Bölüm 13 / İfşa

81.3K 3.4K 216
                                    

Tyler

O, ringin köşesinde iki büklümken sadece ana odaklanmıştım. Acıyla inleyen rakibimin karnına bir tekme savurdum ve onu düşürdüm. Ellerini karnına koyarak cenin pozisyonu aldı. Ama durmayacaktım.

Duyduğum tezahüratlar durmamı engelliyordu. Fonda çalan şarkının ne olduğunu bilmiyordum ama oldukça gaza gelmiştim.

Kanla kaplanan suratına tiksintiyle baktım ve tükürdüm.

Bu çok kaba bir davranış, seni öküz.

Duyduğum bu sesle duraksadım. Kafamı kaldırdım ve etrafıma bakındım. Nefes nefeseydim. Terden sırılsıklam olmuştum ve vücudumun çoğu kanla kaplıydı. Kahretsin ringdeydim. Hailey’nin burada ne işi vardı!

Ancak onu göremedim. Harika. Derin bir nefes aldım. Nasıl bir şeyse bilinçaltıma kazınmıştı artık. Gaipten sesler duyuyordum.

Aniden bacağıma yediğim darbeyle inledim ve halata tutundum. Rakibim yerden kalkmış, ezici bir bakışla beni izliyordu. Sinirlendim. Hızla üzerine atıldım ama bir yumrukla beni yere düşürmeyi başardı.

Lanet olsun. Ne zamandır tek yumrukla yere düşüyordum? Kendime gelmem gerekiyordu.

“Seni piç kurusu,” diye tıslayarak ayak bileğinden tuttum. Onu sırtüstü yere düşürdüm ve aynı anda ayağa fırladım. Aynı taktiği uygulamaya çalışarak ayağımı tuttu ama karşılığında suratına yediği tekme bayılmasına sebep oldu.

Aniden ringde beliren doktor hızla rakibimin tedavisine başladı. Onun ardından gelen hakem bir süre yerde yatan aptala baktı ama sonunda ümitsizlikle başını iki yana salladı. Sıkıntılı bir yüz ifadesiyle yanıma geldi ve bileğimi havaya kaldırdı. Bu hareketiyle beraber yüzlerce kişi ayağa kalktı ve haykırmaya başladı.

Bu tabloya alışıktım.

Aptallar.

Bu işe milyonlarını yatırıyorlardı.

Kolumla alnımdaki teri sildim ve kırmızı köşeye gittim. Menajerim ve aynı zamanda en yakın arkadaşım Shaun bana bir havlu ve bir şişe su uzattı.

Tribüne benzeyen mekân yavaş yavaş boşalırken havluyu boynuma astım ve suyu kafama diktim. Yarısı dökülmüştü ama bunu umursamadım.

“Paslanıyorsun Tyler,” dedi Shaun kollarını halatta dayayarak. “Normalde o adamın işi beş dakikada biterdi.”

Boş su şişesini eline verirken bileğindeki dijital saate baktım. “Yedi dakika. Fena değil, ha?”

Başını iki yana salladı ve su şişesini rastgele bir yere fırlattı. “Aklında ne vardı?”

Kahverengi saçları ve kahverengi gözleriyle tipik bir Amerikalıydı Shaun. Detroit’te doğmuştu ve uyuşturucu bağımlılığı vardı.

“Hiç,” dedim havluyla bedenimi silerken. Kaşlarını kaldırdı ve merakla bana baktı. Neredeyse hiç gülmezdi. Shaun, ortamın sakin ve mantıklı çocuğu diyebiliriz sanırım.

Bu sırada birkaç kişi gelmiş, canına okuduğum mavi şortlu adamı götürüyordu. Hatırladığım kadarıyla adı Rick gibi bir şeydi. Zorlukla açabildiği gözlerinin arasından bile öfkesini gösterebiliyordu. Gülümsedim ve elimi kaldırarak selam verdim.

Shaun kafama bir şaplak attı. “Öldürmek üzere olduğun adamlara selam vermemelisin.”

Omuz silktim ve halattan atlayarak zemine indim. Shaun, saklamadığı bir öfkeyle bana bakıyordu. “Ben ciddiyim Tyler. Kendine çekidüzen ver.  İki gündür çok garipsin.”

Sarı BelaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin