3. BÖLÜM: Sirayet

24.7K 1.5K 251
                                    

🔥 (Düzenlendi)

Keyifli Okumalar. 💕

Media/ Red- Already Over

~~~~

~~~~

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

~~~~

Öfkenin iliklerine kadar iliştiği bu soluduğumuz hava, her bir nefeste boğazımıza saplanıyordu. Meyus bir şekilde yaşama tutunmaya çabalarken, birinin de bizim elimizden tutmasına ihtiyacımız vardı. Alnımıza girift bir şekilde yazılmış bu lanet, uslanmadan ruhumuzdan parçalar koparırken dişlerinden sirayet eden bu zehir, yüreğimizden de canhıraş feryatlar koparttırıyordu.

İyi haber, tüm rüyalarımıza musallat olan hastalığın tüm dünyaya yayılmamış olmasıydı. Henüz. İDGM'nin bir şekilde karantina altına alınıp araştırmalar yapması hepimiz için ufakta olsa bir umut teşkil ediyordu. İDGM büyük patronu olan Taner Sipahi, her şeyden sorumlu tutularak bir cezaya tabi tutulmalıydı. Her şeyi gözü kapalı bir şekilde bu hale getiren bu suçlu, ya kaçmış ya da patlamalarda ölmüştü.

Patlamadan çıkan cesetler neredeyse tanınmayacak halde oldukları için bunu öğrenmemiz biraz zaman alacaktı. Her birkaç günde bir, kimliği tanımlanan kayıpların yüzü televizyon ekranlarının karıncalı yüzeyine yansıyordu. Deneyin henüz uygulanmadığı zavallı çocuklardan ise hala bir haber alınamıyordu.

AİM' ne katılan bazı kardeş ülkeler araştırmalara büyük bir telaş ve can havliyle yardım ediyorlardı. Başkentte çözüm için düzenlenen toplantılar ve konferanslara katılan hükümet ve bilim adamları, kendi sözlerinden emin olmayan bir şekilde çözümün peşine düşmüşlerdi.

Şehre giriş çıkışların kapatılışı bizi, keskin kanatlı bir kapana kısıldığımız konusunda ikna etmişti. Diğer şehirlerden gelen güvenlik timleri şehir sınırlarını çevrelemiş ve oldukça ağır silahlar kullanarak, surlar dikilmiş sınıra yaklaşan her mutantı canından ediyorlardı. Sınıra yaklaşmak kesinkes yasaktı. Bu katı kurallar nedeniyle, mutant sanılarak kurşunların hedefi olarak canından olan birkaç insanın vebali ise kimin boynunaydı, meçhul.

Salgınla kavrulan şehir, polis ve jandarma merkezlerinin yardımına muhtaçken, herkes kendi canının derdine düşmüştü elbet. Her bir can kendinden sorumluydu artık, kimsenin kimseye muhtaç olamaması gereken bir vakanın içindeydik.

Benim ise ölü evinin alt katında çürüyene kadar hiçbir harekete geçmemem, oldukça akılsız bir hareketti. Avuçta kırık dökük bir şekilde tuttuğum bedenim bu eve hapsolmuş gibiyken, ruhumun asla payidar olamayacağı aşikardı.

***

"Sence," diye söze girdi Kübra düşüncelerimden bodozlama dalarak, "Bir çare bulabilecekler mi?" Sesindeki buram buram umut kokan ton, benim umuttan yoksun beynime iğneler batırıyordu.

MUTANT: Küllerinden Doğan Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin