Bölüm 24 Ödül

7.2K 315 110
                                    

Sonunda beklenen bölüm geldi. Sizden çok ben bekliyordum inanın.

Bu bölümü yaklaşık 4 ay öce ilk yayınladığımda 10-12. bölüm gibi buraya geleceğimi düşünüyordum. Ama çok fena yanılmışım. 2 katı sürdü. Yazılacak ne çok şey varmış meğer.

Her zaman okumak için yaşadığımı düşünmüşümdür. Güzel hikayeler dinlemek benim hayata geliş amacım olmuştur her zaman. Ama bu konuda da çok fena yanılmışım. Ben hayata yazmak için gelmişim. Çok zevk alıyorum inanın. Bunu yeni anlıyorum çünkü ilk defa yazıyorum.

Neyse... Siz bölümü okuyun, ben köşemde duygulanıyor olacağım.

-- -- -- -- -- -- -- -- -- -- -- -- -- -- -- -- -- -- -- --

Sabah halsiz bir Selin'le birlikte uyandım. Zaten bu kızın bünyesi hep zayıftı, ufacık bir soğukta hemen hasta olur. 

Ben de uyanır uyanmaz şifa niyetine meşhur hazır çorbamdan kaynattım ona. Allahtan akşamüzerine doğru iyi hissetmeye başladı. İşte diyorum, şifa.

Akşama doğru şifayı kapan sevgilimi yurduna yolladıktan sonra soluğu duşta aldım. Ee ödül dediğin güzel görünmeli.

Bakmayın dalga geçtiğime, gerginlikten hep bunlar.

Cem mesaj atmış. Evimden almayı teklif etmiş. Cevap atmadım çünkü yürümek istiyorum. Beklenen gün geldi çattı. Ben bugün 10 yıldan fazladır içimde barındırdığım korkularımla yüzleşeceğim.

Giyinip çıktım. Kızılay'a kadar yürüyüp metroya bindim. Beşevler'de inip eve doğru yürümeye başladım. Metro olmasa bu kadar yolu yürümem çok zamanımı alırdı ama enerjimi de saklamam gerek. Fazlasıyla ihtiyacım olacak çünkü.

Bir ara içecek bir şeyler alsam mı diye düşündüm. Ne gerek var canım. Cem'in mutlaka zulası vardır. Ayrıca ödül elinde hediyeyle mi gidecek? Hah.

Kapıya gelince beklemeden çaldım zili. Beklemek sadece gerginliği arttırır.

Cem eşofmanlarıyla açtı evin kapısını. En çok griyi yakıştırıyorum ben sanırım Cem'e. Bir de mavi tabii.

'Hoş geldin.'

Kapıyı kapatınca uzanıp dudağına küçük bir öpücük kondurdum. Öyle ateşli bir öpücük değil. 'Hoş bulduk' öpücüğü. Ateşimiz daha yanmadı. Cem yakacak.

Önden yürümeye başladım bu defa. Tanıdığım evde tanımadığım alanlara doğru beyaz mermer merdiveni çıkmaya başladım. Cem arkamdan geliyordu. 

Odasının kapısı açıktı. İçeride gece lambası açıktı. Ve bir de kitap açıktı yatağının üzerinde. Yanında da bir gözlük vardı. Hipermetrop mu acaba, araba kullanırken takmıyor.

Çarşafları beyaz seçmiş bu özel gün için. İnşallah üzerinde kan görmeyi beklemiyordur.

Yatağın tam önünde durup kapıya döndüm. Cem kapıyı kapatıp bana doğru bir adım attı. Koskoca iki ay, iki ay ne koskoca iki yıl, ya da daha az... Neyse. Karşımdaki adam uzun zaman boyunca bunun için beklemişti değil mi? Onaylamak ister gibi gözlerimizi buluşturdu. 

Ben bu mavilere hayranım. Bana doğru bir adım daha attı ve aramızdaki mesafeyi daha da kapatmış oldu. Tam gözlerimin içine bakıyordu. Ani bir dürtüyle gözlerimi ondan kaçırmak istedim ama yapamadım. Sadece gözlerim değil vücudumda geriye kalan diğer hiç bir organ beni dinlemiyordu. Bir adım daha attı ve adımı fısıldadı.

'Deniz.'

Bu dudağından dökülen tek kelime vücudumun elektrik yemişim gibi titremesine neden oldu. Sanki bu sana son uyarım diyormuş gibi hissediyordum. Ama bu doğru değildi biliyorum. Aslında yaptığı beni uyarmak değil bana yalvarmaktı. 'Deniz lütfen artık kaçma!' demek istiyordu. 'Dayanacak gücüm kalmadı'. Veyahut benim hissettiklerimdi bunlar. Bilmiyorum. Daha fazla düşünemiyorum.

TUTKU OYUNU (gay)Where stories live. Discover now