B: Kararsızlık beni en dibe çekiyor

125K 2.3K 385
                                    


                                                                Kar taneleri ve güneş ışınları...

O ışınlar çiçeklere ve kar tanelerine vuruyor, simli pırıltılar oluşturuyordu. İşte böyle bir Ankara sabahı ev arkadaşım Durul'la sohbet ediyorduk. Daha doğrusu o konuşuyor, ben pencerenin ardından doğayı seyrediyordum.

"Neredeyse okul bitecek ama hayatımda erkek namına bir şey yok!"

Durul, ilk ve tek arkadaşımdı. Lisedeki dostluğumuz üniversite yıllarına kadar uzanmıştı. Hem aynı üniversitede hem de aynı evdeydik. Yıllarca hayalini kurduğumuz bu anları ancak üç yıl önce gerçekleştirebilmiştik. Onu seviyordum. Bazen çekilmez olsa da seviyordum işte.

"Hayır yani, o kadar da çirkin değilim."

Kesinlikle değildi. Sapsarı uzun saçları her zaman omuzlarından aşağı süzülürdü. Mavi gözleri ve bembeyaz teniyle oldukça güzeldi. Ayrıca çok bakımlıydı. Hem de her gece o iğrenç kokan maskeyi yapacak kadar.

"Sen beni dinlemiyor musun?" Öfkeyle elinde tuttuğu kahveyi sehpaya bırakıp mavi gözlerini irice açtı. "Hayır hayır dinliyorum." Dedim ve ardından ekledim. "Hatta erkeklerden bahsediyordun." Bu söylediklerim onun öfkesini dindirmiş olmalı ki irice açtığı gözleri kısıldı ve iç çekti. "Hayatımda olmayan erkeklerden!"

"Bence çok abartıyorsun. Mutlaka hayatında birileri olacak. Belki de şu an zamanı değildir."

"Kırk yaşında evlenmek istemiyorum Mehir." Güldüm. Bazen cidden paranoyak oluyordu. Sonuçta saniyede milyonlarca insan bir erkek çocuğu dünyaya getiriyordu. Bunun daha önceleri de devam ettiğini düşünürsek mutlaka payımıza birileri düşüyordu.

"Yirmi üç yaşında evlenmekte pek akıllıca değil ama."

"Tabi ki bulunca hemen evlenmeyeceğim. Sonuçta bunun sevgililiği var, istemesi var, nişanı var, kınası var, düğünü var. Yani varda var." Bunları söylerken bir yandan da elini sallıyordu. "Benim tanıdığım Durul çocuğu tuttuğu gibi nikâh masasına oturtur."

"Oradan bakınca erkek delisi gibi mi duruyorum?" Gözlerini kısıp bana ölümcül bakışlar atmaya başladı. Allah aşkına, daha biraz önce evlenemeyeceğim diye yakınan kızdın sen!

Gözlerimi devirdim. "Değilsin."

"Senin erkekler hakkında görüşün ne?" Sehpaya yönelip kahvesini aldı ve ilgili bakışlarla beni süzdü. Erkekler hakkında birçok görüşüm vardı elbette. "Erkekler... Yontma taş devrinden kalma çakmak taş gibiler." Bu sözlerim üzerine ikimizde gülüştük. "Haklısın. Bazı erkekler cidden taş." Onun bu taştan kastı neydi çok iyi biliyordum. "Mesela bak abine, taş değil gökten düşmüş bir meteor parçası." Dedi. Evet, abim cidden gereğinden fazla yakışıklıydı. Hatta ajanslardan teklif alacak kadar dikkat çekmişti. Ama maalesef o bir model değil, doktordu. Üstelik Mardin'de görev yapıyordu.

"İstersen abimi ayarlayabilirim."

"Abim yaşında Mehir!"

"Altı yaşın ne önemi var?"

"Çok büyük önemi var. Dışarıda kardeşi gibi durmak istemiyorum."

"Sen bilirsin." Dedim omuz silkerek. Aslında bir yandan Durul'la akraba olmak çok iyi bir fikirdi. Hiç değilse abim yabancıya gitmezdi.

"Abinin bir alt sürümüne bile razıyım." Bir yudum aldığım sıcak çikolatam boğazımda kalmıştı. Durul'un bu söylediklerine bir yandan gülerken bir yandan da öksürüyordum. "Hey, iyi misin?" diyerek sırtıma bir şaplak vurdu. "İyiyim." Elimdeki bardağı sehpaya koyup yüzüme dikkatle baktı. "O kadar da komik bir şey dememiştim oysaki."

BERDELHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin