7.Sahiplenilme

224 14 1
                                    

Medya: Hades'in sembolü
Tambrie'yi hemen revire taşıdık. Will ona biraz nektar içirdi ve birazdan uyanacağını söyledi. Bu sırada Ariel Tambrie'yi dikkatle sürüyordu.
"Kim bu?" dedi Ariel.
"Ashlynn'in okuldan çok yakın bir arkadaşı." diye cevap verdi Nico benim yerime."Kimin çocuğu olabilir? Zeki bir kız. Bence Athena melezi olabilir."
"Bence Afrodit melezi olabilir. En çok sevdiği tanrıça. Ayrıca davranışları çok abartı olmayan bir Afrodit melezininki ile uyuşuyor."
Bu sırada Tambrie uyandı.
"Ash? Ah! Aman tanrım. Benim annem..Nasıl? "
"Kabullenmenin zor olduğunu biliyorum. Ama bunları hepsi gerçek. Peki ya annen kim? "
"Afrodit. "
"Ee. Nasıl geldin buraya? Neler oldu?"
"Okulda ay sonu balosu vardı. Babam beni okula bıraktı. Bugün olacak şeylerin gerçek olduğunu söyledi ve gitti. Okula girmemle çıkmam bir oldu. Çantamı arabada unutmuştum. Merdivenlerden indiğimde birden yere yığıldım. Ve gözlerimi burada açtım. Kheiron bana melez olduğumu anlattı. Uyandığım anda da kafamın üstünde Afrodit'in işareti belirdi."
"Kendini iyi hissediyorsan seni kulübene götüreyim. Yarın sabah da kampı gezeriz."
Olur anlamında başını salladı. Onu kulübesine bıraktıktan sonra biz de uyumaya gittik.
***
Sabah, kahvaltıda Tambrie'yi gördüm. Dün geceki gibi değildi. Kardeşleriyle gülüşüyor, sohbet ediyorlardı. Kahvaltıdan sonra Bayrak Kapmaca'ya hazırlanmak için arenaya gittik. Arenada bu saatte pek kimse olmazdı. Kampçılar şuan muhtemelen günlük işlerini yapıyorlardı. Ama arenanın tam ortasında bir cehennem tazısı ve yanında da bir çocuk duruyordu. Hemen kılıcımı çektim. Ama Ariel bana kılıcımı tekrar kınına sokmamı söyledi ve çocuğun yanına gitti. Ben de peşinden gittim. Bir andan çocuğun Nico olduğunu fark ettim. Şuan yanındaki tazıdan daha fazla korkuyorum. o da benim korktuğumu sezmiş olacak ki.
" Bu Bayan O'leary. Dünyadaki tek evcil cehennem tazısı. Korkmana gerek yok."dedi tazının kulaklarını kaşırken.
İçim biraz olsun rahatladı. Bayan O'leary da hemen gitti.
" Ee. Antrenman yapmaya mı geldiniz? "
" Başka ne için olabilir Hayalet Kafa? Çay partisi yapmaya gelmedik ya! "
Bir anda boynumda bir soğukluk hissettim. Boğazımdaki kılıcın soğukluğu akıl almaz derecedeydi. Yavaş yavaş boğazımın acımaya başladığını hissettim. Nico kılıcı indirip kılıcımı çekmem için bana izin verdi.
" Göster bakalım marifetlerini."
Kılıcımı çektiğim anda saldırıya geçti. Bende mecburen bildiğim tek hareketle savunma yapmaya çalıştım. Nico ardı ardına saldırıyor, yorulmak bilmiyordu. Bense hemen yorulmuştum. Bir ara Nico'nun baskıyı biraz azalttığını fark ettim. Ben de fırsat bu fırsat diyerek kılıcının kabzasına vurdum ve kılıcını elinden düşürdüm. kendi kılıcımı boğazına dayadım.
" Diz çök ve merhamet dile Ölüm Çocuğu! "
" Vay ! Ama acele ediyorsun. Kim kimden merhamet diliyor acaba."
Aniden kılıcımı elimden aldı ve arkama geçip kılıcı boğazıma dayadı. Bu hareketin kılıçla oldukça zor olduğunu düşündüm. Çünkü bu hareket aslında hançer gibi daha hızlı kullanılan bir silahla yapılırdı.
"İyi hareket. Sanırım bunu yapabilmek için bir kılıç ustası olmak gerek.?"
"Evet. Ve ben görebileceğin en iyi kılıç kullanan kişilerdenim "
"O zaman görebileceğim en iyi kılıç kullanan kişiyi iki kez kandırmayı başardım."
Karnına bir dirsek geçirip kılıcımı elinden aldım. Boğazına doğrulttum. O sırada ayağı takılıp yere düştü.
" Tamam. Pes. Gerçekten iyisin." Yüzünde ufak bir tebessüm oluştu. "Doğuştan yeteneğin var. Beni bile yendiğine göre... " dedi ve gülümsemesi kayboldu.Sonra ayağa kalktı.
" Babanın Ares olmasına dua et. yoksa sonuçları kötü olabilir."dedi ve gitti.
Ariel'e döndüm. Yüzünde endişeli bir ifade vardı.
"Ne oldu? Nico neden öyle söyledi ve söylediklerinin anlamı neydi?"
"Nico'nunsana bahsedemeyeceği korkuları var. Bu konuda konuşmaktan nefret ediyor. Korkularının gerçekleşmesi ileride bir felakete sebep olabilir. Ama iyi haber; az önce gülümsedi. Bunu pek sık yapmaz."
Acaba neyden korkuyordu? Neyden korkuyorsa gerçekten çok ciddi bir şey olmalı. Çünkü Ariel'in ve Kheiron'un endişelendiği konu da bu bence.
Bunu kafaya takmamaya karar verdim. Ariel ile biraz daha antrenman yaptıktan sonra akşam yemeğine gittik. Oradan da uyumaya. Ama bir türlü gözüme uyku girmiyor, Nico'nun sözleri zihnimde yankılanıyordu.
"Babanın Ares olmasına dua et. Yoksa sonuçları kötü olabilir."
Ne demek istemişti acaba? Neyin sonuçları kötü olabilir? Tanrılarım kendimi çok şapşal hissediyorum.
"Baba " diye geçirdim içimden."Lütfen bana yardım et. "
Gözlerim ağırlaştı ve uykuya daldım. Rüyamda kampa geldiğim ilk gün gördüğüm o rüyayı gördüm. Ama bu sefer nefes almayı bırakmamıştım.
***
Bayrak Kapmaca yarın. Bugün Ariel'le son kez antrenman yaptık. Nico ortalarda görünmüyor.
***
Bayrak Kapmaca
Bu akşam bayrak kapmaca oynanacak. Çok heyecanlıyım. Kahvaltıdan sonra Tambrie'den ben yokken okulda olan olaylar hakkında bilgi aldım.
En önemli ve onu duyduktan sonra hiçbir şey dinlemediğim bilgi Dexter ve Katy'nin ayrılmış olmalarıydı. Tanrılarım bu mucize gibi bir şey.
**
Bayrak Kapmaca az sonra başlayacak. Zırhlarımızı giydik ve stratejimizi belirledik. Pek bir şey anlamadım ama anladığım kadarıyla, takımın yarısı savunma hattında kalacak diğer yarısı da ormanın gizli kalmış kısımlarından giderek bayrağı alacak ve nehri geçene kadar bayrağı en az iki kişi koruyacaktı.
"Ariel, bu stratejiden emin misin? Nico bizi zorlayabilir."dedi bir Hepaistos melezi.
Biz mavi takımdık. Poseidon, Hepaistos, Afrodit, Thanos ve Demeter melezleri vardı. Bir de ben tabi.
Kırmızı takımda ise Athena, Ares, Hades, Hermes ve Hekate melezleri vardı.
"Annabeth burada olsa Nico büyük tehlike yaratırdı. Hem çok iyi bir strateji kurardı hem de Nico sadece onu dinlerdi. Ama şuan Ann burada değil ve kazanma ihtimalimiz var."
Annabeth'i duymuştum. Percy'nin kız arkadaşı.
"Bu arada, eğer fırsat yakalarsanız harekete geçin. Ve zorlandığımızı fark ettiğiniz anda bize yardıma gelin."
Herkes Ariel'i onayladı. Ve bayrağın yanına gittik.
***
Yaklaşık 20 dakikada karşı takımın savunmasını aşmayı başardık. Ama onlarda bizim tarafımıza geçmişlerdi. Etraf zırhlı ve silahlı üç düzine kadar ergenle kaplıydı. Birbirlerini itiyor,kılıçlarını savuruyorlardı. Bana sadece sesleri geliyordu. Sanırım kaybolmuştum. Birkaç dakika sonra bir bağırış duydum ve o yöne gittim. Bizim takımdakiler Ariel'i omuzlarına almışlardı, onun elinde de kırmızı takımın bayrağı vardı.

Onların yanına gitmek istemiyorum. Çünkü kendimi çok şapşal hissediyorum. Onlar bayağı almak için çabalarken ben kaybolmakla meşguldüm. Kendimi dünyanın en gereksiz ve unutulmuş kişisi gibi hissediyorum.
"Bazen ben de böyle hissederim. Hatta... HER ZAMAN."
Arkamdan gelen sesle irkildim. Korkuyla arkamı dönüp kılıcımı çektim.
"Sakin ol şampiyon! "
"Nico?"
Kılıcımı kabzasına koydum. Şuan kendimi hem şapşal, hem gereksiz, hem de korkak hissediyorum.
Birden Nico'nun kafamın üstüne baktığını fark ettim. Arkamı döndüğümde tüm kampçılar ve Kheiron diz çökmüş bana bakıyorlardı.
"Ne oldu?Bir şey mi yaptım?"
"Baban seni sahiplendi."dedi Nico.
Kafamın üstüne baktığımda benim balerine benzettiğim bir şekil gördüm.
"Ne yani? Babam Balerinlerin tanrısı mı ?"
"Hayır" dedi Kheiron. "Selam olsun sana Ashlynn di Angelo ! Yeraltı ve Ölüler tanrısı Hades'in kızı!!"
Nico buz gibi elini omzuma koydu ve buz gibi bir ses tonuyla konuştu.
"Merhaba... KARDEŞİM."
Şuan tek yapmak istediğim, kendimi bir uçurumdan aşağıya atmak....
Biliyorum bölüm normalinden daha geç geldi.
Bu aralar ilham gelmiyor. Bu kısa bölümü bile 4-5 günde yazdım. Ayrıca evde şuan internetimiz yok; Bilgisayardan yazamıyorum. Telefondan da zor oluyor benim için.
Bu bölümün bazı yerleri çok saçma oldu.
Bir dahaki bölüm ne zaman gelir tam kestiremiyorum ama en kısa zamanda yayınlamaya çalışacağım.
Umarım beğenmişsinizdir.

Yeraltı  Prensesi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin