Korka korka geldim kapına.

4.7K 343 59
                                    

Bana yaşadığın şehrin kapılarını aç,
Başka şehirleri özleyelim orada seninle.
Bu evler, bu sokaklar, bu meydanlar...
İkimize yetmez.

•••

Gri kalemle yazılmış bir not.

'Yıllar sonra bugünü unutma. Kalbini hissetmeyene dek ağladığını,unutma.'

Kalın kapaklı,gri renkte olan defterimi kapattığımda saat gece yarısına geliyordu.Ne kadar kolaydı. Saatlerce ağlamıştım belli ki,hatta unutmamak üzere not almıştım beni o kadar üzen şeyi ama üzerine bile düşünmeden kapatmıştım defteri. İnsan bir türlü kabullenemiyor acısının geçeceğini.

Acılarımız geçer. Geçerken acıtır,kanatır,yakar ama en sonunda geçer.Kalbin parçalara ayrılmıştır belki ama birleştirirsin yeniden. Eskisi gibi olmaz ama yine de atar kalbin.O sırada merak ettim.

Ali'nin kalbi atıyor muydu?

Zor şeyler yaşamıştı. Henüz hikayenin buzdağı tarafını bile görmemiştim ama zaten başından zor başlamıştı onların hikayesi. Onu çok seviyor olmalıydı,anlatırken gözlerinin parladığını fark etmiştim.

Ezbere bildiği bir kitabı okuyordu sanki ondan bahsederken. Her sayfasını özenle okumuş,sayfalarından birini bile kıvırmamış,sararmasına rağmen onu rafının en güzel köşesinde saklamış...Bitmiş bir kitabı defalarca okumaktan bıkmayan biriydi Ali. Her defasında yeniden yaşamak istiyordu sanki onu. Sayfalarındaki acıları,yıkımları,göz yaşlarını biliyordu ama o zaten bunları seviyordu. Garip bir adamdı Ali. Hep acı hep kalp acısı hep göz yaşı anlatmıştı şimdiye kadar ama umut vaat ediyordu insana. O yüzden belki de o kadar merak ediyordum onların hikayesini. Umut istiyordum,bunu kabul etmesem bile en derinden istiyordum.

Ali umut demekti,yeniden varolmak demekti.

"Selin."

Savaş'ın sesiyle ona döndüm,terasın kapısında kollarını birbirine bağlamış bir şekilde bana bakıyordu. Gözleri sigara izmaritleriyle dolu olan küllüğe kaydığında bana onaylamayan bir bakış attı. Omzumu silkerek önüme döndüm.

Ormanlık yolun başında bir sokak lambası vardı,yeni yapılmış olmalıydı. Daha iki gün önceye kadar karanlık yola bakıp ürktüğümü hatırlıyordum.

"Bizimkiler geliyor."

Gözlerimi ormandan çekip masaya diktim,ardından vereceğim cevaptan tırsmış bir şekilde bana bakan Savaş'a. Tırsmış olması iyiydi.

"Neden?"

"Seni görmek istiyorlar."

"Güzel. Ama ben onları görmek istemiyorum."

"Selin yapma böyle," diye mırıldandı,ardından yanıma bir sandalye çekip oturdu. Yalvaran gözlerle bana baktığında kaşlarımı çattım. "Onlar bizim arkadaşlarımız."

"Yanlış," dedim alaycı bir gülümsemeyle ona dönerken. "Onlar senin arkadaşların."

"Hepimiz birlikte büyüdük." Gözlerim boşluğa daldı.

"Hepimiz büyümedik."

"Bak," dedi söylediğim şey üzerinde durma gereği duymadan. "Sadece yarım saat oturup gidecekler. İyi olduğunu görmek istiyorlar o kadar."

"İyi olmayan birini nasıl iyi görecekler Savaş?"

Bir şeyler söylemek için dudaklarını kıpırdattı,sonra da hayali harflar tekrar ağzına tıkandı. İnsanlar böyleydi işte. Görmek istediklerini görürler,sonra da giderler.

Ay IşığıWhere stories live. Discover now