Bölüm 48: Aşk-ı Derun

77.2K 4K 1K
                                    

48

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

48. Bölüm (Sezon Finali Part: 2)

Gülce'den

Kendimi bildim bileli hayatla kavgası olan biri olmadım hiçbir zaman. Yaşamakla ölmek verdiğimiz bir nefesi geri alamamaktan ibaretken hayatla kavga etmek anlamsız gelirdi bana. İnsanların kendi istekleri için gözlerini karartıp savaşmaları, tutkuyla arzuladıkları hayalleri için kendilerinden başka hiçbir şeyi, kimseleri önemsememeleri her zaman gözümü korkuturdu benim. Çünkü ben mutluluğun bir avuç pamuk kadar kırılgan, o mutluluğa ulaşmanınsa pamuk ipliği kadar hassas olduğunu düşünürdüm hep...

Mutlu olmak için savaşmak zorunda olmamalıydı insan. Mutluluk dediğimiz temiz bir kalbe kendiliğinden gelmeliydi. Savaş zordu, savaş acılıydı ve savaş sertti. Mutluluksa bunların yanından bile geçemeyecek kadar naifti. Yumuşaktı. Güzeldi.

Birilerini ezip geçerek ya da yok sayarak başarıya ulaşabilirdi belki insan... Ama başkalarının gözyaşlarıyla ıslanan bir yolda kalbinde mutluluğu hissetmek bana doğru gelmiyordu. Gelmemişti. Birilerini acıtarak iyileşmeye çalışmak kadar yanlıştı. Kimseleri üzmeyecek kadar iyi olan insan mutlu olurdu. Böyle olmalıydı. Böyle olur sanmıştım.

Sonra mutluluğu çok büyük şeylerde aramamalıydı insan. Bazen kıvamını tutturduğumuz bir yemekte bazen en sevdiğimiz şarkının tesadüfen radyoda çalmasında. Bazen omzumuza konan rengarenk bir kelebeğin delicesine kanat çırpışında, bazense kavurucu bir güneşin ardından yağan ılık bir yaz yağmurunda...

İşte ben tam da böyleydim. Ne yaşamanın ne de ölmenin ne olduğunu bile bilmediğim yaşlarda tek dostum olan köpeğim öldüğünde bile kendimi bununla avutmuştum. Babam onun artık çok yaşlandığını bu yüzden yorulduğunu ve uyuması gerektiğini söylediğinde ağlamamı durduramasam da usulca başımı sallamıştım. Yorulmuştu ve dinlenmesi gerekti. Onun için böylesi daha iyi olacaktı. Buna inandırmıştım kendimi. Artık bir oyun arkadaşım olmadığı gerçeği küçük kalbimi acıtsa da o halimle bile dayanmaya çalışmıştım. Onun iyi olması benim oyunlarımdan çok daha önemliydi. Öyle düşünmüştüm.

Yine de köpük gittiğinden beri kendi içimde gün be gün büyüttüğüm kaybetme korkusu kalbimi ele geçirdiğinde bir daha oyun arkadaşı bulmaktan korkmuştum. Yıllarca annemle babam dışında kimseyle oyun oynamamış, onlar yokken de sokakta birlikte oyun oynayan çocukların seslerini duymamak için çizgi filmlerin sesini sonuna kadar açmıştım. Dayanamayıp yanlarına gitmekten korkmuştum. Köpük başkasıyla oynadığımı görür de üzülür diye korkmuştum. Çünkü gittiği günden beri onun bir gün geri döneceğine hep inanmıştım.

Ama dönmemişti...

Zamanla onun bir daha geri gelmeyeceğini anladığımdaysa oyun oynayacak yaşları çoktan geçmiştim. Zaten çocuklara o kadar uzaktım ki kimse de benimle oyun oynamak istemiyordu. Ben de tek başıma yıllarımı geçirmiş neyi beklediğimi bilmesem de bir gün döneceğim o köşeyi, yeni hayatıma atacağım o adamı beklemiştim.

Başımın BelasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin