SON5

8.1K 631 76
                                    



Acı veren her şeyin sonu olurdu. Ya da ne kadar gülersek, o kadar ağlardık. Belki bizlerin en büyük hatası çok gülmekti. Acıyı içine ata ata, sessizce ağlarken kahkahalarla gülmek.


Hepimiz yapardık bunu. Mesela şu an ben, ölene kadar ağlamak isterken gişede duran adama gülümsüyordum. Çünkü yapmam gereken şey buydu benim. Binmem gereken otobüs gelmişti. Ve ben binmemiştim.


Bazı şeylerin cevabını şimdi alacaktım. Hazır olmayı falan beklemeyecektim. Kararlarımın dengesizliği gün geçtikçe daha da fazlalaşıyordu. Artık beynim pekmez kıvamına gelmiş, sıvı bir şekilde kafa tasımın içerisinde hareket ediyordu. Delirmeme ramak kalmış saniyeler içerisinde tanıdık bir araba görüş alanıma girmişti.


Evet, gişede duran adama gülümseme nedenim bana Joseph'i aramam için telefonunu vermiş olmasıydı.


Arabaya doğru ilerlediğim süreçte, kesinlikle dengesizlikle hareket ediyordum. Bu yaptığımı sağlıklı düşünebilen bir insan yapmazdı. Sağlıklı düşünebilen bir insan, her şekilde, tozu dumana katarak kaçardı.


Yolcu koltuğuna bindiğimde soran gözlerle karşılaşmadım. Sanki, Joseph'in bir şekilde her şeyden haberi vardı.


"Rahat konuşabileceğimiz bir yere süreceğim." Konuşmama izin vermemesi iyi olmuştu. Bütün konuşmamı 'rahat konuşabileceğimiz' o yerde yapacaktım. Sinirimden göz damarlarımı sayabilirdim. Ya da alnımda ki damarın kaç kez attığını. Ve ya da parmaklarımı kıtlatmış olmama rağmen hala kıtlatma çabalarımı açıklayabilirdim.


Bunlar onunda farkında olduğu şeylerdi. Sinirlendiğimde hep böyle yapardım. Daha önce onun yanında şiddetli olarak adlandırabileceğim tek bir sinir krizi yaşamıştım. Onda da neredeyse beynini patlatıyordum.


Sinirlenmem, hiçte makul bir şey değildi yani.


***


"Yalancısın." Bir kayalığın tepesine gelmiştik. İntihar etmek için buradan daha uygun bir yer bulamazdınız. Aşağı atladığınız an hava basıncından kalp krizi geçirerek önce ruhunuzu, ardından bedeninizin itibarını yok edebilirdiniz.


"Öyle miyim?" Dalga geçer gibi arabasına yaslanmış kollarını önüne bağlamış şekilde önümde duruyordu. Bir gün içerisinde değişmiş olabilir miydi? Bir kaç gün önce kollarında huzur bulduğum, normalliği tattıran adam gerçekten böyle biri miydi?


"Neona'yı tanıyorsun. Ona aşıksın. Benimle oynuyordun Joseph! Bunları fark etmeyeceğimi mi sandın?"


"İstemeseydim fark etmezdin." Hiç birini inkar etmedi. İşin aslı, eder diye ummuştum. İnkar eder, Lofas'ı yalancı çıkarır diye düşünmüştüm. Şimdi ise düşünebildiğim en bariz şey, şu ana kadar sürekli dile getirdiğim ancak hep gerçekliğini yalanladığım şeydi.


Bana yalan söylemişti.


"Sarhoştun! Kendini kontrol edemiyordun!" Benim, savaş bayraklarımı sakinliğiyle itiyordu.

Melez CADIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin