Bölüm 18 Köşeye Sıkışmak

Start from the beginning
                                    

Bizden 3 sıra önde olan ve yan taraftaki sıralarda oturan bir kızı işaret etti gözleriyle. Kızı daha önce gördüğümü hatırlamıyordum. Bizim sınıfta mıydı o?

'Kim o ya?'

'Ne bileyim lan.'

'Ne yani tanımadığın bir kız yanına gelip durup dururken Ayla Hoca öğrenci alıyor mu dedi?'

'Haa. Yok la arkadaşlarıyla konuşurken duydum.'

Yani bu bilginin kesin olmama ihtimali vardı. Bir an önce gidip hocayla konuşmalıydım. Saate baktım. Daha ders başlayalı 25 dakika olmuştu. Hoca blok yapmasa bari.

Hata bendeydi. Sürekli ertelemiştim hocayla konuşmayı. Uzun zamandır aklımda vardı Ayla Hocayla konuşmak ama çekinmiştim ister istemez. Oysa ki fena değildi hocayla aram. Verdiği ders ilgimi çektiği için sık sık yorum yapardım derste, bilirdi beni.

Derse konsantre olma çabalarım boşa gidince kafamı sıraya yaslayıp düşünmeye başladım. Ona hangi bölümde yapmak istediğimi söylememiştim yükseğimi. Söylediğimi hatırlamıyorum yani. Nereden öğrenmişti ki. Kesin bizim okulda casusu var bunun ki bu herkes olabilirdi. Sır değildi sonuçta mal gibi herkese söylemiştim. Ama nereden bilebilirdim ki başıma bela olacağını?

1 saati saçma sapan gelgitler içerisinde çöp ettikten sonra tek kelimesini duymadığım hocanın dersi bitirmesiyle yerimden fırladım. Doğruca hocanın odasına gittim. Hocayı odasında bulamayınca da asistanının odasına yollandım. Şükürler olsun ki asistanı odadaydı. 

'Hocam Ayla Hoca'ya bakmıştım.'

'Ayla Hoca seminere gitti.' Hadi oradan be.

'Hocam Ayla Hoca yüksek lisans öğrencisi almış diye duydum doğru mu? Şey, ben de başvuracaktım da.'

'Evet dün bir öğrenci geldi. İyi bir üniversiteden mezun olmuş geçen sene. Ortalaması baya yüksekmiş. Sınavları da iyiymiş diye duydum ayrıca. Ama hoca karar vermedi henüz. Siz nereden duydunuz ki?'

'Bir arkadaş söyledi hocam.'

'Şansın yok diyemem dediğim gibi hoca hala karar vermedi. Ama gelen çocuğun yeterliliği çok iyi. Yine de vazgeçme derim.' deyip gülümsedi. 

'Teşekkür ederim hocam iyi günler.' Ben de gülümsedikten sonra ayrıldım yanından.

Evet hala küçükte olsa bir şansım var. Ortalamam için bu saatten sonra yapabileceğim bir şey yok ve sınavlardan birine girdim bile ama diğeri var daha önümde. Ayrıca her şey sınav değil. Hocanın suyuna gidersem şansım artar. Hem her okul kendi öğrencilerine öncelik vermiyor muydu?

Bu saatten sonra ders dinleyecek kafa kalmadığını anladıktan sonra sınıfa gidip defterlerimi aldıktan sonra doğruca çıktım okuldan.

Cem ile hemen konuşmak istiyordum. Belki ağzından bir iki laf alabilir bir çıkış yolu bulabilirdim.

Adamın amacı sana çıkış yolu bırakmamak yarımakıllı sen kendi ağzınla söylemedin mi?

Yine de dayanamadım ve otobüse biner binmez mesaj attım.

Müsait misin?

Müsait olmadığını biliyordum, işteydi. Ama saat öğlen arası yaklaşmıştı. Belki bir ümit...

Değilim. Akşamdan önce zamanım olacağını sanmıyorum.

Sen o kadar peşimde koş sonra 5 dakika zaman ayırma aramak için. Gülümsemeye başlamıştım. Cem'i dayanılmaz kılan buydu. O kadar peşimde koşmasına rağmen yapışmıyor hatta bazen kovalanan taraf oluyordu. Bu tavırları acayip hoşuma gidiyordu.

Tamam. Akşam ararsın.

Sırıtarak yolu izliyordum ki çok önemli bir şeyi atladığımı hatırladım. Cuma akşamları Selin gelip haftasonu bende kalırdı ve bu akşam gelmemesi gerekiyordu. Elimde olan telefondan adını bulup aradım. Bir yandan da ne diyeceğimi düşünüyordum. Ödev falan desem yarın cumartesi ne ödevi?

'Alo.'

'Sen derste değil misin?'

'Ay Deniz derste olsam nasıl açayım telefonu. Bitti ders 15 dakika falan önce.'

'Oy bana rapor da verirmiş.'

'Of bi git Deniz ya.' derken gülüyordu.

'Bebeğim akşam Hakan'ın erkek arkadaşları gelecekmiş, rakı sofrası yapacağız. Seninle yarın buluşalım mı? Hem dışarda buluşuruz sonra bize geçeriz. Olur mu?'

'Yaaa. Ben yurttan izin bile almıştım. Off.'

'Bebeğim napiyim çocuk çağırmış. Bak hem söz yarın ne istersen yapcam.'

'İyi. Just Dance'e gitcez o zaman.'

'Tamam ya sen istersin de ben gelmez miyim?'

'Oleyyy seni seviyorum. Affettim hadi yine iyisin.' Küçük bir kahkaha attı.

'Allah allah. Sanki bir günahım var da affettim diyor bak. Zalimsin Selin.'

'Tamam tamam. Hadi görüşürüz. Yemek yicem ben.'

'Görüşürüz.' 

Gülümseyerek kapattım telefonu. Şimdi sıra Hakan'daydı. Ama ona da bir bahane lazım yani.

Kanka Selin'e akşam senin arkadaşlar geliyor dedim rakı sofrası yapacağız falan. Midemi bozmuşum üzerine afiyet şimdi bize gelirse iki dakikada bir tuvalete giderim. Rezil olmayalım hatuna. Çaktırma gözünü seveyim.

Mesajı gönderdikten sonra otobüsten indim. Eve yaklaştığımda geldi ancak cevap.

Bir 70'liğe tavım ;)

Oha lan oha. Birlikte içersek olur.

Geri dönüp büfeye girdim. Ah Cem seninle 1 saatlik telefon konuşması bana bir Just Dance seansına ve 100 liraya patladı resmen. Umarım bir ipucu yakalayabilirim de buna değer.

Eve girip rakıyı dolaba koyduktan sonra kendimi üzerimi değiştirmeden yatağa attım. Hocaya mail atsa mıydım acaba?

Bir çıkış yolu. Bir şey olmalıydı. Kaybetmek istemiyorum.

O anda aklıma dank etti. Cem bana ipucu vermişti. Adam her şeyi istediği gibi yönetiyor. Neden ortalamamı sordu o zaman bana? İsteseydi yüksek lisans yapmak istediğim hocayı öğrendiği gibi bunu da öğrenirdi değil mi? Çok zor olmazdı onun için eminim ki.

Bu Cem'in bana 'Ayağını denk al bak buradan saldıracağım.' deme şekliydi.

Ama ben bunu fark edemedim.

Yeni fark edebildim.

Benim aklım neredeydi allah aşkına?

Nerede olacak oynaştaydı.

Cem'deydi.

'Kaybetmek istiyor olabilir miyim acaba?' diye fısıldadım duvara.

TUTKU OYUNU (gay)Where stories live. Discover now