Ⅱ-13/ŞAH ve VEZİR

Start from the beginning
                                    

"Stephen King'in MAHŞER adlı kitabı. Sana göre değil." Tam kendimi düşüncelere vereceğim sırada cevap gelmişti Zeynep'ten. Kitabın ismiyle dehşete kapılmıştım. Ciddi ciddi o kitap mı vardı şuan elinde?

"Bir de sansürsüz, tam metin okuyorum de, tam olsun." Ben şaşkın şaşkın, ona bakarken, güldü sadece. Sonradan verdi cevabı. "Evet. Tam olarak onu okuyorum. Sansürsüz, tam metin."

Bu kitabı, ilk kitapçıda görmüştüm. Kapağı değişik geldiği için elime almıştım kitabı. Yani değişik dediğim öyle uçuk şeyler değildi tabiki. Yerde yatan insanlar vardı sadece. Yazarın ve kitabın ismi neden olmuştu elime almama. Sonra arkasını okumuştum, biraz da iç sayfaları. O gün de elime aldığım sansürsüz tam metindi ve bir kaç sayfadan sonra...

Ah, bu konuda daha fazla konuşmak istemiyorum.

"Ne kadar da vahşi bir insansın!" Söyleyecek başka bir şey bulamadığımdan dolayı, kafamı tekrar pencereye çevirmiştim. Son dediğime Zeynep'ten bir cevap gelmemişti. Bundan dolayı tekrar beynim eski konuya dönüş yaptığında, derin bir iç çektim. Gerçekten, ne yapacağımı, nereye gideceğimi bilmiyordum. Bu halde de yaşamak çok zordu...

"Bence evlenin. Kökten çözüm." Zeynep'in sesiyle önce irkildim. Söylediklerini kavradığımda da ağzım resmen 'o'harfi halini almıştı. Çıldırmış olmalıydı. Evet, kesinlikle çıldırmış olmalıydı ve bunun sebebi de elindeki kitaptı.

Bir psikoloğa hiç yakışıyor muydu bu haller?

"Dalga geçme benimle." En mantıklı bunu bulabilmiştim söyleyecek! İnkar edemem, içim fazlasıyla hoş olmuştu evlilik düşüncesiyle ama olmazdı! Neden bilmiyordum ama olmazdı işte. Hem o Müslüman değildi. Bana saygı duyuyor olabilirdi ama ben onun da ibadet etmesini istiyordum. Saygı duyduğu için Cehennemden kurtulamazdı. İbadetleri yapması, yasak olan şeylerden de sakınması gerekiyordu. Bunları yapıyor olsa hiç düşünmezdim ama...

"Dalga geçmiyorum, ciddiyim. İkinizde birbirinizi seviyorsunuz. Ailen, yanında Rüzgar olunca karışamaz. Odak noktası Rüzgar olur. Tabi, Rüzgar bunu ister mi bilemem..." Sonu üç noktalı biten cümlelerden nefret ediyordum şuan da olduğu gibi. İçime bir tereddüt tohumu atan Zeynep, oldukça rahattı oturduğu koltukta. Bu haliyle, geçmişte hiç kötü olay yaşamamış biri gibi gözüküyordu. İnsanları kandırmayı, yıllar içerisinde öğrenmişti.

Konumuza tekrar döndüğümde, Zeynep'in fikri biraz daha akla yatkın gelmeye başlamıştı. Kötü bir fikir değildi belki ama Rüzgar böyle bir teklif yapmadan, ben bir şey diyemezdim. Rüzgar'ın ne düşündüğüne dair bir fikrim yoktu. Çözüm bulup bulamadığından da emin olamıyordum. Aramadığına göre bir fikri yoktu. Hem de iki ayrı beyin oldukları halde...

Bir zil sesi duyduğumda irkilsem de Zeynep'in rahat tavrıyla sakinleştim. Eli telefonuna gitmişti direk. Ekrana baktığında ne gördüğünü bilmiyordum ama gözleri irileşmişti. Tam ne olduğunu soracakken, benden önce atıldı.

"Bu sefer de ikimiz ikindi namazını unuttuk!"

.....

Saatin akrebinin tembelliği, yelkovana da sirayet etmişti resmen. İki tembel, aheste aheste ilerlerken, ben çıldıracaktım neredeyse. Zaman ilerlemiyordu, Rüzgar aramıyordu, kafam çalışmıyordu ve ben boş boş oturuyordum. Zeynep de hala aynı kitabı okuyordu.

Normalde de pek aksiyon dolu bir hayatım yoktu. Hatta tamamen boşluktan oluşuyordu zamanlarım. Boşlukları boşluklara ekleyerek, doluyu yakalamaya çalışıyordum ama olmuyordu tabi. Boşluk, boşluk üstüne eklenince çifte boşluk olup, beni boğuyorlardı.

MAVİ UMUTLAR(İslami Yaşantılar Serisi/2) *TAMAMLANDI*Where stories live. Discover now