20-Yemek (Part 1)

Start from the beginning
                                    

Aslında o eve gideceğinden Masal'ın bile haberi yoktu. Muhtemelen öğrendiğinde Buğrayı kesecekto.

Adnan Bey hiç bir şey anlamıyordu. Ne diyordu? Kızı bir anda nasıl gelini olabilirdi? Başka bir kızdan mı söz ediyordu? İyi ama bu olamazdı. Emir'in oğluna Masal bakıyordu. Buğra'nın uyarıcı bakışlarını görünce düşünmemeye çalıştı. Elbet öğrenecekti.

Emir yemek teklifini kabul etmişti. Yemekten sonra Emir şirkete giderken Buğrada babasıyla beraber eve dönüyordu.

"Ne demek istedin yemekte?"

"Bugün akşam yemeğe geliyorlar. Ve o adam bizi sevgili sanıyor. Nedenleri önemli değil. Bu oyunda benimle var mısınız? Tek hatanızda Masal'ın tüm planını alt üst edersiniz,"

"Kabul ama planı ne?"

"Sadece anlattıklarımı bilseniz yeter."

Adnan Bey konuyu kurcalamak istiyordu ama kızıyla yemek yeme şansını da kaybetmekten korkuyordu.

Eve geldiklerinde Buğra hızla merdivenlere yönelip "En güzel yemekleri hazırlayın. Masal'ın en sevdiklerinden." diye bağırdı.

Leman az önce doğru duymuştu değil mi? Kızının sevdiği yemeklerin yapılması istenmişti.

"Adnan Buğra mı delirdi yoksa ben mi? Ne demek oluyor bu?"

"İnan bende bilmiyorum. İkisi bir iş çeviriyorlar. Masal akşam gelecekmiş ve Buğranın sevgilisi gibi görünecekmiş. Sakın bir pot kırma."

"Kim geliyor ki başka?"

"Emir Bey ve oğlu."

Leman sevinçle elleriyle alkış tuttu ve mutfağa koştu. Kızı geliyordu. Başka neyin önemi olabilirdi ki?

Buğra odasına çıkıp anneannesini aradı. Uzun zamandır torununu görmek istediğini fakat göremediğini biliyordu. Ne kadar anneannesine o gün bir şey anlatmadığı için kızsa da yaşananlardan sonra şu hayatta en son kişilerden biriydi anneannesi.

"Efendim!" dedi Aliye Hanım. Sesi buz gibiydi. Torununun yaptığı o saygısızlığı asla af etmeyecekti.

"Hazırlan, seni almaya geleceğim."

"İstemez. Bir dolu işe yaramaz birikmişsiniz o eve. Son umudum sendin, seni de kaybettim."

"Sen bilirsin." dedi. Duyacaklarından sonra o tatlı ve huysuz kadının ne olursa olsun bu eve geleceğini iyi biliyordu.

"Masal ve oğlu buraya geliyor ama sende haklısın. Hepimiz işe yaramaz olunca bizimle uğraşmak istemezsin."

"Yalan söylüyorsun. Masal'ım o eve asla adım atmaz."

"İnanmıyorsan onlar geldiğinde fotoğraf çekiniriz. Çektiğimiz fotoğrafı yarın sana göstermeye gelirim. Gelmemen benim için sorun olmaz. Nasıl olsa onları istediğim zaman görüyorum."

"Gel al beni ama eğer yalansa torunum falan demem alırım ayağımın altına,"

Güldü genç adam. "Yalansa ve sen beni ayağının altına almazsan söz kendimi köprüden atacağım."

"Çok konuşmada beni almaya gel. Hadi hadsizlik etme." deyip telefonu kapattı.

Emir eve geldiğinde kapının açılması ile hızla merdivenlere koştu. Masal neden sevgilisinin yanına gideceğini söylememişti? Söyleseydi izin verirdi. Sinirliydi de. O adamla Masal'ı görmek sinirlerini bozuyordu. Odasına girip gardrobunun kapağını açtı. Ne giyeceğine bakınırken bir yandan da gömleğinin düğmelerini açmaya çalışıyordu.

Acaba Masal şimdiden Buğra'nın anne ve babasına 'anne,baba' diye hitap ediyor muydu? Yarın iki gün sonra nişanlanırlardı da. Ama Emir'in elinden hiç bir şey gelmiyordu. Masal o adamı severken kendisine sadece uzaktan izlemek kalıyordu. Bir şey yapamamak canını sıkıyordu ama onları da ayıramazdı.

Buz mavisi gömleğini çıkardı ve düğmelerini iliklemeye başladı. Şifonyerin önüne geçtiğinde az önceki düşünceleri aklına gelince sinirle parfüm şisesini duvara fırlattı.

Yukarıdan gelen seslerle irkildi genç kadın. Acaba ne oluyordu? Neden bağırıyordu bu adam? Bir şeylerde kırmış gibiydi. Oğluna zarar gelmeyek şekilde salona oturtup hızla merdivenlere yöneldi.

Kapıyı tıkladı ama Emir sürekli bir şeyler kırıyordu. Yavaşca kapıyı açıp içeri girdi. Üzerinde gömleği ve iliklenmemiş düğmelerden belli olan vücudu ile çekici görünüyordu. Of! Ne saçmalıyordu? Şimdi bu adamı durdurmalıydı yoksa kırılacak ne varsa hepsini kıracak gibiydi.

Yanına gidip kolunu tuttu."Emir Bey ne oluyor?"

"Sanane?! Sana odama gir dedim mi?"

"Kapıyı çaldım ama duymadınız."

Derin bir nefes aldı adam. Sakinleşmesi gerekiyordu.

"Boş ver beni" dedi yorulmuş bir sesle. "Hadi git hazırlan. Sevgilin yemeğe davet etti. Hoş sen zaten biliyorsundur."

Buğra yemeğemi davet etmişti? Peki ya neden bundan haberi yoktu?

"Hadi Masal. Kayınvaliden seni bekliyordur." dedi alayla.

Bu adamın derdi neydi? Günlerdir aynı şeyi yapıyordu. Günlerdir Buğra ve kendisi ile ilgili imâlarda bulunuyordu ve Masal her seferinde duymamazlıktan gelip susuyordu.

"Hadi Masal, ne bekliyorsun? Gelmemizi istemiyorsan gelmeyiz. Oğlumla oturur televizyon izleriz. Sonuçta sevgilinin ailesinin yanında bizi istememen normal."

Sabrı taşmıştı kadının

"Eee! Yeter artık! Ne istiyorsun benden be adam?! Ne ima ediyorsun? Senin kadar zeki değilim. Ne yapmaya çalıştığını anlamıyorum. Sevgilimse sevgilim! Seni neden ilgilendiriyor?!"

Emir sessizce bekledi. Sakinleşmesi gerekiyordu yoksa Masal'a her şeyi söyleyecekti. Eğer Masal'a onu sevdiğini söylerse bu hiç uygun olmazdı. Masal, o kadar zaman konuşup şimdi susmuş olan adama sinir oldu. Omzuna vurmaya başladı.

"Konuşsana be adam! Çenen hep açıktı! Şimdi de ne ima etmek istediğini söylesene!"

Emir, Masal'ı bileklerinden tutup kendine çekti. Şimdi ikisi de susuyordu. Bu yakınlık fazlaydı. Patron-çalışan ilişkisi için kabul edilemez bir yakınlıktı.

"Biraz da dibindekileri gör diyorum."dedi Emir. Nefesleri birbirine çarpıyordu.

Masal gerçekten denilenleri anlamıyordu. Zaten hiç bir zaman zeki biri olamamıştı.

"Masal, konuş." diye fısıldadı.

Masal sadece Emir'in gözlerine kilitlenmiş o etkileyici sese kapılmamaya çalışıyordu. Bu yakınlık gerçelten fazlaydı. Emir aralanmış pembe naif dudalara baktı. Bu duruma daha fazla tahammül edemedi ve dudaklarını o ince dudaklara kapadı.

.

Benim Oğlum Where stories live. Discover now