27.BÖLÜM: "SEÇİM."

16.9K 866 388
                                    

SEVDİCEKLERİM BÖLÜM SONU NOTUNU LÜTFEN OKUYUN. OKUYUP OY VERİRSENİZ VE PARAGRAF ARALARINA YORUM YAPARSANIZ ÇOK SEVİNİRİM. FİKİRLERİNİZ, YORUMLARINIZ BENİM İÇİN ÇOK DEĞERLİ.



"Seçim kağıdı derken?" dedi Semih anlamamış gibi. Ayaz Semih'e aldırmadan gözlerini tavana dikti ve, "Kağıdı okuyun." diye mırıldandı. Semih tam kağıdı alacakken Ayaz, "Nisan." dedi. Bakışlarım ona döndüğünde oda gözlerini indirip bana bakmıştı.

Ona içinde endişe de barındıran korku dolu gözlerimi çevirdiğimde fısıltı halinde çıkan sesiyle, "Sen oku." dedi. Bu beni iyice germişti. Ona yardım ettiğimi anlamış mıydı? Aslında gerçekten ne olduğunu ve Yaren'in ne yapacağını bilmiyordum. Bana söylememişti. Sadece kapıdan çıkmasına yardım etmiştim ki buda tam olarak bir yardım sayılmazdı. Sadece onu görmemiş gibi yapmıştım. Kahretsin!

Titreyen ellerimi kağıda uzatırken gözlerimi etrafta dolandırdım. Ellerimin titrediğini bariz bir şekilde görüyorlardı. Bu beni rahatsız etmişti. Kağıdı elime alıp yazılanları önce kendim okuduğumda gözlerim gözle görülür bir şekilde irileşti. Ayaz, "Sesli oku!" diye bağırdığında neden bana yüklendiğini anlamamıştım ama sesinin tonundan dolayı sıçramıştım. Ares bunu fark etmiş olacak ki kaşlarını çattı ve elimden kağıdı aldı.

Okuduktan sonra onunda kaşları gözle görülür bir biçimde çatılmıştı. Kimse okumayınca Ayaz öfkeli bir şekilde Ares'den kağıdı alıp kendi okumaya başladı.

"Bu bir seçim kağıdı Ayaz. Eğer kendimi tekrardan o evde bulursam, o evde can vereceğim. Buna emin olabilirsin. Seçim senin, ölümüm mü yoksa beni azad etmek mi?" Ayaz burnundan güler gibi bir ses çıkardı ve gözleri etrafı taradı.

"Aptal kız." diye mırıldandı başını iki yana sallayarak. "Ben ona bunun cevabını zaten vermiştim." Derin bir nefes aldı ve devam etti. "Beni istemezsen, toprak olacaksın demiştim."

"Ne saçmalıyorsun sen Ayaz?" dedim aniden yükselerek. Ayağa kalktım ve ona bir adım attım. O sırada Okan beni kolumdan tuttu ve biraz geriye çekti. Ayaz ifadesiz gözlerini bana çevirdiğinde hastalıklılar gibi duruyordu. Gerçekten çok takıntılıydı. Bir insan nasıl sevdiğinin ölümünü göze alabilirdi ki?

Omuzlarını bir çocuk edasıyla kaldırıp indirdi ve, "Seviyorum." dedi.

Başımı öfkeyle iki yana salladım ve tekrardan ona bir adım attım. Bunu yaparken Okan'dan kolumu çekmeyi de ihmal etmemiştim. "Böyle sevgi olmaz." dedim derin bir nefes alırken. "Onun ölümünü nasıl göze alabilirsin?"

Başını benim gibi iki yana salladı. Kaşlarını çatıp gözlerini gözlerime dikti. "Onu bırakamam Nisan. O benim. Bana ait. Onu bırakmaktansa onun ölümünü tercih ederim." Gözlerini benden çekti ve yere dikti. "Kendi kollarımda."

Yüzüme düşen saçlarımı geriye attım ve, "Bu saçmalık." diye söylendim kendi kendime. Batuhan koltukta hiçbir şey olmamış gibi oturuyordu. Diğer herkes bende dahil ayaktaydık. Yaren ne yapmaya çalışıyordu anlamamıştım. Gerçekten yazdıklarını yapar mıydı?

Cengiz gergin bir tavırla ensesini ovuşturdu. "Onu bırakmalısın Ayaz."

Ayaz alaycı bir şekilde güldü. "Onu bırakmayacağım Cengiz." Gözlerini devirip koltuğa oturdu ve dirseklerini dizlerine yasladı. "Sizden beni anlamanızı beklemiyorum. Bana yardım etmenizi de beklemiyorum. Sadece bana karışmayın yeter. Onu alıp buraya getireceğim. Ve cezasını kendim keseceğim."

"Sen delirmişsin." dedim başımı iki yana sallayarak. Gözlerimde şaşkın bir ifade vardı. Bu nasıl bir sevgiydi? Sevdiği kızın üzüleceğini bile bile, intihar etme ihtimalini bile bile onu nasıl bu eve sokacaktı anlam veremiyordum. Aşkı bilmiyordum, hiç aşık olmamıştım veya buna benzer duygular hissetmemiştim. Aşk böyle bir şey miydi? Bir hastalık boyutunda sevmek miydi? Onun ölümünü bile göze alarak onu yanında tutmak mıydı? Aşk neydi? Bir hastalık mıydı?

Karanlık ÇeteHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin