2. Bölüm - Coincidences

882 44 8
                                    

Tanrım toparlan Grace! Cevap ver, cevap ver… Düşün, düşün… Dünya sanki alışılmadık bir şekilde dönüyordu.

“Orada öylece durup cevap vermeyecek misin?”

Kafamın içinde diyapozona çalıp duruyordu (Diyapozona: Çelikten yapılmış net bir frekansta –genellikle 440 hz- yalnızca ‘la’ sesi veren alet). Nefes alış verişlerim sıklaşmaya başlamıştı. Durumum ona cevap veremeyecek kadar kötü olduğundan yavaşça yürümeye başladım. Yürüyüşüm daha çok bir bebeğin ilk kez adım atmasına benziyordu.

“Grace iyi görünmüyorsun.”

Fark etmemiştim ama yanıma gelmiş kolumu tutuyordu. Elimi deri montumun cebine sokup arabanın anahtarlarını buldum. Zorda olsa konuşmayı başardım

“T-torpido gözünde mavi bir… Mavi bir kutu var.”

Anahtarları elimden kapıp hızla koştu. O gelene kadar düzensiz nefesimi kontrol altına almaya çalıştım. Nerede kalmıştı bu? Aklımdan bir sürü senaryo yazdım. Ya arabamı alıp kaçtıysa? Ya beni bırakıp gittiyse? Nerede kalmıştı kahrolası piç! Bana yıllar gibi gelen 1 dakika sonunda geri döndü. Ellerim titreyerek inhalasyon cihazını ağzıma götürdüm. Derin nefesler alırken yukardan bastırdım ve ventolinin etkisini göstermesini bekledim.

“Şimdi iyi misin?”

“Evet, iyiyim. Tanrım, bunun zamansız olmasından nefret ediyorum.”

“Astımın mı var?”

“Evet, ağırından. Hatta krizlerim bile oluyor.”

“Ah anladım.

Ventolin yavaş yavaş etkisini gösterdiğinde olayları kavramaya başladım ve… Bu ne saçma bir konuşmaydı böyle? 3 yıl önce tek gecelik seks yaptığım –yanlışlıkla seks yaptığım- biriyle şuanda hastalığım hakkında konuşuyordum. Oldu olacak hastane raporumu da gösterseydim. Hatırladığım muhteşem gülüşüyle 4 Temmuz havai fişekleri gibi ortalığı aydınlattı.

“Eee, 3 yıl sonra yeniden karşılaştık. Belki de bunu bir-” sözünü kesip kaşlarımı kaldırdım

“Fırsat olarak mı değerlendirmeliyiz? Senin evine mi benim evime gidicez?”

İşte bunu söylemeyecektim… Neden hep insanların cümlelerini bitirmesine izin vermeyip sürekli kendim yanlış anlayarak tamamlıyordum ki? Yeşil gözlerini kocaman açarak kahkaha attı

“Hayır öyle demeyecektim Grace beni yanlış anladın. Ben öyle biri değilim.”

Acaba o gözleri satsam maliyeti ne kadar olurdu. Tanrım ben ne diyordum? Onun gözlerini niye satıyordum ki, neden yani? Ben hala ne diyordum tanrı aşkına! Saçlarımı bileğimdeki tokayla toplayıp ona cevap verdim

“Ama tanımadığın biriyle yatacak cinsten birisin öyle mi?”

“Bu ilaç beynine fazladan oksijen mi gönderiyor yoksa oksijenini mi tüketiyor Grace?”

Başımı iki yana sallayıp “Burada olmamalıyım. Hatta seninle bile konuşmamalıyım. Evet. Evet, saçma bir rüyadayım galiba.” Diyerek hızla arabama doğru yürüdüm. Ben arabama binerken Harry’nin bağırdığını duydum

“Siktir! Arabamı hangi piç çizdi?! Onu geberteceğim, lanet olsun.”

Demek o araba Harry’nindi ha. Ha-ha, işte ben buna şans derim. Beyler bayanlar, sonunda hayatımda doğru bir şey yapmıştım.

-----------------------------------

Kafamı dağıtmak için yakınlardaki bir bara gitmiştim. Kalabalık etrafta saçma sapan dans ederken ben en mantıklı şeyi yapıyor ve oturuyordum. Viskimi yudumlarken kafamda milyon tane şey vardı. Hepsiyse tek bir kişiyi işaret ediyordu… Harry.

One More Night (Harry Styles Fanfiction)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin