33- Fedakar Takım

Start from the beginning
                                    

Kübra tarafına bakarken, elimde hissettiğim baskı ve aniden çakmağın geride bıraktığı boşluk hissiyle sitem ettim.

"Hey!"

"Eğer susarsan çakmağı geri alabilirsin."

Rüzgar elini çakmağı avucunda kaybolmasını sağlayacak şekilde yumruk yaptı ve elini yastığın altına koydu. Arkamda Kübra'nın, Rüzgar'ı destekleyen kıkırtısı duyulmuştu.

İki seçeneğim vardı. Birincisi, çakmağı geri alabilmek için yatakta Rüzgar'la savaş vermem, ikincisi, dediği gibi pes edip peşini bırakmam.

Fakat Esin Dizdar, üçüncü seçeneği seçiyordu.

"Pekala." dediğimde Rüzgar'ın omuzlarının gevşediğini gördüm.

Yavaşça kapıya doğru ilerleyip, kulpu çevirdim ve gıcırtılar eşliğinde kapıyı ardına kadar açtım. Yüzüme hınzır ve alaylı bir gülümseme yerleştiğinde, hiç beklemeden insancıl tüm gücümle kapıyı iterek gürültülü bir şekilde çarptım.

Çıkan gürültüyle gözlerim irileşirken, bunun iki katı şaşkınlık ve dehşetle, Rüzgar ve Kübra, aynı anda yataklarında doğrulurken sırıtmadan edemedim.

Kübra şaşınlıkla komik bir suratla bakarken, Rüzgar Kübra'nın aksine korku filmlerini aratmayan bakışları yüzümü turluyordu.

Sırıtışım yüzümden silinmeden omuz silktim ve,

"Kapıyı da sökecek misin?" dedim.

Rüzgar tepki vermeden gıcık olmuş bir şekilde bakmaya devam ederken, ufak bir an için dudaklarının titrediğini gördüm fakat çok uzun sürmedi.

Yataktan kalkıp önüme geldiğinde kafasını iki yana sallayıp,

"Sen iflah olmazsın, Anka." dedi.

Yüzümü düşürmeden, kapıyı tekrar açtım ve geçmesi için önünden çekildim. Yanımdan geçerken, bu sefer silikleşmeden, dudaklarının yukarı kıvrılışını yakalamıştım.

***

"O şeyi çıkarırsan, şeytan görmüş gibi taşlarlar seni, Esin."

Kübra'yla banyoların birinde yüzümdeki amaçsızca duran sargı bezini çıkarıp çıkarmama karar vermeye çalışıyorduk.

Yanağımdaki kesik, arkasında hiç bir iz bırakmadan tamamen kaybolmuştu.

"Şuan da ise ben aptal gibi hissediyorum." dedim ve Kübra'nın aynadaki yansımıyla göz teması kurdum. Kübra yaslandığı duvardan yavaşça dikleşti ve,

"Biliyorum." dedi ve bana yaklaştı.
"O yüzden, şu sargıyı suratından çıkart ve bunu tak."

Cebinden çıkarttığı yara bandı olduğunu anladığım şeyi bana uzattı.

Minnetle tebessüm ederken,

"İlk yardım kutusunda bu yoktu. Nereden buldun?" diye sordum.

"Revirden. Dün akşamda kendinle münazara içindeydin." durdu ve omuz silkti. Ben yara bandını olması gerek fakat izi dahi olmayan yaranın üzerine yapıştırırken,

"Hem küçük bir parça yara bandı çalmanın kimseye zararı olmaz." dedi.

Sesi o kadar saf ve masum çıkıyordu ki, bazen nasıl benim yanımda olmaya katlandığını çözemiyordum.

"Sen benim kahramanımsın." diye fısıldadığımda 32 diş gülümsedi.

"Kahramanların formda kalmaları için kahvaltı yapmaları gerekir, Bayan Dizdar."

MUTANT: Küllerinden Doğan Where stories live. Discover now