13- Anka İşlemeli Çakmak

9.9K 1K 43
                                    

Buyurunuz telafi olan 13. bölüm :D

Keyifli okumalar... :)



Mutantın bir kolundan ben diğer kolundan Rüzgar tutmuş, geldiğimiz araca doğru yürüyorduk. Yerlerin çamurdan olması işleri kolaylaştırıyordu. Sersemleşen mutat debelense de kaçmakta başarılı olamıyordu. Zaten çok geçmeden de aracımıza gelmiştik.

Şimdi dünyanın en 'tehlikeli' varlığı olarak kabul edebilecegimiz şeyle birlikte kendi araştırma binamıza gidiyorduk. Güvenli dediğimiz ve çevresinde hiç mutat bulunmayan binaya, canlı mutant- benden başka- götürüyorduk. Üstelik öldürme güdüsü en yüksek düzeyde olan bir canlıyı.

Karşılığında beyninde neyin saklı olduğunu öğrenecektik. Değer miydi? Yani aramızdan birine zarar gelirse bunların bir anlamı kalacak mıydı?

Laboratuvara ilk gidişimizde Kübra' nın ölü bir mutanttan korkuşu geldi aklıma. Aramızda en savunmasız kişi oydu. Şimdi ise sadece yanımızda bir evcil hayvan götürür gibi, rahattık... olmaya çalışıyorduk.

Kötü düşüncelerimi kafamdan silkelercesine kafamı salladım. Bunu fark eden Rüzgar,

"Neyin var?" diye sordu. Düşüncelerimin hepsini bir kenara atıp kısaca,

"Bu yaptığımızı pek doğru bulduğum söylenemez." dedim. Bunu söylediğimde, gözlerini camdan bana çevirdi, tek kaşını kaldırdı ve sırıttı.

"Kimse, bu yaptığımızdan hoşlanmıyor."

"Öyle mi dersin?" dediğimde kaşlarını çattı ve gülümseyişi kayboldu.

"Şüphen mi var?" deyince omzumu silktim ve camdan dışarı bakmaya devam ettim. Bu soruya cevap vermeye niyetim yoktu.

"Cevabı bugün verir misin?" dedi.

Benimle böyle konuşmasından nefret ediyordum. Sanki... aynı benim gibiydi.

"Bilemiyorum. Bu mutant tarafından cevaplar alabileceğimiz kesin değil, hiç bir şey kesin değil ve sen çok..."

"Çok ne?"

"Rahat görünüyorsun." diye tamamladım. Sesim biraz yüksek çıkmıştı. Bunun üzerine zaten çoktan çatık olan kaşları iyice çatıldı.

"Ne yapmalıyım Esin? Çevreye hızla yayılan ölümcül hastalıktan başka sorunum var mı? Olsa bile bir köşeye pısıp saklanayım mı?" Şimdi onunda sesi yüksek çıkıyordu.

"Ben öyle bir şey söylemedim ki." dedim.

"O zaman demek istediklerini açık açık söyle."

Demek istediklerim o kadar çok ki, anlatmak istediklerim... Teselli olarak 'Hayır Esin, aklını kaybetmiyorsun.' demeni o kadar isterdim ki. Ama bunları Kübra' ya bile anlatmamıştım. Anlatmaya korkuyordum. Isırıldığımda bana nefret, üzüntü ve hayal kırıklığıyla bakışı gözümün önünden gitmiyordu. Neredeyse onu kaybediyordum. Şimdi bu olanları daha bir kaç haftadır tanıdığım birine anlattığımda ne diyecekti?

'Yok bir şey Esin. Garipten sesler duymak ve rüyanda gördüğün, üstelik Oktay'ın gözünden gördüğün evin, gerçekten var olması çok normal.' mı diyecekti? Sanmıyorum. Muhtemelen başıma bir silah dayayıp oradan uzaklaşmamı isteyecektir.

"Her neyse, konuyu kapatsak daha iyi olur." dediğimde yüzündeki şaşkınlık ifadesi tarif edilemezdi. Kafasını sağa sola sallayıp,

"Çok garipsin Esin. Çok garip." dedi

Evet, garibim, korkmuş durumdayım, sırlarla doluyum... Kim bilir daha başka neyim?

***

Şimdi kendi araştırma binamız uzaktan bize kendini gösteriyordu. Aynı zamanda arka kasadan, metalin birbirine çarpma sesleri duyuluyordu. Mutant kendine gelmeye başlamış arkadan kelepçeyle bağlı olan ellerini kurtarmaya çalışıyordu. Sanki duvarlara vurunca yıkabilecekmiş gibi tekmeliyordu. Gerçi böyle devam ederse arabanın şeklini değiştirebilir sanırım.

MUTANT: Küllerinden Doğan Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin