MC2-FİNAL-

2.4K 142 60
                                    


Lütfen, son bir kaç paragrafı okuyunuz. Sizlere olan sözümü tutuyor ve bu hikayeye finali veriyorum. Yarım bırakmadan.

İyi okumalar!


Gücümün geri kaçtığı şu zamana kadar hiç olmamıştı. 

Ancak şu an öyle bir hisle kavruluyordu ki bedenim... Sanki gücüm dışarı çıkabilse her şeyi mahvedecekmişim gibi, gücümü dışarı çıkardığımda ölecekmişim gibi. 

Tek bir ışık hüzmesi anında onlarcaya ve sonra yüzlerceye ulaştı. Lisa kolumu öyle bir tutmuştu ki sanki kolumu da koparıp buradan kaçmak istiyordu. Ona hak veriyordum. Joseph'e baktığımda yüzünü acıyla buruşturuyordu. Ona da yardım etmek istiyordum. Meleklerin geldiğine artık emindim, Rook bunu her ne kadar bekliyor olsa da bizim hiç beklemediğimiz bir zamanda gelmişlerdi. 

İşin kötüsü ise ben sadece tek bir melek ile yüzleşeceğimizi sanıyordum. Lofas'ın yanına doğru ilerlemeye çalıştım, yer hala titriyordu tutunacak tek bir yer göremiyordum. 

Üstüne üstlük Lisa da bana hiç yardımcı olmuyordu. 

"Aman Tanrım Elena, öleceğiz dünyanın sonunun bu kadar çabuk geleceğini düşünmemiştim o yüzden istediğim her boku yapmıştım olamaz cehenneme gideceğim!" 

"Bunları ölüm döşeğinde düşün şimdi değil." dediğimde çığlık attı "Ölüm döşeğindeyiz zaten!" dediğinde gözlerimi bu durumda bile devirebildim. Lofas'ın yanına geldiğimde Lisa'yı ona emanet ettim ve Joseph'in yanına koşturdum.

"Sakin ol, sakin dur lütfen Joseph..." Joseph'in gözleri açık gri rengine bürünmüştü. Onun bu halini görünce kalbim şiddetle atmaya başladı. Kafamı kaldırıp gökyüzüne baktığımda ışıkların yavaş yavaş söndüğünü gördüm. 

Az önceki ışıkların hepsi birer insan siluetine bürünmüştü. 

Ancak beni en çok şaşırtan arka taraftaki kızıl saçlı kadın olmuştu. Büyükannemi çok uzun süredir ilk defa görüyordum. Hayal kırıklığı tüm bedenimi ve zihnimi kaplamıştı Joseph'i tutan ellerim gevşemişti. Şu zamana kadar çok kez ihanete uğramıştım, çok kez güvenim yerle bir olmuştu. 

Fakat bu beni en büyük hayal kırıklığına uğratmıştı. 

Yer artık titremiyordu. İkizler, Faye ve geri kalanımız yüzlerce meleğin karşısında kırık dökük halde duruyorduk. Rook en önde bir adamın gözlerinin içine kilitlenmişti. 

Onun babası olduğunu anlamıştım. O kadar benziyordu ki ona. Simsiyah saçlarını, ten rengini ve kuzguni gözleri aynı ona benziyordu. Boyları hemen hemen eşitti. Sanki onun bir kopyasıydı. 

Ve bu cidden çok korkunçtu. 

Birden Joseph kolumu sıktı. "İyiyim. Rook'un yanına git birazdan orada olacağım." dediğinde ne saçmalıyorsun der gibi baktım ona fakat titremesi durmuş göz rengi sadece griydi. Parlamıyordu. Neden beni Rook'un yanına gönderdiğini ilk anda anlayamamış olsam da şu an bana ihtiyaç olduğunu anlayabilmiştim en sonunda. Ama işin özü benimde Joseph'e ihtiyacım vardı hemde hemen şu an. Korkuyordum, korkmuyor gibi görünmek zorunda olsam da kalbim fırlayacak gibiydi. 

Büyükannem bir melekti. Ailem bir dönüşen, bir melek ve bir cadıdan oluşuyordu. 

On altı yaşıma kadar her şeyden uzak büyümüştüm. Hiç bir şey bilmeden, hiç bir şeyin farkında olmadan. Uyarılsaydım önceden, eğitilseydim belki... Belki bunlar benim başıma gelmiyor olacaktı. 

Melez CADIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin