2 (bölüm ismi bulamadım)

273 12 3
                                    

  Sabah erkenden babam beni almaya geldi. İlk önce kumsalda piknik yapacak(bundan pek hoşlanmam ama...) sonra bowlinge gidecek, ardından da babamın 'sürpriz' diye tabir ettiği bir yere gidecektik. Normalde sürprizlere bayılırım ama dün geceden beri içim pek de rahat değil. Neden bilmiyorum ama kötü bir şeyler olacağını hissediyorum.Bu yüzden ilk başta 'sürpriz' yere gitmek istemesem de sonradan fikrim değişti çünkü babam bu sürprizin gelecek doğum günümle ilgili olduğunu söyledi. 

Kumsalda piknik ve bowling çok güzel geçmiş ek olarak sinemaya da gitmiştik.Hava kararmak üzereyken babamla arabaya binip sürpriz yere doğru ilerlemeye başladık.Çok geçmeden eski ve Yunan tapınaklarını andıran tuhaf bir yere geldik.Arabadan indik ve içeri girdik.

15 dakika sonra

15 dakikadır merdiven iniyoruz. Yanlış saymadıysam yaklaşık üç bin küsür merdiven indik.(Ve evet. Merdivenleri işsiz gibi saydım ama bunu yapmak benim zavallı DEHB'li beynime iyi geliyor. Yani anlayacağınız merdiven saymak gibi işler dikkatimi toplamama yardımcı oluyor.) Birkaç basamak daha indikten sonra zindan kapısına benzer ama yinede modern bir o kadar da klasik saçma sapan bir kapı çıktı karşımıza.Babam kapıyı açtı ama biraz tedirgin görünüyordu.Bana içeri girmemi ve etrafa bakınmamı söyledi ve ben girdikten sonra o da arkamdan girdi.


Aman tanrım. Burası tam bir kitap cenneti. Her yer kitap dolu.Ah ne kadar şapşalım.Babamın bana kitap alacağını nasıl düşünemedim.

'Sürprizimi beğendin mi tatlım?Hadi istediğin kitabı seç de çok geç olmadan seni eve bırakayım.' dedi babam.

Ben de hemen etrafa bakınmaya başladım.Genel de pek göz önünde olamayı sevmediğim için çok göze batan şeyleri de sevmem. Bu yüzden göze batan kitapları geçip daha kenarda duran kitaplara göz attım. Ve gözüme bir kitap çarptı. Tamamı yeşilin tonlarıydı ve  üstünde altın sarı bir kılıç tutan bir çocuk ve yine altın sarısı yazılarla 'Şimşek Hırsızı' yazıyordu.Kitabın kapağını açtım ve ilk cümlesini okudum. 'Bakın melez olmayı ben istemedim.' Neden bilmiyorum ama bu cümle beni kitaba bağlamaya yetti.Babama dönüp:

-Bunu alıyorum.dedim sevinçle.

Babam yüzünde buruk bir gülümsemeyle:

-Güzel seçim tatlım.dedi.Bugün bir tuhaf davranıyordu ama sebebini anlamış değilim.

Babam elimden tuttu ve hızla beni dışarı çıkardı.Merdivenlerden çıkmaya başladık ama sanki az önce binlerce olan merdivenler şuan sanki on taneyi geçmemişti.Birkaç saniye içinde dışarı çıktık.Ama çıkmadan babamın ayağı takıldı ve geride kaldı.Onu arabanın yanında bekledim. Geldi ve beni hızla arabaya bindirdi.Giderken yolda sürekli geldiğimiz bu yerden anneme bahsetmememi ve kitabı anneme göstermemem gerektiğini söyleyip durdu.  Evin kapısına vardığımızda bana bunu tekrar hatırlattı ama artık çok geçti.Annem elimdeki kitabı görmüş ve sinirle babamı içeri davet etmişti.Normalde boşanmalarına rağmen babam arada sırada gelir ve annemle sohbet ederlerdi ama bu sefer sohbetten daha fazlası olacağa benziyordu.

Babam içeri girdi ve annem kendini sakinleştirmeye çalışarak ama bunu başaramayarak:

-Ashlynn di Angelo! Küçük hanım derhal odanıza.dedi İtalyan aksanıyla.Genelde annemin İtalyan aksanı çok belli olmazdı ama şuan aksanı beynime işlemişti. Hemen odama çıktım ve kitap okumaya çalıştım.Tam ilk sayfayı bitirdiğimde alt kattan tartışma sesleri geldi. Merdivenlerin kenarına gittim ve dinlemeye başladım.

-Bunu yaptığına inanamıyorum Henry! Neden onu oraya götürdün. Yakında kim olduğunu öğrenecek ve peşine düşecekler.

-Ona hiç bir şey olmayacak. Söz veriyorum.Ama öğrenmesi gerekiyordu. Zaten ben onu oraya götürmeseydim de varlığını hissedeceklerdi. 

-Hayır hissetmeyeceklerdi. Ayrıca artık verdiğn sözlere güvenmiyorum. Onu oraya götürmeyeceğine de söz vermiştin ama sözünü tutmadın.

-Her ne olursa olsun onu sonsuza dek saklayamayız. Bir an önce kampa gitmesi gerek.

-Onu koruyabilirim. Sen de koruyacağını söylemiştin ama çoktan ondan vazgeçmişsin bile.

-Ben ondan vazgeçmedim.Ayrıca onu gerçek babasından... Hades'ten daha iyi koruyamam.

Gerçek babası mı? Hades kim? Ne kampı? Bahsettikleri kişi ben miyim? Neyden koruyamazlar? Kafamda deli sorularla alt kata indim ve istemsizce gözlerimin dolduğunu fark ettim.Oturma odasına girip:

-Neler oluyor burda? Baba.. sen.. benim.. gerçek babam.. değil misin? Anne ne demek bu? Kimim ben ? Yalvarırım biri bana bir açıklama yapsın.

O sırada annemin de gözlerinin dolduğunu fark ettim.Babam bir şeyler söylüyordu ama duymuyordum.Sonra beni ve annemi kolumuzdan tutup arabaya bindirdi ve bir yere doğru gitmeye başladık.Annem bana açıklamaya koyuldu sulu gözlerle:

-Tatlım, küçükken sana anlatmak istemediğim ama senin hep merak ettiğin Yunan mitolojisi gerçek. Sen de Yunan tanrılarında Hades'in kızısın. Yani bir melezsin.

Melez, diye geçirdim aklımdan.

-Dünyada güvende olduğunuz iki yer var. Biri Jüpiter kampı diğeri ise Melez Kampı. Sen Yunanlı olduğun için Melez Kampına gitmelisin.Şimdi oraya gidiyoruz.Bizi bir süre göremeyeceksin ama endişelenme.Bİz iyi olacağız. Oradaki insanlara güvenebilirsin. Kherion seninle ilgilenecektir.

Bu sırada babam büyük bir çam ağacının yanında durdu.Annemse bana onların içeri giremeyeceğini söylüyordu.Arabadan indik ve beni çam ağacının öteki tarafına geçirdiler. Annem cebinden küçük bir şişe çıkarttı ve bunu bana içirdi.Birden gözlerim ağırlaştı ve annemin 'Babanın kim olduğunu kendin öğrenmelisin.Seni seviyorum.' dediğini duydum. 

Son hatırladığım buydu. Ardından yere yığıldım ve gözlerim kapandı.

Çok kısa oldu ama biraz acelem vardı.Bölüm de yayınlamak istiyorum.Umarım beğenmişsinizdir.

Bir sonraki bölüm yarın ya da sonraki gün gelir.Geçen bölümle ilgili düzeltmelerim var.

Ashlynn 13 değil 14 yaşında.

Annesi Ellie'nin gözleri çok açık bir kahverengi.

Bu arada Ashlynn'in şişeden içtiğin şey ( Kayıp Kahramanı bitirmeyen varsa okumasın)

.

.

.

.

.

.

Kayıp Kahramanda Piper'ın babasının içtiği iksir gibi bi şey ama bu sadece babasının kim olduğunu unutturuyor.


Yeraltı  Prensesi Where stories live. Discover now