Bölüm 8

180 29 5
                                    

Bölüm Şarkısı: Sia- Big Girls Cry

Genç piyanist saatlerdir evin içinde bir o yana bir bu yana yürüyüp duruyordu, neden burada olduğunu unutmuştu. Hatta ne istediğini ve neden hala gitmediğini de.

Uzun bir bekleyişin ardından kilide giren anahtarın sesi duyuldu ve kapı yavaşça açıldı. İçeri dolan kahkahalar genç piyanisti huzursuz etmişti. Oturduğu yerden hızlıca kalktı ve Derin'in yanında Paul denen adamı görecek olmanın verdiği ani bir öfkeyle ilerledi.

Duvarın girişi gizleyen köşesini aştığında gördüğü manzara Paul'dan da beterdi sanki.

"David..."

David'in aniden değişen yüz ifadesi abisinin yüz ifadesinin bire bir kopyasıydı sanki. Genç kadın kısa süreliğine ikisine de göz gezdirdi.

"Sen ne zaman döndün abi?"

Nick'in kasılı kalan çenesi öfkesinin derecesini açıkça gösteriyordu. David'den iyi kimse anlayamazdı onu.

"İçeri gel David."

Genç kadının uzlaşmacı sesi David'i korumaktan öte Nick'i yok saymakta olduğunu gösteriyordu. Kadın ayakkabılarını ayakkabı dolabına koydu ve ceketini asıp Nick'in orada olduğunu bile fark etmemiş gibi bir tavırla adamın yanından geçip gitti.

İki kardeş baş başa kaldığında David abisinin yanına gitti ve onu şaşırtacak kadar sıkı sarıldı.

"Bunu ona yapamazdım abi, özür dilerim."

Genç piyanist kardeşinin koyu renk gözlerine baktı ve onda kendi zalimliğinin en ufak zerresine bile rastlayamadı. O, farklıydı. Yıllarca dışlanmış ve hor görülmüştü ama ona dayatılan hayata uyup zalimleşmemişti.

David abisinin ona karşılık vermeyeceğini anladığında onu takip edip salona vardı ve genç kadının ortalıkta görülmediğini görünce içten içe biraz rahatlamıştı. Abisi onun yanında her zamanki iyi niyetini daha kolay yitiriyordu. Onu kollayan da seven de Nick'ti. Tüm hayatı onun ziyaretleriyle anlam kazanmıştı. Hep onu örnek almış, onun gibi harika bir adam olmak istemişti. Fakat genç kadına yaptığı eziyeti bir türlü anlamlandıramıyordu. Abisinin kalbinin boş olmadığını hissedebiliyordu ama bağlanmaktan kaçıyor gibiydi, bu kaçışı da ikisine de eziyet ederek yapıyordu sanki.

Genç kadının ev terliklerinin sesi merdivenlerde yankılandı ve o bir hışımla odaya daldığında David'in aksine Nick hiç şaşırmamıştı.

"Sen," dedi işaret parmağını Nick'e doğru uzatarak. "Ne hakla benim eşyalarıma dokunup üstüne üstlük bir de zarar verebilirsin?"

Adam üzerine alınmamış gibi görünüyordu. Sanki Derin onunla değil de bambaşka biriyle tartışıyor gibiydi.

"Biraz dağınık birisin Derin," dedi adam sırıtarak. "Ben de fazlalıkları temizledim."

Onun bu kendini beğenmiş ukala tavırları kadını oldum olası çileden çıkarırdı.

"Buraya geldin, buna göz yumdum." dedi yutkunarak. "Arkadaşımla tartıştın, sesimi çıkarmadım ama artık yetti."

Parmaklarının arasındaki yırtık fotoğraf parçalarını adamın yüzüne fırlattı ve "Belki de temizlemen gereken yegane çöp sendin." dedi bağırarak. "Fakat görüyorum ki hala yerli yerindesin."

Adam kardeşinin yanında böylesi bir hakaret işittiği için şimdi iki kat fazla sinirlenmişti. Üzerine düşen fotoğraf parçalarını aceleyle silkeledi ve genç kadının sinirle kasılmış gözlerine dikti gözlerini.

"Kendine gelsen iyi edersin." dedi hırlayarak.

Kadın onu hiç duymamış gibiydi. "Öyle mi?" dedi gülerek. Kapının olduğu tarafı gösterdi ve "Kapı orada, gitme zamanın da çoktan geldi." diye karşılık verdi.

Bu cevap adamı güldürdü.

"Bana çocukça karşılıklar veren birinin sözlerine kulak asacağımı sanıyorsan yanılıyorsun."

Kadının mutfağa yönelmeden önce son kez "Ukala..." diye mırıldandığı duyuldu. O gözden kaybolduğunda David abisine dönerek, "Bunu neden yapıyorsun?" dedi kısık sesle.

Kadının çaydanlıkla uğraştığını her ikisi de rahatça görebiliyordu.

Adam sadece gözlerini devirdi ve kardeşine de soğuk bir bakış fırlattı.

"Asıl sen neden buradasın önce bu konuya açıklık getirmek istemez misin?"

David düşünceli düşünceli ellerini saçlarından geçirdi ve "Bahçede konuşabilir miyiz?" diye sordu.

Piyanist kafasını salladığında yavaşça teras kapısının açıldığı bahçeye çıktılar ve sahile inen taşlık yoldan yürümeye başladılar. Sokak lambasının ışığı altında David abisinin yorgun göründüğünü düşündü bir an.

"Onu uzun zamandır ziyaret ediyordum." dedi.

Nick bunu ilk kez duyuyordu ama Derin'in de David'in de birbirlerini sevdiklerini hissedebiliyordu. Bu bir çeşit istemsiz yakınlık olmuştu, ikisi de kırgınlıklarını dost olarak atlatmaya çalışmışlardı.

"Neden yapıyordun bunu?" diye sordu genç adam. Kardeşinin ne hissettiğinden emin olmak ister gibiydi.

David çabucak bir kahkaha attı ve "Yanlış anlama," dedi. "Kardeşlik bağı gibi bir şey aramızdaki.

Nick'in sert sesi karanlıkta çınladı, "Aksini düşünmemiştim zaten."

Dalgalar çok net bir şekilde duyulabiliyordu Derin'in evinden. Plajın artık ılımış kumlarına dek yürüdüler.

"Onu sevdiğini biliyorum abi." dedi David.

Birinin bunu ilk kez sesli bir biçimde dile getirmesi genç adamı hiddetlendirmişti ama kötü bir karşılık vermemek için dudağını ısırdı.

"Benim yokluğumda dilin fazla uzamış ufaklık."

Abisinin gerildiğini hissedebiliyordu ne var ki artık arada kalmaktan yorulmuştu. Belki de yorulduğu şey bile bile eziyet eden abisinin bu amaçsız davranışına bir dur diyememesi yüzünden kırılan masum bir insanın varlığıydı.

"Seni ne kadar önemsediğimi biliyorsun." dedi David artık yürümeyi bırakarak. "Ama kendine de haksızlık etmeyi bırakmalısın artık."

Bir süre sessizce bekledi ve sonra devam etti. "Herkes senin sevgine ihanet edecek diye korkarak sevgiden kaçamazsın."

Anılar birer birer zihnine doldu ve cümlesinin sonuna doğru sesi kısıldı. Yine de durmak niyetinde değildi.

"O iyi biri sadece artık çok kırgın. Seni affeder mi bilmiyorum ama denemezsen bunu hiçbir zaman öğrenemeyiz."

Nick elini David'in omzuna koydu ve sözleriyle ilgili tek bir yorum dahi yapmadı. Ne onaylamıştı ne karşı çıkmış.

"Geri dön." dedi David'e.

"Ya sen?"

Genç adam gözlerini denizin karanlık sularına dikti birkaç saniye. Usulce yürüyüp uzaklaşmadan hemen önce, "Biraz daha kalacağım." diye mırıldandı.

Abisinin bu son sözleri söylemesinin üzerinden altı saat geçmiş ve kasabadaki evlerin ışıkları çoktan kapanmıştı.

Nick ise hala geri dönmemişti.

 Yazardan;

Yorumlarınızı ve düşüncelerinizi paylaşırsanız sevinirim. :)

İyi okumalar...

PİYANİST 2Where stories live. Discover now