Bölüm 3

314 29 5
                                    

Bölüm Şarkısı: Apocalyptica-Fade to Black

Genç kadın oturduğu sandalyeden kalktı ve odasında aylak aylak gezinmeye başladı. Son 15 gündür haber alamadığı piyanist haricinde bir şeyler düşünmek için fazladan çaba harcıyordu. Yine de düşünceler dönüp dolaşıp adama gelmeyi nasıl başarıyordu, buna kendisi de anlam veremedi.

Günlük rutini halini alan aramayı yaptı daha fazla dayanamayarak.

Tam 14 defa daha aramıştı adamı, her birinde bir daha asla aramayacağım diyerek kapatıyordu telefonu. Kararlılığı henüz yirmi dört saati aşamamıştı.

Telefon uzun süre çaldı çaldı, genç piyanistin piyano üzerindeki parmakları çoktan durmuştu. Arayanı öğrenmek için yerinden kalkmasına gerek yoktu.

Sahi diye düşündü, nereden de bulaştım bu işe.

Genç kadının bugünkü umudu da tükenmek üzereydi fakat hattın açılma sesini duyunca istemsiz bir mutluluk ve de eş zamanlı bir öfke hissetti.

On beşinci arama sonuç vermişti, bu adama ulaşmak için her seferinde on beş kez araması gerekirse bu proje tüm ömrüne bedel olabilirdi.

"Bay Jean-Pierre.."

"Benim."

Kadın, piyanistin mavi gözlerinden saçılan kıvılcımları hissebiliyordu sanki, adam sinirlenmişti.

"Rahatsız ettiğim için üzgünüm."

Araya giren sessizliği adamın umursamaz mırıltısı doldurduğunda kadın da söyleyecek bir şey bulamamıştı.

"En yakın zamanda İstanbul'a geleceğim."

Bu beklenmedik cümle genç doktorun tüm gerginliğini, öfkesini silip süpürdü. Adamı ikna etmeyi başarmıştı. Sonunda bu projeyi tamamlayacak ve hak ettiği bursu alıp yoluna istediği gibi devam edebilecekti.

Piyanist, telefonu kapattığında kendini bir an için fazla huzursuz hissetti. Karşıdaki kişinin onu kullanmaya çalıştığının farkındaydı. Bu bir oyundu onun için ve o, oyunlardan hoşlanırdı; en çok da kaybetme ihtimali olmayan oyunlardan.

Odanın kapısı tıklandı ve Ufuk şaşkın gözlerini kapı aralığından genç kadına dikmişti.

"Nasıl gidiyor?"

"Nasıl gitmiyor, daha mantıklı bir soru olurdu." diye cevapladı onu.

Henüz 25 yaşında ve kendisi de doktor olan Ufuk, kapıyı ardından yavaşça çekti ve hızlıca geçip koltuklardan birine oturdu.

"Neler oluyor?"

Kadın uzun ince parmaklarını dalgalı saçlarının arasına daldırmış öylece oturuyordu.

"Bir şeylerden şüpheleniyor." diye mırıldandı.

Karşısındaki adam onu anlamamış gibiydi.

"Nasıl yani?" dedi daha fazla dayanamayarak.

Deniz'i çocukluğundan beri tanırdı. Onu rahatsız eden bir şeyler olduğu açıktı. Bu projeye beraber başlamışlardı, şizofreni üzerine yaptıkları binlerce araştırmadan sonra ellerine geçen bu fırsatı kaçırmaları büyük aptallık olurdu.

"Telefonlarıma cevap vermek istemiyor," dedi kahverengi gözlerini adama dikerek. "Hatta iletişim halinde bulunmak istediğini de sanmıyorum."

"O halde onu ikna et."

Deniz gözlerini küçümser bir tavırla kıstı, "Denemediğimi mi sanıyorsun?"

Adam kafasını salladı belli belirsiz. Şimdi ikisi de ne yapacaklarını düşünüyorlardı.

PİYANİST 2Opowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz