Bölüm 1 : Ariel Lewis

Start from the beginning
                                    

Annesi Annabelle ayağa kalktı ve küçük kız'ının ayağa kalkmasına yardım etti.

Annabelle biraz ileride etrafa bakınan birini gördü. Etraf karanlık olduğu için onun insan mı yoksa bir doğaüstü varlık mı olduğunu göremiyordu. İçini kötü bir his kapladı. Gözlerini kıstı ve biraz ileride ki kişiyi incelemeye başladı. İleride ki kişi zifiri karanlığa doğru koştu ve ardından da bir kadın çığlığı duyuldu. Annabelle çığlık tan sonra emin oldu. O bir doğaüstü varlık idi.

Annabelle fazla vakit kaybetmek istemedi. Küçük kızını kucağına aldı ve dar, ıssız olan ara sokağa doğru koştu.

Küçük kızın annesi kızını kucağından indirmişti. Dar, ıssız ara sokak'ta saklana bilecekleri yer arıyordu Annabelle. Hava karanlıktı. Etraf sessizdi. Sadece sokak lamba'sının ışığı ile sokak lamba'sının çıkardığı cızırtılı sesten başka bir şey yoktu. Sokak lamba'sın dan gelen cızırtı sesi ise küçük kızı korkutmaya yetiyordu. İleri'den gelen adam ve kadın çığlığı ile küçük kız ve Annabelle olduğu yerde bir müddet durdu.

Karşısın da bir hareketlik gören Annabelle korku içinde kız'ının elini tuttu ve eski bir binaya doğru koşmaya başladı.

***

Yıl : 26 Aralık 2016

Saat : 06:15 civarları.

Duyduğum şimşek sesiyle olduğum yerden sıçradım. Ne olduğunu anlamaya çalışırken etrafa göz gezdirmiştim. Ağaç evimdeydim. Kendime geldiğim de dışarıda şiddetli bir yağmur yağdığını anlamıştım. Ellerimle gözlerimi ovuşturdum ve yerimden doğruldum. Boynum tutulmuştu. Dün akşam kitap okurken koltukta oturuyordum. Uyuya kalmışım demek ki. Elim istemsizce boynuma gitti. Aynı zamanda ise içimde ki boşluk her zaman ki gibi kendini belli etmişti.

Çünkü sen koltukta uyuya kaldığında seni yatağa taşıyacak bir baban yok!

Doğruydu. Uyuya kaldığımda beni yatağıma taşıyacak bir babam yoktu. Çünkü o ölmüştü..!

Yıl 29 Eylül 2006 idi. O gün hayat'ımın en mutlu günüydü. Annem ve babam ile dışarıya çıkmıştık. İlk önce koyu yeşilin çoğunluk olduğu bir restoran ta yemek yemiştik. Sonra dan ise bir oyuncakçıdan küçük, koyu kahverengi tüylere sahip bir kurt almıştık. Neden kurttu bende bilmiyordum. O zamanlar çok fazla seviyordum. Kısacası ayrı bir ilgim vardı. Şimdi mi? Nefretten başka bir şey hissetmiyorum.. Nefretim bile ödül olmalıydı kurtlara..

Oyuncakçı dan çıktıktan sonra etraf kan gölüne dönmeye başlamıştı bile. İnsanlar canlarını kurtarmak için oradan oraya koşuyordu. Anneler, babalar ise çocuklarını koruyordu. Aynı benim annem ve babam gibi.

Bazı yerler ateşe veriliyor, yakılıyor, yıkılıyordu. Hiç acımadan bütün insanlar öldürülüyordu. Doğaüstü varlıklar sonumuzu getirmeye çalışıyordu. İnsanlığın sonunu getirmeye çalışıyorlardı...!

Doğaüstü varlık dediğim kimler mi? Vampirler, Kurtlar ve Cadılar...

İnanılmaz değil mi? Onlar sadece kitaplarda, filmlerde olurdu.  Gerçek bir yaşamda onları hayal etmek..onlarla aynı dünya da, aynı şehirde, aynı sokakta yaşamak...çok tuhaf. Bunun bir rüya olmasını o kadar çok istemiştim ki. Ama değildi gerçek her geçen gün yüzüme şiddetli bir şekil de vuruyordu. Lanet olsun bunların hepsi gerçekti!

Hayat'ta karşı ne kadar yalvarıp ağlasam da hiçbir şey değişmedi. Değişemezdi. Bunların hepsi gerçekti. Hayat sadece tek bir seçenek sundu. "Kabullen"'mek. Ve bende kabullendim. Oda bir şartla olmuştu. Kabullenmenin yanın da istediğim tek şey. "İntikam!" idi.

Doğaüstü varlıkların bize savaş açtığı gün anneme babamı da kaybetmiştim. Her ikisi de beni korumak için canlarını hiçe sayarak benim yüzümden ölmeleri vicdan azabı çektirdi bu yaşıma kadar.

Nasıl oldu bende bilmiyorum ama hayat'ta kalmayı başarmıştım. Savaş tam iki gün sürmüştü. Ve ben yalnızdım. O zaman korkmamak için annemle babamı hep yanımda hayal ettim. İki gün sonra saklandığım yerden çıktım. Ben temiz hava hayal ederken tek gördüğüm yerde kanlar içinde kalmış binlerce ceset, beden idi.

O zaman hayatımın en güzel günü yerine en berbat günü olmuştu. Tek başıma sokağa çıkmış sadece yürümüştüm. Şans itibariyle karşıma yeşil gözlü, kahverengi saçlara sahip bir kadın çıkmıştı.

Bana da anneme olan olacak diye düşünürken o kadından şefkat görmüştüm. Beni kucağına almıştı ve bir yetimhaneye bırakmıştı.

Bir daha da gelmemişti. Orada yaşamaya başlamıştım. Doğaüstü varlıkların arasında. İğrenç bir kan emici zanledilmiştim. O zamanlar bana "İsimsiz Vampir" derlerdi. Ben her geçen gün büyüdükçe dünya yenilendi. Değişti. Ama eskisi gibi güzel olamadı.

On dört yaşıma kadar yetimhanede kaldım ve sonradan ayrıldım. On yedi yaşında ancak ayrılabilirdim. Ama söylemiştim. Dünya değişmişti. Doğaüstü varlık kaynıyordu etraf herkes kendini koruyabilecek kadar güçlü idi. Bu yüzden on dört yaşımda bırakıldım.

Onca gün sokakta yaşadım ve sonunda bu ağaç evi keşfettim. Sahibi olduğunu sanıyordum bu yüzden ağaç eve girmemiştim. Bir kaç gün bekledim ama sahibi gelmedi. O zaman karar verdim. Oda ölmüştü.

Şimdi ise buradayım. Bunca yaşanan olaylara rağmen hep güçlü durdum. Arkadaş edinmedim. Hep ölümle dip dibe durdum hiç bir şeyden korkmadım. Ama şimdi korkuyorum. Neden mi? Çünkü içim intikam ateşi içindeyken nasıl ölebilirdim. Annemle babamın, bütün insanların intikamını almadan ölüme nasıl göz yumabilirdim.

Ben Ariel Lewis. İntikam ateş'inin içinde her geçen gün büyüyen nefretimle. İntikamımı alacağım. Bütün insanların adına yemin ediyorum ki intikamımı almadan ölmeyeceğim.

Ben "Son İnsan Ariel Lewis" Nefretimle bütün doğaüstü varlıkları yakıp kavuracağım. Hepsinin ölümü benim elimden olacak.

Çünkü ben "Ariel Lewis'im. Doğaüstü varlıkların arasında ki SON İNSAN ARİEL LEWİS...!"

***  

1.Bölüm Sonu!

Bölüm 2'de görüşmek üzere!

Vote ve yorum atmayı unutmayın sizi seviyorum! <3

*GulAleynLKÇ*

SON İnsan 1 : İntikam Ateşi! (Düzenleniyor!)Where stories live. Discover now