25.BÖLÜM

2.5K 158 23
                                    

Can omuzuma dokununca ona döndüm.

"İyi misin?" dedi yüzüme tedirgince bakarak. Ne yani o kadar fazla mı tepki vermiştim.

"Evet iyiyim." rahatlaması için gülümseyerek. Berke'nin olduğu tarafa bakınca kaşlarım çatılmıştı. Buse'nin burda ne işi vardı ki? Kapının önünde duran anneme hızla ilerledim. Annem beni baştan aşağı süzdü.

"Ne güzel olmuş benim kuzum!" dediği şeyle hafifce gülümsedim.

"Anne Buse'nin burda ne işi var?"

"Arkadaşın değil miydi?"

"Evet ama önce.. Herneyse." O İzmir'de değil miydi? Kafamda birikmiş sorularla arkamı döndüm. Tabiki karşımda Buse'yi görmeyi beklemiyordum. Sahte gülümsemeni kullan Dora!

"Selam." dedim gülümseyerek.

"Selam." dedi aynı şekilde.

"Ee hangi üniversiteyi kazandın?" Fazla mı hızlı olmuştu.  

"Boğaziçi Mimarlık. Sen?" Berke ile aynı bölümdü ama aynı üniversite değildi neyseki. Neyse ki mi? Yahu banane onlardan!

"Psikoloji Danışmanlık Rehberliği." dedim gülümseyerek. İstediğim bölümü tutturmuştum. Birkaç defada Isabelle konuşma fırsatı bulmuştum. Buse Can'a bakıp gülümsedi. Can tek kaşını kaldırıp Buse'nin yüzüne baktıktan sonra arkasını dönüp başka yöne ilerledi.

"Neyse sonra görüşürüz." dedim ve Can'ın peşinden ilerledim. Yüzümde kocaman bir sırıtışla. Nasılda bozdu kızı. Helal koçum be. Tamam sustum. Arada böyle kroya bağlayabiliyorum.

Çalan yüksek ses müzikle kafamı masaya koydum. Bu parti haddinden fazla uzamamış mıydı? Ayağa kalkarak balkona doğru ilerledim. Balkonun kapısını açtım. Gelen temiz havayı içime çektim. Gökyüzüne baktım. Yıldızlar gözükmüyordu. Bulut kaplamıştı heryeri. Yağmur yağacaktı heralde.

"Görüşmeyeli uzun zaman oldu." gelen sesle arkamı döndüm. Berke gözlerimin içine bakıyordu. Diğer insanlar gözüne bakınca ne hissettiklerini anlayabiliyorlardı ama ben anlayamıyordum işte. Gözleri elime kayınca diğer elimle hemen kapatmaya çalıştım. Bileğimi tutan ellerle şaşkınca Berke'ye baktım. Bileğimi sıkıca tutup yürütmeye başladı. Doğrusunu söylemek gerekirse sürüklemeye. İnsanların arasından zorlanarak geçip dışarı çıktık. Otoparka doğru yürüdük. Siyah bir arabanın ön kapısını açıp beni içeri fırlattı! Evet bildiğiniz fırlattı!! Kendisi sürücü koltuğuna geçip anahtarı çevirdi.

"Sakin olur musun biraz?!" dedim yüksek çıktığını düşündüğüm sesle.

"Normal Dora olsaydı 'Nereye gidiyoruz?" diye bağırırdı!"

"Ben normal Dorayım zaten ne saçmalıyorsun!" Bizim kavgamızla beraber şiddetle başlamış olan yağmura baktım.

"Neden Amerika'ya gittin?!" Fazla konu değiştiriyordu. Arabanın hızınıda çok arttırmıştı. Bu yağmurda kaza yapmazdık umarım.

"Arabayı yavaşlat biraz!"

"Neden Amerika'ya gittin?!"

"Senden kurtulmak için!" Arabanın aniden durmasıyla öne savruldum. Kafamı vurmamıştım neyseki. Arabanın kapısını açıp indim. İnmemle sırılsıklam olmuştum zaten. Deniz kenarındaydık. Deniz, yağmurun aksine çok sakindi. Berke'nin önüme gelmesiyle kafamı kaldırdım. Yüzümü avuçlarının arasına aldı.

"Çok değişmişsin." dedi kısık bir sesle. Bu ruh değişimide neydi böyle.

"Boyun uzamış. Benim ufaklığım olarak kalamaz mıydın?" Eğilip topuklu ayakkabılarımı çıkarıp kenara fırlattım. Tamam boyum uzamıştı ama topuklu ayakkabının gösterdiği kadar uzamamıştı. Hafifçe gülümsedi.

"Saçlarını kestirmişsin. Sevimliliğin gitmiş. Olgunlaşmışsın. Bu iyi bir şey değil." dedi kafasını hafifçe sallayarak.

"Saçlarım için yapacağım birşey yok Berke." Aniden sarılmasıyla gözlerim irice açıldı.

"Dora lütfen beni bırakma. Yalvarırım. Seni görmek için kaç kez Amerikaya geldim biliyor musun? Ailen izin vermedi. Seni ne kadar özlediğimden haberin var mı? Ne kadar kalbim acıdı, ne kadar çok ağladım. Buse sevdiğini görünce karnında kelebekler uçuşmuyorsa aşk değildir o demişti. Bende mal gibi inanmıştım. Sen gidince farkettim. Karnımda kelebekler yoktu ama kalbimde sen vardın. Özür dilerim Dora! Özür dilerim!" Yanaklarımdan süzülen yaşları silmek yerine kollarımı boynuna sardım ve sıkıca sarıldım. Özlemiştim. Kokusunu, sarılışını. Sıktığım kollarımı gevşettim ve indirdim. Oda bırakınca gülümsedim.

"Sanırım yarın ikimizde grip olacağız." dediğim şeyle gülümsedi. İleride olan ufak markete gitmeyi düşündüm. Orada ihtiyacımız olan şeyler vardır umarım. Yavaşca elini tuttum. İlk ellerimize sonra bana bakıp kocaman gülümsedi. Çocuk gibiydi. Tatlı masum bir çocuk.

•°•°•°•°•°•°•
Markette ben şort ve t-shirt almıştım. Tabiki bir de terlik. Deniz kenarında böyle bir marketin bulunması normaldi. Berke'de eşofman takımı almıştı. İkimizde fazlasıyla komik duruyorduk. Marketin içinde bulunan sandalyelere oturduk. Aldığım havluyla saçlarımı kurutmaya başladım.

"Akel'e ne oldu?"

"Sen gittikten sonra ruh gibi ortalarda dolanıyordu. Sınavada hiç çalışmıyordu. Buse'de ona 'Eğer Dora sana önem verseydi elveda ederdi. Dora'yı boşverde sınava çalış ve istediğin bölümü tuttur.' gibi şeyler zırvaladı." Gözlerimi devirdim. Bu kızı benimle derdi neydi?

"Peki Mert?"

"Açıkcası umrunda bile olmadın."

"Ne kadarda çok seviliyormuşum öyle."

"Beni ilk ailenle tanıştıracağın zaman hiç arkadaşım yok demiştin. Partidekiler neydi?" dedi gülerek.

"Ah o mu şey ufacık çok toz pembecik bir yalandı ehehe."

"Evet kesin öyledir." dedi o da gülerek. Esneyince Berke kıkırdadı.

"Leydimizin uykusu gelmiş. Hadi seni eve bırakayım."

"Çok iyi olur." dedim gülümseyerek. Bugün fazla güzel geçmişti. Umarım yarında böyle geçerdi. Zaten daha kötü ne olabilirdi ki?

•°•°•°•°•°
Sabah kalkıp elimi yüzümü yıkadım. Mutfaktan bir bardak su alıp içeri yürüdüm. Masaya bakınca Can'ın ailesini masada görünce şaşırmıştım. Masaya oturup gülümsedim ve suyumdan büyük bir yudum aldım.

"Evlilik tarihinizi aldık!" duyduğum şeyle ağzımdaki suyu püskürtmem bir olmuştu. Nedemişti annesi? Evlilik tarihini aldık mı?

Arkadaş Mı Didin?Where stories live. Discover now