Bölüm 30: Seni Seviyorum

152K 5K 554
                                    

30

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

30. Bölüm

Zeynep'ten

İnsan hayatında bazı anlar vardır kelimelerle tarif edilemeyen... Mutlusundur ama mutluyum demek az kalır. Şaşkınsındır ama şaşkınım desen o kadarcık mı yani diye dalga geçerler seninle. Üzgünsündür ama gözyaşların bile yetersiz kalır hüznünü dışarı akıtmaya...

Sanırım şu an içinde bulunduğum ruh halimi en iyi bu şekilde anlatabilirim. Mutluyum ama kelimelerle anlatamayacağım kadar çok... Huzurluyum... Hissettiğim bu huzurun sözlükte bir karşılığı olduğunu dahi sanmıyorum. En çok da aşığım... Aşkı bilmeyen bana, aşkı öğreten adama aşığım. Şu anda kollarını bana saran, nefesini saçlarımın arasında hissettiğim, benimle aynı gökyüzünü seyreden adama aşığım.

"Bu sefer gün gerçekten bizim için doğsun mu baş belam?"

Rüzgar'ın kulağıma doğru fısıldadığı cümleyle yine içimde ılık bir rüzgarın estiğini hissettim. Kulakla kalp arasında bir yol olduğunu bile şu ana kadar bilmezdim doğrusu.  Rüzgar'ın kulağıma değen sıcak nefesi sanki doğrudan kalbime üflenmiş gibi içimi ısıttı. Sanki aşkını nefesiyle kalbime üflemiş gibiydi. Onun nefesinde nefessiz kalmak... İşte bana hissettirdiği şey tam olarak böyleydi.

Bana arkadan sarıldığı için çenesini omzuma dayamıştı bu yüzden yüzünü göremiyordum ama omzumdaki hareketlerinden gülümsediğini anlayabiliyordum. Mutluydu. Mutluydum.

Aynı onun gibi fısıldayarak "Doğsun uyuzların efendisi," deyip gülümsediğimde kıkırtısı kulağımda en büyüleyici beste gibi yankılandı. Bizim birbirimize seslenişlerimiz bile farklıydı. O uyuzdu. Mr.Bela'ydı benim için. Sinirlerimi tepeme çıkaran, İstanbul'da başladığım yeni hayatıma Mr.Bela olarak dahil olan adamdı. Bense daha ilk karşılaşmamızda onun başını türlü türlü belalara sokan, sonrasında da ne zaman bir arada olsak ona mutlaka yeni bir aksiyon yaşatan bir baş belasıydım. Biz böyleydik. Böyle de mutluyduk işte...

Yerimde dönerek Rüzgar'la yüz yüze geldim. Belimdeki kolları yerini hala korurken akıl sağlığım mor bulut olmaya özenmişti ki güçlükle çıkan sesimle "Halletmem gereken çok kısa bir işim var. Hemen geliyorum," deyip kolları arasından çıktım. Çatılan kaşlarına gülmeyi bir kenara bırakıp Güney'le bakış harbine giren Ela'yı kolundan çekiştirdiğim gibi az ilerideki ağaçların arkasına çektim.

Ali Abi'yle en son konuşmamızda Gülce'yle konuşması gereken bir mevzu olduğunu söylediğinde meraktan delirme noktasına gelmiştim ama günlerdir kafam o kadar çok Rüzgar'la doluydu ki bir türlü Gülce'yle konuşup bu işe bir el atamamıştım. Şimdiyse havadaki aşk kokusunun elle tutulur cinsten hissedildiği bu yerde bu işe de bir el atmam gerekiyordu.

Ela'yla konuşup Ali abiyle Gülce'yi baş başa bırakma planımı anlatınca o da bana uydu ve planımızın ilk aşaması tamamlanmış oldu. Gerisi Ali Abi'deydi artık. Umarım baş başa konuşmaları artık bir şeyleri halletmelerini sağlardı.

Başımın BelasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin