Bölüm 33: "YENİLMEZ"

En başından başla
                                    

Aralarındaki bağı kilometrelere saçmıştı, ne hale geleceğini düşünmeden, harap olacağını bilerek, onu koruyacak kimse olmadığını bilerek. Kilometrelere saçtıkları arasında kelimeler vardı. Sarhoşken söyleyemedikleri, sigara içerken söylemedikleri, hissederken söyleyemedikleri, ayrı kaldıklarında söyleyemedikleri.

Kelimeleri toparlamak zordu, zira birbirlerine sessizlik dışında söyleyebilecekleri kelimeler kaldıysa.

Sessizlik lanetleriydi, sessizlik onları yaralayandı ve sessizlik onları iyileştirendi. Sessizlik aralarında dudaklarından çıkmamış kelimelerdi.

Ayça Poyrazoğlu ona kelimeleri veren kadındı, kelimelerini feda etmiş ve sessizliğe gömülmüştü ama kendisi sessiz kalıp arkasını dönerek onun verdiği kelimelere ihanet etmişti. Giderken arkasından saçtığı kelimeler, uykusunu kaçırıyordu, başka bedenlere ve yüzlere bakmasını engelliyordu.

Gözlerini açtığı gibi üzerindeki bedeni geri çekti, kızı ensesinden tutarken dişlediği boynundan çekti ve birkaç saat sonra hatırlamayacağı yabancı gözlere baktı. İstediğini elde edememe, şehvet ve rahatsızlık arasında gidip gelen bakışlardı.

"Eşcinsel misin?" Diye sordu kız nefeslerini düzene sokmaya çalışırken.

"Neden?"

Nedenini sorgulaması tuhaftı, yatak odasında başka bir kızın vücudu üzerindeyken başka bir ruhu düşlüyordu. İstediği ruhu, sahip olduğu ruhu, bedenini.

Cinsel tercihinden emindi, sadece yatak odasında artık çıplak bedenleri hayal etmiyordu. Acıyla harmalanan o eşsiz ruhu çıplak bedenlere tercih edeli çok olmuştu, bir zamanlar çıplak bedenleri tercih ederdi ama istedikleri değişmişti, onun her şeyine sahipti ama ertesi gece ölüme yürüdüğü geceydi, yaşamından geriye kalan tek değerli şey o olacaktı.

"On beş dakikadır aynı şekildeyiz ve sende hareket yok." Gözleriyle pantolonunu işaret etti. "Eskiden böyle değildin."

Kendisini tanıyormuş gibi konuşuyordu ama gördüğü yüzü ilk kez görüyormuş gibiydi, kaşlarını çattı. "Seninle daha önce birlikte olduğumu hatırlamıyorum."

Kızın yüzündeki ifade bozuldu ve dudaklarını büzdü. "Sarışınını aldattığın kızlardan biriydim. Hocandım ve ilk öğrencimdin, yaşımı sormuştun, seçmeli dersine giriyordum. Sonrasını hatırlamıyor musun?"

Ne yaşadığı ya da ne yaptığı ilgisini çekmiyordu, adını ve yüzünü hatırlayamadığı binlerce kızın anlattıklarıydı, kendisi sadece yaşadığı şeyi arkasında bırakmasını biliyordu ama kadınlar öyle değildi, hiçbir şeyi unutmazdı. Cümle içinde ilgisini çeken sarışın ve aldatma kelimesi olmuştu.

"Onu nereden tanıyorsun?"

Kızı kaba bir hareketle kucağından indirirken kız bozulmadan sırtını yatağın başına yasladı ve ayaklarını uzatırken ellerini karnında birleştirdi.

"Tanımayan mı vardı? Seninle uzun süre görülen tek kız." İç geçirirken tek eliyle saçlarını kulağının arkasına attı. "Görüşüyor musunuz?"

Kullanıldığını hissettiğine emindi, soğuk ve boş bir yatak onun canını yakmış olmalıydı, ona güven vermişti ve yine güvenini yıkmıştı.

"Aramız iyi değil," diye cevaplarken altın kahve rengindeki duvar kağıdını izledi.

"Şanslı biri." Kız tek kaşını kaldırdı. "Hep merak etmişimdir, onu seviyor muydun yoksa kullanıyor muydun?"

Ayça Poyrazoğlu değerliydi, kirli zevkleri için kullanılacak biri değildi. Onu hiçbir zaman kullanmamıştı ama onu hayal ederken başka vücutların içinde de olmuştu.

BAŞKASIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin