Bölüm 25

2K 128 20
                                    

Selvi'nin ağzından:

''Bize kolay ölüm yok'' duyduklarım karşısında dolan gözlerime engel olamamıştım uzun zaman sonra kulağımda yankılanan o sese öylesine hasret kalmıştım ki daha fazla olduğum yerde duramadım ve hızla salona girdim yatağında doğrulmuş kapıda duran beni süzen Mustafa böyle bir manzara ile karşılaşacağını tahmin etmemiş olacak ki yüzündeki şaşkın ifade bunun en büyük kanıtıydı.

''Selvi'' dedi kısık çıkan sesi kulağımda yankılanırken daha fazla dayanamayıp bacaklarımı harekete geçirdim ve koşar adım gidip boynuna sarıldım Talha ve Poyraz bize bakarken Mustafa kulağıma

''bu anı tekrar tekrar yaşamak için tekrar tekrar dövülmeyi kabul ediyorum '' dedi ve kollarını zayıf da olsa o da belime sardı.

''sus lütfen sana bir şey olsun istemiyorum'' dedim tüm samimiyetim ile. o iyi biri her ne kadar zaman zaman kötü davranışlarda bulunsa da.

bir süre bu şekilde durduktan sonra Poyraz ın boğazını temizleyerek konuşması artık ayrılmamız gerektiğini gösteriyordu

''Pekala bu anı bozmak istemezdim ama benim de yapmam gerekenler var hala sıkıntılı bir süreçteyiz'' dedi ben kendimi geri çekerken. Bedeni benden ayrılan Mustafa nın gözleri Ömer abiyi buldu hemen hala uyuyordu ama durumu daha iyi görünüyordu. Mustafa nın yüzü gerilirken bakışlarını Talha ya çevirdi hemen

''Elimize bu adamla ilgili ne var Talha ?'' dedi yüzünün gerginliği sesine de yansırken poyraz onu bu esnada yatağa daha düz yatmasını sağladı.

''Abi net hiç bir şey yok elimizdeki tek bilgi herkesin bildiği gibi Ali ile bağlantısı olduğu''

'' o zaman bana o iti bul''

Züleyha'nın Ağzından:

Göz kapaklarımda ki ağırlık ağır ağır kalkarken güç de olsa açtım gözlerimi bir anda dolan ışık gözlerimi kör etmeye yeminli olsa da direndim bir kaç göz kırpmasından sonra netleşen görüş açıma o şerefsiz girdi bana yaptıkları aklıma bir anda hücüm edince atıldım öne doğu fakat başarılı olamadım ellerim ve ayaklarım arkamdan bağlanmıştı hareket edemiyordum.

''Bıraksana beni ne istiyorsun benden '' dedim hırsla bu esnada gözlerimin önüne dökülen bir kaç tel saçım tüm dikkatimi dağıtmıştı karşımda hiç bir şey yapmadan oturan Ali her hareketimi dikkat ile izlerken ben açık saçlarım için göz yaşı dökmeye başlamıştım.

''Sen sen nasıl bir insansın benden ne istiyorsun '' dedim gerçekten ne istiyordu benden neden bu haldeydim

''Saçların tahmin ettiğimden daha güzel '' dedi dikkatli ve sakin bir şekilde konuşarak. ben utancımdan yerin dibine çekilirken o nasıl bu kadar rahat bakabiliyordu bana. Nasıl bu kadar rahat günaha girebiliyordu.

''bakma bana dedim '' kendimi gizlemeye çalışıyordum ama nafile elim kolum bağlı öylece bir koltukta oturuyordum gizlenecek hiç bir yerim yoktu o kadar çaresizdim ki Allah a yalvarmaya başladım Rabbimin beni bu durumdan kurtarması için binlercekez dua ettim.

''bu güzelliği neden bir bez ile gizliyorsun ki uykunda bile büyüledin beni'' dedi kelimeleri kalbime ok gibi saplanırken gözlerimden yaş yerine kan akıyordu sanki duyduklarım beni derinden sarsarken o hiç bir şey olmuyormuş gibi bana daha çok yaklaştı içimde kopan fırtınaların farkında değil mi bu

''senin gibi çakallardan itlerden korunmak için kendimi korumak için '' dedim hırsla ama sağır olmuştu duymuyordu beni bir anda eli saçlarımı okşadı tüm bedenim kaskatı kesilirken.

''DOKUNMA BANA !!'' diye haykırdım.

''Kendime engel olamıyorum beni... beni büyülüyorsun '' dedi saçımdan bir tuta avucunda gezinirken ben başımı geri çekerek kurtardım saçlarımı ve yüzüne tükürdüm yüzünü buruştururken döküldü kelimeler ağzımda.

''Sen sen nasıl bir insansın sana güvendim bana bunu neden yapıyorsun ne istiyorsun benden kimsin sen benimle alıp veremediğin ne '' dedim ve derin bir nefes alıp haykırışlarıma devam ettim

''senin namusun yok mu senin de bacın yok mu Annen y.....'' elleri ağzıma kapanırken gözlerinden ateş çıkıyordu resmen

''Adım Ali Oflu Ali buraların en eski mafyalarındanım sizinkiler Ömer ve Mustafa işime taş koydu bir anlaşma yaptık ama başarısız oldular şimdi ikimizin hayatı birbirine bağlı Şahfer benim peşime düştü onlar yüzünden beni korumayı başarırlarsa bende sana zarar vermem ama eğer bana zarar gelirse senin o narin tenin ellerimde can verir '' dedi söylediklerini bir türlü idrak edemesem de sesinin soğukluğu vücudumun her bir karesine işlemişti yüzü yüzüme bu kadar yakınken eli giderek daha da çok sıkıyordu çenemi. Ben korku dolu gözler ile onu izlerken sözlerine devam etti.

''tabii can vermeden önce daha güzel planlarım var seninle ikimizinde mutlu olacağı şeyler '' dedi ve kocaman bir kahkaha attı bu gülüşü erimden sıçramama neden olurken elleri yavaşça gevşedi ve ayağa kalktı daha önce fark etmediğim yemek tepsisini işaret ederek

''yemeğini ye güzelim rengin yerine gelsin zayıfsın zaten iyice çelimsiz kalacaksın '' dedi ve arkama geçip ellerimi çözdü ben ayaklarımı da çözmeye çalışırken

''sen şimdi kaçmaya falan kalkarsın '' deyip dalga geçer gibi bileğimin birini uzun bir zincir ile   yerde hazır bulunan halkaya taktı. çekip kaçmak gibi bir şansım yoktu bir köpeğe takılan tasma gibi beni buraya bağlamıştı. Yüzüme yine o saçma gülümsemesinden birini takınarak

''afiyet olsun '' dedi ve tepsiyi bana doğru itekledi bende onun bu hareketinden sonra tepsiyi elime alıp olabildiğince havaya kaldırarak fırlattım.

''senin gibi bir pisliğin yemeğini yemektense cehennemde irin içmeyi tercih ederim''

Sevinç'in Ağzından:

Ne kadar zaman oldu Poyraz gideli neden gelmiyordu hani bana söz vermişti beni bırakmayacaktı ama ne oldu her erkek gibi o da yaptı yapacağını.

''Karnın aç mı ?'' dedi düşüncelerimin arasında Gökçe elinde telefon ile dolanırken

başımı olumsuz anlamda salladım o da başı ile onayladıktan sonra yüzündeki telaşlı ifade ile dışarı çıktı çok fazla seri hareket ediyordu ve bir sıkıntısı var gibiydi biraz sonra tekrar odaya geldiğinde

''birazdan gelecek '' dedi ve sıkıntı ile nefesini dışarı verirken telefonunu açıp kulağına götürdü odanın sessizliğinden yararlanarak telefondan gelen sesi dinledim ses tanıdıktı telesekreter aradığınız kişiye ulaşılamıyor diyordu. tekrar sıkıntı ile nefesini dışına verdi ve yeniden denedi o bu şekilde aramalarına devam ederken camdan dışarıyı seyrediyordu ne derdi vardı bu kızın böyle dedim kendi kendime ve uzun zamdır kullandığım yazı tahtamı çekmecemden çıkardım ve

''SORUN NE?'' yazdım ama nasıl gösterecektim ben şimdi gözü beni görmüyordu ki telefon ile mücadele halindeydi bende bir anlık reflex ile elimdeki kalemi ona doğru fırlattım onu kendine getirmiş olacak ki yerinden sıçrayarak küçük bir çığlık attı

'Sevinç '' dedi bir anda bende ona karşılı tahtamı gösterdim daha çok söylenecekken duraksadı ve yüzünü düşürerek ayak ucuma geldi oturdu

''ulaşamıyorum '' dedi ve devam etti ''ne Züleyha ya ne de Selvi ye ulaşamıyorum '' derin bir nefes alıp ekledi

''başlarına bir iş gelmiş olmasından korkuyorum "
Söyledikleri benim de içime kurt düşürürken aynı şekilde Poyraz dan da haber alınmaması işleri daha da garip bir hale sürüklüyor du.

Arkadaşlar kısa bir bölüm oldu farkındayım ama devamını bu gün içinde yazacağım inanın çok yoğunum ve bir türlü vaktim olmuyor tekrar Özür dilerim :)

Sevmek Cesaret İsterHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin