19.BÖLÜM: "VAZGEÇMEK."

Start from the beginning
                                    

Okan cebime bir şey sıkıştırdığında bunun para olduğunu anlamıştım. Ondan ayrılıp yavaş yavaş kapıya doğru ilerledim ve kapının oraya gelince duraksadım. Arkama dönüp bakmalı mıydım? Eğer bakarsam gidebilir miydim?

Ne olacağını düşünmeden ardımda bıraktığım Okan'a baktım. O sırada onun da gözünden bir damla yaş düştü. Bir pişmanlık daha eklenmişti defterime. Keşke görmeseydim onu ağlarkan diye. Eliyle git işareti yaptığın da arkamı dönüp derin bir nefes aldım ve kapıyı açıp çıktım.

Soğuk rüzgar tenimi ısırıyor, yakıcı bir soğukla buluşturuyordu bedenimi. Ama bunu önemsemedim. Özgürdüm. Artık özgürdüm.

Birkaç adım daha attıktan sonra koşmaya başladım. Biraz koştuktan sonra ana caddeye çıktım. Arabaları ve insanları görmek hiç bu kadar sevindirmemişti beni. Yüzümde belli belirsiz bir tebessüm oluştu. Ortalıkta hiç taksi gözükmüyordu. Bir köşede bekleyip gözlerimle etrafı taradım. Nasıl gidecektim eve? Gerçekten artık evime gidebilecek miydim?

Yaklaşık dört beş defa kaçmaya çalışmış başarısız olmuştum. Bu sefer, kurtuluyor muydum sahiden? İçimde ki Nisan, 'Tam bir aptalsın.' diye fısıldadı bilinçaltıma.

Kaşlarımı çattım ve, "Neden?" diye sordum sesli bir şekilde. Dışardan izleyen biri beni eminim ki deli zannederdi. 'Gitme.' diye fısıldadı biri bilinçaltıma. Bu kesinlikle, benim sesim değildi. Dişlerimi sıktım ve derin bir nefes depoladım ciğerlerime. Aldığım her nefes boğazımı yakıyor, ciğerlerimi sızlatıyordu. Bu kadar zor olan neydi?

Onlar benim hayatımı mahvetmişlerdi. Sadece benim değil, ailemin de. Beni onlardan ayrı düşürüp onları da üzmüşlerdi. Ares'in hareketleri, Batuhan'ın hakaretleri, Ayaz'ın ve Cengiz'in başlarda ki umursamaz tavırları ve bana yardım etmeyişleri. Semih de onlardandı zaten. Sadece Okan yanımdaydı, ilk günden beri. Ama ne olursa olsun hepsini seviyordum. Bunu kendime bile itiraf etmek oldukça zordu ama bu su katılamaz bir gerçekti. Onları seviyordum, ne yaparlarsa yapsınlar. Onlara alışmıştım.

İç sesimle çatışmamı bölen bir arabanın korna sesi oldu. Hemen silkelenip kendime geldim ve önümde duran siyah lüks arabaya baktım. Arabanın kapısı açıldı ve uzun boylu bir adam görüş alanıma girdi. Bana doğru yaklaştığında biraz gerilmiştim ama yerimde sabit kalmak dışında hiçbir şey yapmıyordum.

"Merhaba." dedi birkaç adım önümde dikilerek. Oldukça uzun bir boya sahipti. Gerçi onlar da çok uzun boyluydu. Aklıma gelişleri rahatsızlık vermişti. Bu düşünceme içten içe güldüm. Hiç aklımdan çıkmıyorlardı ki...

"M-merhaba." dedim sesimin titremesine lanet ederken.

"Yolda oldukça savunmasız ve yardıma ihtiyaç duyar gibi gözüküyordun. Yardımcı olabilir miyim?" Cümlesinin altında bir alay aramıştım ama söyleyiş şekli ve surat ifadesi oldukça ciddiydi. Sezdiğim alay boşa çıkmıştı.

"Teşekkür ederim düşünceniz için. Ben sadece taksi arıyordum." dedim fazla samimiyet kurmadan. Bakışlarını kaldırım taşına dikti ve düşünceli bir hâl takındı. Gözleri tekrardan beni bulduğunda, koyu kestane gözleri siyaha bürünmüştü.

"Buralardan kolay kolay taksi geçmez, özellikle bu saatlerde. Dilerseniz sizi gideceğiniz yere kadar bırakabilirim?" Bu kesinlikle bana yöneltilen bir soruydu. Ona güvenip güvenmemek arasında gidip gelsem de bu düşünceyi umursamadım. Sonuçta kimseye güvenilmezdi lakin karşınıza illaki güvenilmeyen insanlarla birlikte bir sınav çıkıyordu.

"Gideceğim yere değil de, taksi bulabileceğim en yakın yere bırakırsanız çok sevinirim." dedim mesafeli bir sesle.

Memnun olmuşçasına dudakları kıvrıldı ve başını sallayıp eliyle geçmem için müsaade etti. Kapıyı tutup açacağım sırada kendisi de aynı hamleye yaptı ve ellerimiz birbirine değdi. Ruhsuz bakışlarımı ona çevirdiğim de en az benim kadar rahatsız gözüküyordu bu durumdan. Kapımı açıp binmem için müsaade etti. Ardından kapımı kapatıp kendi tarafına geçti. Bu kadarına gerek yoktu fakat bir şey diyemezdim de. Şuan şu durumdan dolayı oldukça gergin ve endişeliydim.

Karanlık ÇeteWhere stories live. Discover now