi neden çağırdın? Ve siz de kimsiniz?" En sonunda olaya dahil olmayı başardım.
Geldiğimizden beri hiç konuşmayan sarı saçlı, gök mavisi **gözleri olan adam konuşmaya başladı. Yüzünde muzip bir gülümseme vardı.
"Ben deniz Apollon. Güneş'in, sanatın, okçuluğun ve kehanetlerin tanrısı. Bunlar da Poseidon ve Hades. Burada neler olduğuna gelince..." yüz ifadesi ciddileşti. "Geleceğin hakkında konuşuyoruz, Yeraltı Prensesi."
Hades lafa girdi.
"Muhtemelen Olimposlular'la aramda bir savaş olacağını düşündünüz ama yanılıyorsunuz. Ashlynn gelecekte çok önemli görevler üstlenecek ve bu hepimiz için kurtuluş olacak. Birileri güç kazanıyor ve bunu sadece siz engelleyebilirsiniz."
Ben hiçbir şey anlamazken Nico, Ariel ve Hazel bir ağızdan "YİNE Mİ?" diye söylendiler.
Hades ayağa kalkıp yanıma geldi. Elini öne uzattı ve bir anda elinde bir bileklikleri belirdi. Ortasında bir tarafı siyah bir tarafı beyaz olan melek kanları vardı ve kordonunda (ya da her neyse )mor üzerine      siyah-gri kemik desenleri vardı.
"Al bunu ve sakın yanından ayırma. Sana çok yardımcı olacak. Ayrıca.. Çok dikkatli kullan! Sakın kaybetme, yanlış ellere geçmesi bir felaket olabilir." dedi ve bilekliği elime tutuşturdu.
Ardından Poseidon gelip Ariel'in kulağına bir şeyler söyledi ve "Nereye gitmen gerektiğini umarım biliyorsundur."dedi.
Son olarak Apollon gelip her birimize imzalı bir fotoğrafını verdi ve üçü birden şiddetli bir ışık patlamasıyla yok oldu.
Biz ne olduğunu anlayamadan Bay D. bizi kovdu. Dışarı çıktığımızda hepimiz şaşkındık ama bu gece olanları daha sonra düşünmeye karar verdik.
Ariel Hazel ve beni tanıştırırken Nico bir köşede oturmuş , kılıcıyla toprağı eşeliyordu. En sonunda saat iyice geç olunca kulübelerimize gittik.
Her ne kadar istemesen de Hades kulübesinde kalmayı kabul ettim.
O kadar yorgundum ki Poseidon kulübesinde olan eşyalarımı bile almaya tenezzül etmedim. Kulübeye girdim ve direk yatağıma***atladım. O gün çok şey olmuştu ve ben bunları unutmak için sonsuza kadar uyumak istiyordum. (Tabi asıl sebep yorulmuş olmam. Ve kabul uykucuyum,hem de çok. Belki babalar karışmıştır da Hypnos meleziyimdir aslında. Olabilir mi? Neden olmasın?)
Ve benim hakkımda bir gerçek daha; uykum varsa saçmalama konusunda kimse beni geçemez.
Bölüm çok geç geldi farkındayım. Ne yazık ki bundan sonra böyle olacak. Bu sene TEOG var ve çok fazla Wattpad'e giremiyorum.
Ayrıca bu bölüm pek içime sinmedi. Sürekli atladım zıpladım.
* Hazel'ın göz rengini tam hatırlamıyorum. O yüzden bal rengi yanlış olabilir.
** Apollon'un gözleri bazı yerlerde mavi bazı yerlerde sarı olarak geçiyordu. Ben de mavi olarak ele aldım.
***Hades kampa gelmişken kızına da kulübede bir yatak yapmayı eksik etmedi. Yani şuan kulübeden üç yatak var; Hazel'ın , Nico'nun ve Ashlynn'in.
Umarım beğenmişsinizdir.
Bayss
Medyanın gözükmediğini farkettim. O yüzden buraya koyuyorum.

 O yüzden buraya koyuyorum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Yeraltı  Prensesi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin