17.BÖLÜM: KAN KOKUSU

18.6K 1K 530
                                    

Ben, birini öldürmüştüm. Bunca zaman suça şahitlik ederken şimdi o suçu ben işlemiştim. En çok korktuğum şeyi yapmış ve yaşamıştım. Ben birini öldürmüştüm. Ben bir günahkâr olmuştum. Tıpkı, onlar gibi. Benim ellerimi kana bulamışlardı. Kana bulamak zorunda bırakmışlardı. Beni günaha, suça, kana alıştırmışlardı...

"Hayır." diye fısıldadım kendimden geçmiş bir şekilde. Adam hareketsiz bir şekilde önümde yatarken ben onun cansız bedeninin önünde diz çökmüş bir şekilde feryat ede ede ağlıyordum. Biri kolumdan tuttu ve beni kaldırmaya çalıştı.

Kolumu hızla çekip, "Bırak!" diye bağırdım boğazım yırtılırcasına. O sırada Batuhan'ın sesini duydum. "Kaldırın şu cesedi. Semih! Bakmasana öyle kaldırın şunu Cengiz!"

Ayaz önümde diz çöküp yüzümü avuçlarının arasına aldı. "Sakin ol, sen bir şey yapmadın. Sakin ol, lütfen."

"Olamam sakin!" diye bağırdım acı içinde. Boğazım yanıyor, burnum sızlıyordu. Kan kokusu her yere yayılmıştı. "Birini öldürdüm ben. Öldürdüm onu!" Ellerim ve bedenim hastalıklı gibi titriyordu. Kalbim göğüs kafesimi yırtmak ister gibi hızlı atıyordu.

Ares'de aynı Ayaz gibi yanıma çöktü ve beni belimden tutup kaldırmaya çalıştı. Ellerini kendimden uzaklaştırdım ve tekrardan, "Bırak!" diye bağırdım. Başım dönüyor, kan kokusu midemi bulandırıyordu. Kan çok yoğundu, parkeler o lanet sıvıya bulanmış, aynı zamanda duvara da sıçramıştı. Yerde ki bıçağın keskin yüzü ışığın altında parlıyor ve kanı daha net gösteriyordu. Bıçağı elime alacaktım ki Ares benden önce davranıp bıçağı Ayaz'a itti ve ona bir şeyler mırıldandı.

Ayaz bıçağı alıp yanımızdan ayrıldı. Hıçkıra hıçkıra ağlarken bir an nefesim kesilir gibi olmuştu. Soluduğum hava yetmiyor, yetersiz geliyordu. Ares omuzlarımdan tutup beni sarstı ve, "Kendine gel!" diye bağırdı öfke içinde. Gür sesi beynimin içine dolduğunda beynimin titrediğini ve sallandığını sanmıştım. Bir an etraf karardı ve görüş alanım kendini siyah puslu bir boşluğa bıraktı. Daha sonra sesler kesildi ve hemen ardından bilincim kapandı. Duyduğum son ses ise bilinçaltımda saçlarını yola yola çığlık atan benim sesimdi.

Gözlerimi zar zor da olsa araladığımda bulunduğum konumu ve yeri algılamaya çalıştım. Her ne kadar evimde ve pembeler içindeki odamda olmak istemiş olsam da yine bu kafesteydim. Son yaşadıklarımın bir rüya olmasını diledim. Gözlerimi sımsıkı kapatıp dişlerimi sıktım. Yalvardım Allah'a.

"Allah'ım eğer affı olmayan bir günah işlediysem kefaret olarak canımı al." Daha sonra korka korka gözlerimi ellerime indirdim. Ellerim temizdi, hiçbir kan lekesi ve izi yoktu. Gözlerim tişörtüme kaydığında aniden çığlık attım ve gözlerime dolan yaşları bastıramayıp yanaklarımdan süzülmesine izin verdim.

"Allah kahretsin! Neden? Neden Allah'ım? Nasıl yaptım bunu?! Nasıl?" diye saçlarımı çekiştirmeye başladım. "Nasıl yaparım bunu. Allah'ım al canımı, yalvarırım al canımı."

O sırada kapı sertçe açıldı ve görüş alanıma yine onlar girdi. Ares hızla yatağa oturdu ve elimi tutup yumruğumu açmaya çalıştı. "Allah'ım ben alamıyorum canımı." dedim içli içli ağlarken. "Ölmeme bile izin yok. Sen al canımı! Yalvarırım al canımı, dayanamıyorum."

Ares, "Bırak saçını!" diye bağırdı gür sesiyle. Cengiz'de yanıma geldi ve saçlarımı okşamaya başladı. "Bırak saçını, küçüğüm. Canını acıtıyorsun."

Elimi hızla saçımdan çekip onların ellerini kendimden uzaklaştırdım. "Dokunmayın bana! Sizin yüzünüzden! Sizin yüzünüzden bende sizin gibi oldum." diye bağırdım göz yaşlarımın arasından. "Neden bırakmadınız? Neden? Eğer beni bıraksaydınız böyle olmayacaktı. Eğer bıraksaydınız bir katil olmayacaktım. Ben katil oldum. Sizin gibi. Tıpkı sizin gibi oldum. Birini öldürdüm." Cengiz ve Ares kollarımı tutup beni zapt etmeye çalışıyorlardı.

Karanlık ÇeteHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin