~Dördüncü Bölüm~

Start from the beginning
                                    

Klasik kalem etek, gömlek ve ceket. Tamamıyla sekreter görünümünü almıştı. Banyo yaparken gözüne takılan çikolatalı duş jelini bir ara değiştirmesi gerekiyordu, daha kadınsı bir koku seçebilirdi, parfüm mü kullansaydı, şekerli parfüm mü? Çocuk değildi. 

Koca harika Dragneel yazan binadan içeri girerken gergin halini atmaya çalışıyordu, yüzüne bir gülümseme takındı ve önüne gelen her canlıya günaydın demeye başladı. Asansörü hızla çağırdı bir an önce katına çıkıp işiyle ilgilenmek istiyordu. 

Asansörün kapısı açıldığında karşısında duran adama bakmıştı, siyah gömlek üzerine yelek giymiş, her zamanki paltosu ile bekliyordu. Kalem olması gereken cebinde puro kabı vardı, gençken tüttürdüğü için nasıl göründüğünü biliyordu. Arkasından binen insanlar ile en köşeye yığılmaya çalıştı ve başardı da, şimdilik önüne bakıp ona belge götürene kadar sessiz kalacaktı. 

Ama Natsu bu tavrını fark etmiş gibi itinayla ona bakıyor, ona bakmasını istiyordu. Gözlerini kapayıp derin bir nefes aldı. Asansörde çalan Mozart'ın melodisine odaklanmalıydı, evet, kafanda eşlik et. 

Asansörden bir kaç kişi katlarına geldiğinde inmişti, fırsat bulup Lucy'nin yanına yaklaşmıştı, Lucy'nin omzu adamın koluna değiyordu. Günaydın diyen kişilere günaydın dediğinde duyduğu ses tonu ile iyice irkildi. Üst kata gitmek isteyenlerde bindiğinde hafif bir sıkışıklık oldu. 

Bana bak.

Kafasını hayır anlamında salladı, korkak gözükmemek için gözlerini açmıştı ama tek gördüğü ondan uzun insanların sırtları ya da enseleriydi. 

Beni görmeni, burada olduğumu fark etmeni istiyorum.

Gözlerini Natsu'nun gözlerine dikti, ürkek görünmemeye çalıştı. Tek kelime etmeden birbirlerine bakıyorlardı. Kapı açıldığında Natsu kravatını düzeltmiş asansörden çıkmıştı. Basım departmanına gittiği için en üst kata çıkmadı diye düşündü Lucy. Bu adama kapılırsa bu duygu dolu bakışlar altında ezilmeye devam edecekti, kendine olan güvenini sarsıp kendine baktırdığına göre kim bilir daha neler yapardı. 

Ten rengi atmış bir biçimde katına geldiğinde hızla günaydın demiş, herkes ona dönmüştü. Yanaklarına hafif vurarak renk gelmesini sağladı. Camda bulunan yansımasına bakıp yakıyorsun gibi kendini övecek şeyler söyledi kendine, öz güveninin yerine gelmesine ihtiyacı vardı. İyi güven, iyi iş.

Bir kaç saatin sonunda önüne Lyon'un getirdiği ve getirirken aman aman bakışları attığı kağıtlara bakıyordu Lucy. Kağıtları düzenleyip nereye götürmesi gerektiği belliydi, geç bile kaldı lanet adam dedi içinden. 

Kağıtları hallettikten sonra müdürün odasına girmek yerine yanda bulunan masaya yaklaştı. "Pişt, Lyon..." Adam kafasını kaldırmış, gözlerini büyük gösteren gözlükleriyle beraber ona bakıyordu. "Bunu bugünlük sen versen olur mu? Bir şeyler uydurabileceğini düşünüyorum." 

Kapı büyük bir gümbürtü ile açıldı, Lyon'a uzattığı kağıtları geri çekti Lucy hemen. "Demek geldiniz, bende sizi bekliyordum. Küçük bir hatırlatmaya geçeyim bayan Heartfilia ben burada olduğum sürece kağıtlar bana gelecek." Kafasını evet anlamında salladı mahcup bir ifade ile Lucy, Lyona'a teşekkür eden gözlerle baktıktan sonra içeri girdi. 

Aksanlı sesi kafasında yankılanırken Natsu masasına oturdu, kısa kesmek için bir şey diyemeden kağıtları önüne doğru koydu. Raporu anlatırken düne karşı daha hızlı konuştuğunu fark etti, dün konusunu açacak mıydı? Lucy her an diyebileceği bir şey için kendini hazırda tutuyordu. Hesap mı soracaktı yoksa görmezden mi gelecekti? Meraklanmıştı. 

Touch Me  [Nalu]Where stories live. Discover now