GİRİŞ

85.3K 3K 609
                                    

✭ ✭ ✭ ✭ ✭

Kapının kilidini açabilmek için üç dakikadır uğraşıyordu ancak bu titreyen ellerle açması pek mümkün gözükmüyordu. Allahım yardım et diye mırıldandı Ada, annemlere gözükmeden odama çıkabileyim.

Derdi kapıyı açamaması değildi. Onun derdi anne ve babasına yakalanmaktı. Bu akşam olanları elbette duymuştu ailesi. Çünkü eve gelmesi çok uzun sürmüştü. Ailesi büyük ihtimal onu bekliyorlardı salonda.

Besmele çekip tekrar açmaya çalıştı kapıyı. Nihayet kilit dönüp kapı açılınca şükretti içinden Ada. Şimdi geriye sadece sessiz ve hızlı bir biçimde odasına çıkmak kalmıştı. Onu da başarabilirse bu akşam rahat bir uyku çekebilirdi belki.

Ses yapmaması için ayakkabılarını çıkarıp eline aldı. Ayakkabı ile gezilen bu evde kendisini huzursuz hissetsede odası ona yeterdi. Zaten anne ve babası da ondan bunu istiyordu.

Feracesinin uzun eteğini toplayıp parmak uçlarında yürümeye başladı. Tam merdivenin başına geldiğindeyse babasının o otoriter tok sesini duydu.

"Ada! Hemen buraya gel!"

Her ne kadar koşa koşa odasına geçip oraya kendisini kapatmak istese de babasından kaçamayacağını da biliyordu Ada. Ayakları geri geri gitmeye çalışırken aşırı derecede parlak sarı ışıklarla kaplı salona girdi.

Babası, salonun orta yerinde bütün heybetiyle duruyordu. Kaşları çatık, gözleri ise öfkeyle doluydu. Annesi Emma ise babasına yakın olan koltukta bacak bacak üstüne atmış omuzları dik bir şekilde oturuyordu. Bakışlarında iğrenir bir ifade vardı. Kendi öz kızından iğrenen bir anne.

Ada ne yapması gerektiğine bir türlü karar veremiyordu. Bu konuşmadan kaçamayacağını biliyordu ama belki biraz ertelenebilseydi yumuşama ihtimalleri vardı. Belki bin de bir olasılık.

Anne ve babası ile gözgöze gelmemek için gözlerini odanın diğer tüm köşelerinde dolaştırıyordu. Bu sırada salondaki değişiklikleri görüyordu.

En uçtaki yemek masasının üzerine yeni bir vazo konulmuştu. Duvara ise çok pahalı olduğunu düşündüğü bir tablo asılmıştı. Oraya asılma amaçları sadece gösterişti. Yoksa anne babasının resimden anladıkları yoktu.

Bu zengin hayat genç kıza o kadar yabancı ve tersti ki. İslamiyetin güzelliklerini tatmaya başladığından beri bu parlak ışıklar gösterişli eşyalar genç kızda sadece iğrenç duygular yaşatıyordu onda. Asıl zenginlik islamiyetle oluyorken bu haddi hesabı olmayan paralar onun için bir anlam ifade etmiyordu.

"Sana sözümüzden çıkmamanı kesin bir dille belirtmiştik ama sen anlamamış gibisin!"

Babasının odayı dolduran sert sesiyle ona döndü bu sefer Ada. Bir zamanlar babasının prensesi olan genç kızın dört yıl için babasının gözünde kolundaki saatten bile daha değersiz olması içini yakıp kavururken sustu ilk defa. Bu sefer konuşması hiç iyi olmazdı çünkü.

"Örümcek ağları ile dolmuş onun kafası, bizim dediklerimizi anlamaz bu yobaz. Dört yıldır sessiz durup kurallara uyabilmesi bile şaşırtıcı."

Annesinin dört yıl içinde kendisine taktığı lakabı her ne kadar içini cayır cayır yaksa da yine sustu Ada. Bir zamanlar annesinin de "Kraliçesiydi."

"Sana kimseye gözükme dedik ama sen dinlemeyip sosyetenin en gözdesi ve de en yakışıklı çocuğuyla bir görüntülendin! Eski sevgilinle görüntülendin!"

"Tevafuk eseri..."

Çenesini tutamayıp yine cevap vermişti genç kız. Sesi bir fısıltı gibi çıksa da onu duymuşlardı. Artık hiç kaçışı yoktu.

MAVİ UMUTLAR(İslami Yaşantılar Serisi/2) *TAMAMLANDI*Where stories live. Discover now