feelings

1.9K 199 36
                                    

Sam'in beni öpüp bir şeyler gevelemesi ve Calum'un kesin olarak benim evimde kalmaya başlamasının üzerinden tam olarak dört gün geçmişti. Ve bu koskoca dört günde Sam aramızdakileri yaşanmamış olarak farzetmiş, Calum ise daha iyi olmaya başlamıştı. En azından dışarıdan öyle gözüküyordu. Tüm gün evin içindeydi ve bir hafta boyunca evden çıkmayacağına dair birtakım şeyler söylemişti. Hayranlarla karşılaşmaktan korkuyordu.

Telefonda Sam'le konuşurken "Bilmiyorum." diye yakındım. "Ne yapacağımı bilmiyorum. Duştan çıkana kadar derse yetişebilir miyim bilmiyorum."

Telefonda nefesini sıkıntıyla dışarı bırakmasıyla yükselen hışırtı beni rahatsız ederken yüzümü buruşturdum. "Üzgünüm Sam. Onu bırakamayacağımı biliyorsun."

Cevabını beklemeden telefonu kapattırken banyoya doğru yürüyordum. Calum en az bir saattir oradaydı. Depresif bir ruh hali içerisindeydi, kendine bir şeyler yapabilecek olmasından dolayı endişeleniyordum. Kapıya vurduğumda ona seslendim fakat bana cevap vermedi. Rahat olmaya çalışıyordum. İçeriden traş makinesinin uğultusu geliyordu, bu yüzden duymamış olabilirdi. Tekrar vurmak yerine kilitlememiş olması dileğiyle kulpu aşağı indirdim. Kapı açılırken nemli vücuduna bağlamış olduğu gri havlu ilk önce dikkatimi çeken şey oldu. Sıcak buharın yüzüme vurmasıyla rahatlarken beyaz zemindeki siyahlıklar dikkatimi çekti. 

Saçları beyaz fayansın üzerindeydi.

Ani bir şok dalgasıyla aynada göz göze geldiğimizde omuzlarını silkti ve traş makinesini tekrar başına götürdü. Neden böyle bir şey yaptığını kendi kendime sorgularken ona karşı gelemiyordum. Makineyi alnından ensesine doğru kaydırırken pekte içten yapıyormuş gibi gözükmüyordu.

"Kendi başına halledebilecek misin?" diye sorduğumda aynadan bakmak yerine arkasını döndü. "Ah, hayır." diye mırıldandı ve makineyi ellerime bıraktı. İlk kez böyle bir şey yaptığım için temkinli davranmaya çalışıyordum. Elimdeki aletin onun başını yaracak bir potansiyelde olmadığını biliyordum ama yine de bana güvenip bunu yapmamı istediği için işimin en iyisini yapmaya çalışıyordum.

Ah, bazen detayları çok fazla düşünüyordum.

Calum başının üzerine yetişemediğim için dizlerini kırarak eğilirken yüzlerimiz karşı karşıya gelmişti. Kahverengileri yerdeki fayansları izliyordu ve hala buharlaşmamış olan birkaç damla gövdesinden aşağı süzülüyordu.

"Dışarı çıkmak istiyorum."

Kaşlarım şaşkınlıkla kalkarken konuşmaya devam etti. "Yürürüz." Mırıldanırken ufak bir tebessüm suratındaydı. Dudaklarımı birbirine bastırırken keyifle başımı salladım ve onu tekrar ettim. "Yürürüz."

Başının tepe kısmına fazla dokunmadan saçını kazıdığımda, eserinden memnun olan bir sanatçı gibi aynadaki yansımamıza baktım. Kolu koluma değiyordu, gülüyordu. Belden aşağısını örten sıradan bir havlu üzerindeydi, benimse siyah boğazlı bir kazağım ve eteğim vardı. İyi hissediyordum, onu seviyordum. Belki o da iyi hissediyordu ama beni sevmiyordu. Ama bu sorun değildi.

"Sana sigara borcum olsun." Ellerini saçında gezdiriyordu ve kendini inceliyordu. Omzumla göğsüne vurduğumda sahte bir acı gösterisi yaptı ve ardından güldü. "Hadi ama daha ne istiyorsun?"

"Bilmem, belki elimi tutabilirsin."

Söylediğim şeyin farkında değildim. O da şaşırmış olacak ki gözleri kısılırken boş bir gülme tınısı ağzından döküldü. "O zaman sen verdiğim sigarayı içerken, ben de benimkini içerken elini tutacağım." Dediği cümlenin mükemmelliyetinde kaybolurken başımı salladım. O ise beni sırtımdan ittirerek banyodan çıkardı. "10 dakikaya hazır olurum. Beni arabada bekleyebilirsin."

mrs. fan // hoodHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin