skype

1.1K 152 26
                                    

Kulağımla omzumun arasına sıkıştırdığım telefonun düşmemesine büyük özen gösterirken sanki beni görebilecekmiş gibi başımı salladım. "Açıyorum Beverly. Bu bilgisayar oldukça eski biliyorsun. Ah, yeni bir bilgisayar almalıyız."

"Bilgisayarları sevmiyorum. O yüzden eski bir taneyi yeterli görüyorum, Calum."

Bilgisayar sonunda açıldığında parola kısmı çıktı. "Bu ihtiyarın bir şifresi var." diye konuştuğumda kıkırtısı kulaklarımı doldurdu.

"Calum hood ve penisi nokta."

"Siktir sen ciddi misin?" Şaşkınlıkla sorduğumda alayla güldü. Bense dediğini yazmakla uğraşıyordum. Hem de tek elle. 

"Hatalı diyor. Yanlış yazmış olmalıyım."

Tekrar denemek üzereyken beni durdurdu. "Hayır aptal. Sence şifremi o yapabilir miyim?  1234. Şifre bu."

"Bilgisayarını bir köpek bile hackleyebilir biliyorsun değil mi? Şifreni değiştireceğim. Gösterişli Calum falan olur büyük ihtimal."

Gözlerini devirdiğini tahmin ediyordum. Dalgalı saçları omuzlarına dökülüyor olmalıydı, üzerinde de saçma desenli bir pijama.  Nefesini dışarı vermesi kulaklarımın hışırtıyla dolmasını sağlarken "Tamam tamam." dedim hızlı hızlı. "1234 oldukça ideal bir şifre. Bak şimdi 1 evdeyiz 2 kişiyiz 3 odamız var ve 4... 4 işte."

Hafifçe kıkırdadığını duyabiliyordum, sanırım bu yaşadığı onca şeyden sonra iyiydi. Annesini yeni kaybetmişti ama benim doğum günümü kutlamak ve iyi hissetmemi sağlamak için büyük çaba gösteriyordu.

"Calum orada mısın? Açabildin mi?"

Hatta onun olduğunu unutup masaüstünde duvar kağıdı olan "bana" dalmıştım. Bilgisayarının ekranında ben vardım. Yanımda  küçük kalan bedeniyle ve belime doladığı kollarıyla Beverly vardı. Yüzümde bir tebessüm, bir mimik bile yoktu.

Ne orospu çocuğu ama.

"Uhm... Evet bilgisayarı açabildim. Şimdi Skype'ı açıp seni arayacağım."

Onun, o yanık tenini ve büyük kahverengi gözlerini görmeyeli kaç gün olmuştu bilmiyordum. Artık saymayı bırakmıştım çünkü gün geçtikçe bu daha acı verici bir hal alıyordu.

Nihayet onu arayabildiğimde nefesimi tutmuş korkarak ekrana bakıyordum. En son bıraktığım yüzü ararken solmuş, göz altlarını morluklar kaplamış ve biraz da zayıflamış olan Beverly ile karşılaşmak beni şaşkına çevirmişti. Benim nasıl hissettiğimi anlayabilirdi, duygularını iyi saklayan biri değildim. Yüzümdeki acıyan ifadeyi silmeye çalışarak güldüm. Ne kadar başarılı olduğum tartışılırdı.

"Hey! Siktir... Uzun bir süredir görüşmüyoruz. Ne yapacağımı bilemiyorum."

"Beni özlediğini söyleyebilirsin, Calum." dedi boş boş kameraya bakarken.

Yüzümü içimden, derinden gelen bir tebessüm kaplarken konuştum. "Seni özledim."

Ufak bir çılığın ardından kahkası kulaklarıma ulaştı. "Buradaki işim birkaç güne bitecek, ondan sonra hep yanındayım."Keyifle konuşurken fincanından bir şey içiyordu. Çay olmalıydı. Papatya çayı.

"Acele etme, seni bekliyor olacağım."

Bir şey demedi fincanını kadrajdan çıkardıktan sonra elleriyle çenesine destek yaptı ve kameraya doğru eğildi. Gözleri kızarmıştı ve gerçekten iyi gözükmüyordu.

"Doğum gününde yanında olamayacağımı bildiğim için sana köpek almıştım. Umarım iyi anlaşıyorsunuzdur."

"O hayatımda gördüğüm en güzel köpeklerden biri. Daha ismini koymadım beraber koyarız diye. Sen yokken beraber takıldık. Sana benziyor. İnatçı, yaramaz, huysuz..."

"Siktir git! Seni özledim. Doğum gününde yanında olmayı o kadar çok istedim ki ama şartlar..."

"Üzülmene gerek yok, Beverly. Sen tam buradasın."

Ona aşık olmadığımı biliyordum. Bu yüzden kalbim yerine başımı göstermiştim. Buna biraz afallasa da hemen toparlandı. Sanki bu onu rahatsız etmiş gibiydi.

"Beverly, seni seviy-"

'Görüntülü konuşmanız iptal edildi.'

Cümlem yarıda kesilirken ekranda çıkan yazı birkaç saniyelik boşluğa düşmemi sağladı. Bilgisayarın ekranına vurdum ve birkaç küfürü nefretle duvarlara haykırırken asıl öfkemin kendime olduğunu biliyordum.

Onu seviyordum.


mrs. fan // hoodHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin