❆ 1. Bölüm ❆

215 44 75
                                    


Yağmur damlalarının çıkardığı sesler rahatlatırken karanlık büyük bir korkunun yeşermesine neden oluyordu. Başıma şapkamı çekip ellerimi yağmurluğumun ceplerine soktuktan sonra başımı eğip adımlarımı hızlandırarak yürümeye başladım.


Üşümüştüm. Havanın soğukluğu değildi ama beni üşüten korkuydu. Hangi akla hizmet dışarı çıktıysam! İçimde tuhaf bir his daha vardı. Sanki peşimden birisi geliyordu. Adımlarım hızlandığında peşimdeki kişinin de adımları hızlanıyor, yavaşladığımdaysa o da yavaşlıyordu.


Nabzım hızlanırken korkudan bir yaprak gibi titriyordum. Yönümü değiştirip ara bir sokağa daldım. Sanırım atlatmıştım. Ellerimi dizlerime koyup eğildim ve titrek bir nefes salıverdim dudaklarımdan. Rahatlamıştım.


Tekrar doğrulduğumda ise rahatlığımın yerini az önce gitmesini umduğum korku aldı. Karşımda yiyişen çiftleri gördüğümde elim ayağım birbirine dolandı. Fakat geri dönemezdim. Bir tek burası vardı kurtuluş olarak gördüğüm.


Yüzümün kızardığını hissederken yavaş ve sessiz adımlarla ilerlemeye başladım. Şapkamı biraz daha eğerek içinde kaybolmayı diledim. Ellerimi birbirine sürtüp içine sıcak nefesimi üflediğimde biraz olsun ısınmıştım.


Onlar işlerini(!) hallederken ben aradan sıvışmayı düşünüyordum. Tam her şey yolunda gidiyor derken... Benim gibi siyahlara bürünmüş uzun boylu bir oğlan karşımda durdu. Ben sağından geçerim diye ümit edip hareketlendiğimde o da o yöne hareket etti.


Kaşlarım çatılırken kalbim üzerindeki endişenin baskısıyla sıkışır gibi oldu. Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım. Fakat bu havada nefes almak çok zordu. Her yer keskin bir alkol ve ter kokusuyla kaplanmıştı sanki. Ve ben önümdeki bu buzdan heykel yüzünden bulunduğum atmosferden kurtulamıyordum. ''Geçebilir miyim?''


Sesim küçük bir çocuğun sesini andırmıştı. Ve lanet olsun ki yaşadığım korku sesimin her tonundan anlaşılıyordu. Gözlerini kıstığını fark ettim. Daha sonra da geçmem için yana kaydı. Şaşkınlığım artarken fikrini değiştirmeden buradan gitmek için ilerledim.


Biraz ileride bir sağa bir sola gidip keskin gözlerle çevresini dikkatle inceleyen bir oğlan duruyordu. Bir şeyini kaybetmiş gibiydi. Lanet olsun! Bu az önce peşimde olduğunu hissettiğim çocuktu. Gözlerim kocaman açılırken arkama döndüm.


Önemli işler(!) yapmakla meşgul kişileri görmemle kusma isteğime engel olmaya çalıştım. Yüzümü buruşturup çevreme bakındım. Tam başımı çeviriyordum ki az önce karşıma dikilen çocuğu yanındaki birkaç arkadaşıyla birlikte bana bakarlarken gördüm.


Geriye doğru yürümeye başladığımda sanırım artık çok geçti. Etrafına bakınan oğlan peşime düşmüştü. Bakışlarının yoğunluğunu hissederken adımlarımı hızlandırdım. Göz ucuyla ona baktığımda koşuyordu. Bende koşmaya başladığımda ''Dur!'' diye bağırdı arkamdan.


Herkes bir anda işlerini(!) bırakıp bize dönerken ben hızımı artırdım. Sesleri duyduğumda adımlarımı yavaşlattım ''Çık önümden seni koca aptal!'' diye bağırdı az önce bana durmamı emreden oğlan. Dayanamayıp arkama döndüğümde peşimdeki çocuğun önündeki kişiyi tanımıştım. Buzdan heykel diye adlandırdığım çocuktu bu.


Arkadaşları da yanındaydı. '' Seni istemeyen bir kıza kendini zorla kabul ettirmek ne kadar doğru?'' dedi buzdan heykel. Donup kaldım. Ne kadar da garipti bu böyle. Fakat peşime düşmüş olan deli onu itmeye çalıştı. Bu sefer arkadaşları devreye girdi. Evet, isimlerini bulmuştum.


Peşimdeki çocuk deli, diğeri ise buzdan heykeldi. Delinin bakışları beni bulduğunda gözlerindeki ateşi görür gibi olmuştum. Korkunun etkisi sanki çok azmış gibi bedenimin hakimiyetini ele geçirirken ben tekrar koşmaya başladım. Çocuk büyük bir kuvvetle ''Dur!'' diye bağırdığında bacaklarım istemsizce durdu.


Yağmur şiddetini artırmıştı sanki daha hızlı ve sertti şimdi. Tam önümde alev kırmızısı, iri bukleli saça sahip bir kız belirdi. İşaret parmağını dudağına bastırarak susmamı işaret etti ve kollarımdan tutup bir binanın içine soktu beni. Gözlerim şaşkınlıkla açılmışken kıza bakıyordum.


Saçlarının kırmızılığı dikkat çekici değilmiş gibi onu daha da belirgin hale getiren kan kırmızısı askılı bir tişörtün altında buz mavisi dar bir pantolon vardı. Ayaklarında ise hafif topuklu bir kırmızı ayakkabı vardı. Dudaklarının dolgunluğunu gösteren bir kırmızı kalem sürülmüştü çevresine ve içinde de o tona yakın bir ruj sürülmüştü.


Gözlerinin de kırmızı olmasında korksam da kahve tonlarında bir rengi vardı gözlerinin. Rimelle upuzun gözüken kirpikleri ve biçimli kaşlarıyla gerçekten çok güzel bir kızdı. Onun yanında kendimi düşündüm.


Siyah dar bir pantolon altına giydiğim siyah Adidas ayakkabılarımın, makyajın zerresinin bulunmadığı solgun cildim, ve sıksan bir kova su çıkacak ıslak siyah bir mont ile gerçekten de oldukça kötü olduğumu fark ettim. Ama sorun muydu?


Kesinlikle şu anki sorunlarımın yanında görünmez bir toz zerresi kadar kalırdı bu. Peşimde tanımadığım tehlikeli bakışları ile kanımı donduran bir deli vardı ve şu an neredeydim onu bile bilmiyordum. Dışarıda neler olduğunu merak ederken tekrar kıza baktım. Pencereden dışarıyı izliyordu.


''Neler oluyor?'' diye sorduğumda bana döndü ve sıcak bir gülümsemesinin eşliğinde ''Sakin ol. Sadece konuşuyorlar.'' Ellerimi birbirine sürttüm. ''Sen üşümüyor musun?'' Gülümsemesi yüzüne yayıldı ''Hayır, artık alıştım.'' Dedi.


''Peki, ismin ne?'' ''Hera.'' İsmi oldukça değişikti. Bakışlarımdan ne anlama geldiğini anlamadığımı fark etmiş olacak ki ''Yunan mitolojisindeki bir tanrıça. Aile ve evliliğin tanrıçası olarak kabul edilmesine karşın zalim ve çok kıskanç olduğu söylenir.'' Dediğinde başımı onaylarca salladım.


İlginç isimleri her zaman çok severdim. ''Senin ismin ne?'' Gülümsemem eşliğinde ''Esila.'' Dediğimde ''Senin de çok normal bir ismin yokmuş.'' dediğinde ikimiz de gülmeye başladık. Tam o sırada sertçe kapı açıldı ve peşimden izimi sürmüş deli içeri girdi.


Hera önüme geçerken ben bütün duygularım alt üst olmuş bir şekilde ona bakıyordum. ''Benden kurtulabileceğini sanıyorsan yanılıyorsun. Nemesis.'' Dedi hem kısık ve tehditkar hem de sert bir şekilde.


Ağzım aralanırken muzipçe gülümsedi ve gitti. O gittikten sonra meraklı gözlerin üstümde toplandığını hissettim. Yüzüm kızarırken ''Nemesis de kim?'' diyen Hera'nın sesi son duyduğum şey olmuştu çünkü bedenim büyük bir boşluğa atılmış gibi yere yığılmış, gözlerim kapanmıştı.

❆  Tehtit ❆     #Wattys2016 [Ara Verildi]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin